Kanser hastalarına bilinçli alternatif tıp uyarısı
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Taner Demirer, kanser hastalarının yaklaşık yüzde 40'ının, kemoterapi tedavisine ilaveten doktorlarının bilgisi dahilinde ya da habersiz alternatif tıp ürünlerini de kullandıklarını belirterek, "Alternatif tıp ürünleri çoğu zaman karaciğer fonksiyonlarını bozuyor, kemoterapi ilaçlarının vücuttan daha çabuk atılmasına neden oluyor ve böylece ilaçların tedavi edici etkisi azalıyor. Bunun sonucunda da kanser tedavisi başarısız oluyor ve hastalar daha erken kaybediliyor." dedi.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Demirer, "4 Şubat Dünya Kanser Günü" dolayısıyla kanser konusunda son gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kanserle mücadelede, kemoterapi tedavisinin yanında alternatif tıp yöntemlerinin ön plana çıktığını dile getiren Demirer, "Son 20 yılda alternatif tıpla ilgili ürünlerin devreye girmesi ve sıkça gündeme gelmesiyle birlikte, söz konusu ürünlerin kullanımı ve etkilerine dair haberler medyada çok fazla yer almaya başladı. Oluşan bilgi kirliliği nedeniyle de kanser hastaları ve yakınlarında kafa karışıklığı meydana geldi." diye konuştu.
Demirer, kanser tedavisinde gelecek yüzyılda da geleneksel ve tamamlayıcı tıp ürünleri kullanımının, önemini korumaya devam edeceğinin altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ile TÜBA-Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı Raporu sonuçlarına göre, bugün kanser tedavisi alan hastalarımızın yaklaşık yüzde 40'ı, aldıkları kemoterapi tedavisine ilaveten doktorlarının bilgisi dahilinde ya da habersiz alternatif tıp ürünlerini de kullanıyor. Alternatif tıp ürünleri de çoğu zaman karaciğer fonksiyonlarını bozuyor, kemoterapi ilaçlarının vücuttan daha çabuk atılmasına neden oluyor ve böylece ilaçların tedavi edici etkisi azalıyor. Bunun sonucunda da kanser tedavisi başarısız oluyor ve hastalar daha erken kaybediliyor."
"Kanserin alternatif tıp pazarı 40 milyar dolara ulaştı"
Demirer, kanser tedavisinde alternatif tıp ürünlerinin, dünyada ve Türkiye'de kısa sürede çok önemli bir pazar oluşturduğuna dikkati çekerek, "Alternatif tıp ürünleri özellikle kanser hastalığında milyarlarca doları bulan bir sermayeyi kontrol ediyor. Kanser hastaları, alternatif tıp ürünlerine her yıl ABD'de 35-40 milyar dolar, ülkemizde ise 3-4 milyar lira harcıyor. Bu sebeple alternatif tıp ürünlerinin, etkin denetimi ve ruhsatlandırma koşullarının kesinlikle yeniden tartışılması ve belirlenmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.
TÜBA Kanser ve Gıda Beslenme çalışma gruplarıyla, bu konuda ortak sempozyum ve çalıştaylar düzenlediklerini kaydeden Demirer, kanser hastalarının tedavisi, beslenmesi ve alternatif tıp gibi konuları uzmanların katılımıyla mercek altına alarak raporladıklarını bildirdi. Hazırladıkları TÜBA kanser raporlarında, tedavide kullanılan geleneksel ya da tamamlayıcı tıp ürünleriyle ilgili mevcut uygulamaların, ruhsatlandırma mevzuatının, dünyadaki uygulamalardan örneklerin, bu ürünlerin Türkiye'ye girişi ve medyaya düşen görevlerin yer aldığını aktaran Demirer, bu noktada yapılması gerekenler ve alınacak tedbirleri şöyle sıraladı:
"Tüm bitkisel ürünlerin ruhsatlandırılması Sağlık Bakanlığınca yürütülmeli, hekim ve eczacı tavsiyesi ve kontrolünde, satışına sadece eczanelerde izin verilmeli. Medya ve internette, yalan yanlış yayınlanan bitkisel ürün reklam ve satışlarının engellenmesi amacıyla acilen yasal mevzuat düzenlenmeli, Sağlık Bakanlığından izinli/ruhsatlı ürünler resmi web sayfasında yayınlanarak, tüketicinin doğru bilgiye ulaşması sağlanmalı. Tarım ve Orman Bakanlığınca satışına izin verilen 'gıda takviyesi' sınıfındaki ürünler, çok iyi incelenmeli, piyasa denetimleri sık sık yapılmalı. Ruhsatsız üretilen bitkisel ürün ve gıda takviyelerinin satışlarının engellenmesi için bunların üreten ve satanlara uygulanan cezalar arttırılmalı. Yurt dışından lisans alarak TÜRKSAT AŞ uyduları üzerinden yayın yapan kuruluşların bu tür ürünlerin reklamını içeren yayınları RTÜK tarafından engellenmeli."
Demirer, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığınca (TÜSEB) oluşturulan Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Enstitüsünce bilimsel araştırmaları tamamlanan bitkisel ilaçların, hastalar üzerindeki klinik uygulamaları yapılarak etki/yan etki, toksik doz, diğer ilaç ve gıdalarla etkileşim gibi verilerin kayıt altına alınması gerektiğine değinerek, böylece Türkiye'nin bitkisel ilaç ve hasta profili hakkında birçok bilgiye ulaşılabileceğini ve "Ulusal Veri Bankası" oluşturulabileceğini vurguladı.