Hicri 1441 yılı başladı
Muharrem ayında oruç tutulup aşure pişirilerek dağıtılması ve Kerbela'da Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ile şehit olanların yad edilmesi, İslam toplumlarında önemli olaylar arasında yer alıyor.
Konuya ilişkin AA muhabirine bilgi veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Mehmet Nur Akdoğan, hicri takvimin "hicri şemsi" ve "hicri kameri" olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtti.
"12 ayın dördü haram aylardır"
Hicri takvimin, Türkiye ve diğer İslam ülkelerinde dini günlerle ilgili esas alındığını kaydeden Akdoğan, bu takvimin ayın dünyanın etrafındaki dönüşü sırasındaki görünümüne ve büyüyüp küçülmesine göre hesaplandığını anlattı.
Akdoğan, ayın, dünyanın etrafındaki bir turunun bir aya eşit olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Dolayısıyla ay, dünya etrafında 12 defa döndüğü zaman bir 'kameri' yıl olur ve o da 354 veya 355 gündür. Miladi takvimde olduğu gibi kameri takvimde de ayların sayısı 12'dir. Bunlar muharrem, safer, rebiülevvel, rebiülahir, cemaziyelevvel, cemaziyelahir, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce şeklinde sıralanırlar. Ayeti kerimede de işaret edildiği üzere bu ayların dördü 'haram aylar'dır. Bunlar recep, zilkade, zilhicce ve muharrem aylarıdır. Mekkeliler, haram ayları kutsal kabul ederler ve bu aylarda savaşmazlardı. Ancak bazen bu ayların yerini değiştirerek bu yasağı çiğnerlerdi. Kur'an'da 'nesi' adı verilen bu uygulama ağır bir dille eleştirilmektedir."
Hazreti Ali'nin teklifiyle hicret başlangıç kabul edildi
Mekke'de eskiden beri ay takviminin (Kameri Takvim) kullanıldığını hatırlatan Akdoğan, takvim başlangıcının sabit bir tarihinin olmaması dolayısıyla "Kusay'ın vefatı" ve "Fil Vakası" gibi bazı önemli olayların başlangıç kabul edildiğini anlattı.
Akdoğan, İkinci Halife Hazreti Ömer döneminde meydana gelen bazı olayların sabit bir takvim başlangıcı ihtiyacını ortaya çıkardığına işaret ederek "Hazreti Ömer, sahabenin ileri gelenleriyle konuyu istişare etti ve Hazreti Ali'nin teklifiyle Hazreti Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicreti, takvimin başlangıcı olarak kararlaştırıldı. Takvimin ilk ayı olarak da 'muharrem' kabul edildi. Hicretin 17'nci (638) yılında kabul edilen ve hicret ile başlayan bu takvim, 'hicri takvim' olarak meşhur oldu." diye konuştu.
Hicri takvimin İslam toplumu için önemine değinen Akdoğan, "Müslümanlar oruç, hac, zekat ve benzeri ibadetlerini eda ederken, bu takvimi dikkate almaktadırlar. Özellikle belli dönemlerde ve zaman dilimlerinde yapılabilecek ibadetlerin büyük kısmı hicri kameri aylarla bağlantılıdır. Örneğin Müslümanlara senede bir defa ve bir ay farz olan ramazan orucu kameri aylardan olan ramazandadır." ifadelerini kullandı.
"Aşure Günü'nde oruç tutulması tavsiye edildi"
Akdoğan, Hazreti Muhammed'in ramazan hilali görüldüğünde oruç tutulmaya başlanılmasını söylediğini aktararak bir sonraki hilal görüldüğünde bayramın yaşanacağını, hava kapalı olması ve hilalin görülememesi halinde ise ayın otuz güne tamamlanması gerektiğini ifade etti. Akdoğan, "Bu ibadetin kameri aylara göre hesaplanması gerektiğini açıkça söylemektedir. Aynı şekilde efendimizin oruç tutmayı tavsiye ettiği eyyam-ı bıyd (her ayın 13, 14 ve 15'inci günleri) de kameri takvime göredir. Gücü yeten kimselere farz olan hac da zilhicce ayında eda edilmektedir. Bayram, kandil gibi dini gün ve geceler de bu takvime göre belirlenir." diye konuştu.
Hicri takvimin ilk ayı olan muharremin "yasaklanan, saygı duyulan, hürmet edilen" gibi anlamlara geldiğine işaret eden Akdoğan, Hazreti Muhammed'in muharrem ayının onuncu gününe denk gelen Aşure Günü'nde oruç tutmayı Müslümanlara tavsiye ettiğini kaydetti.