Türk milletinin kahramanlığın simgesi İstiklal Marşı'nın ilk bestesi
Türk ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nda gösterdiği başarıya rağmen yaşanan işgal yılları ve Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan büyük zafer.
Maarif Vekaleti, yani şimdiki zamanın Milli Eğitim Bakanlığı, Kurtuluş Savaşı’nın milli bir ruh içerisinde kazanılmasını sağlamak amacıyla bir güfte yarışması düzenledi.
724 şiirin katıldığı yarışmanın kazananı için bir de ödül verilmesine karar verildi. Mehmet Akif Ersoy, “Milletin başarılarının para ile övülmeyeceğini” düşündü. Bu yüzden yarışmaya katılmama kararı aldı.
Mehmet Akif’i ikna etmek için mektup gönderildi
Yarışmaya katılan şiirler arasından bir tanesi bile bu milli ruhu anlatmaya layık görülmedi.
Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Akif’e yarışmaya katılmasını rica etmek için bir mektup gönderdi. Gönderdiği mektupta şu sözler yer alıyordu:
“Pek Aziz ve Muhterem Efendim, İstiklal Marşı için açılan yarışmaya katılmayışınızdaki sebebin ortadan kaldırılması için pek çok tedbirler vardır. Usta kişiliğinizin istenilen şiiri meydana getirmesi, amacın gerçekleşmesi için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin gerektirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu etkili telkin ve heyecan kaynağı aracından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve sevgilerimi arz ve tekrar eylerim efendim.”
Mehmet Akif mektuptan sonra fikrini değiştirdi ve yarışmaya katılma kararı aldı.
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…”
Ankara’da bulunan Taceddin Dergahı’nda Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancıyla Mehmet Akif Ersoy, Türk askerinin kahramanlığına yürekten inanarak İstiklal Marşı’nı yazdı.
Mehmet Akif, Türk ulusunun bağımsızlığa olan inancını, dinine bağlılığını anlattığı şiirini Maarif Vekaleti’ne teslim etti. Şiir, ilk olarak cephedeki askere okundu. Daha sonra birkaç gazetede yayınlandı.
Takvimler 12 Mart 1921’i gösterdiğinde, Mustafa Kemal’in başkanlığını yaptığı bir meclis oturumunda şiirler seçildi. Mehmet Akif'in şiirini Hamdullah Suphi Bey okudu. Şiir, salonda bulunan herkeste büyük bir coşku yarattı. Ön elemeyi geçen diğer 7 şiirin okunmasına gerek kalmadı...
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
Mehmet Akif, yarışmadan kazandığı parayı yoksullara verdi. Bu eserin kendine değil Türk milletine ait olduğunu düşünerek, şiirlerini topladığı Safahat adlı kitabında İstiklal Marşı’na yer vermedi.
Sıra bestede
Kurtuluş ruhunu anlatan şiir tamamdı. Ancak bir şey eksikti. Şiirin bestesi yoktu.
Mehmet Akif’in şiirinin bestelenmesi ülke savaşta olduğu için iki yıl ertelendi. Daha sonra en iyi besteyi seçmek için bir yarışma açıldı. 24 kişinin katıldığı yarışmada, her bestekar kendi bulunduğu bölgeye bestesini yaymaya çalıştı.
Edirne’de Ahmet Yekra Madran’ın, Ankara’da Osman Zeki Üngör’ün, İstanbul’da Ali Rıfat Çağatay’ın ve Zati Bey’in olmak üzere İstiklal Marşı farklı bestelerle okunuyordu.
Yaşanan bu kargaşalar yüzünden yarışmanın bir an önce sonuçlandırılmasına karar verildi. 5 ay süren çalışmalar sonucu, 12 Temmuz 1924'de Ali Rıfat Çağatay’ın eseri milli marşı en iyi tamamlayan eser olarak seçildi. Daha sonra yarışmanın sonucu bütün okullara bildirildi ve İstiklal Marşı bu beste ile okunmaya başlandı.
Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi sadece 6 yıl İstiklal Marşı’nın dizelerine eşlik etti. 1930’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün bestesi milli marşın bestesi oldu.
Dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer, armonisini Edgar Manas yaptı.
Ali Rıfat Çağatay kimdir?
Geleneksel Türk müziğine farklı bir yorum katan besteci ve eğitimci Ali Rıfat Çağatay, 1867’de İstanbul’da doğdu.
Çocukluğunda özel eğitim görerek, ud, viyolensel ve kemençe çalmayı öğrendi. Daha çok gençken en iyi ud virtüözleri arasına girdi.
Önce Şart Cemiyeti’ni, sonra Türk Musikisi Ocağı’nı kurdu ve yönetti. Sayısız öğrenci yetiştiren eğitimci Çağatay, geleneksel Türk müziğini Batılı yazım teknikleriyle yeniledi. Bestelerini bu tanımlara uygun olarak yaptı. 3 Mart 1935'de İstanbul'da hayatını kaybetti.
Eserleri
"İstiklal Marşı", 1924-1930 arasında Ali Rıfat Çağatay'ın bestesiyle okundu. Çağatay'ın diğer eserleri ise şöyle:
"Zülfün görenlerin hep bahtı siyah olurmuş" (nihavent beste), "Verdim ateş dillere suzidil-i avareden" (suzidil beste), "Gördüm yine bir afet-i nadide-edayı" (nihavent ağırsemai), "Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı" (nihavent fantezi), "Meyledip bir gülzare" (nişaburek şarkı) ve "Meclis-i vaslında giryan olduğum mazur tut" (yegah şarkı).
Kaynak: TRT Haber