Mitoloji Kahramanları: Baba Yaga ve Vasalisa efsanesi
Slav mitolojisinde, genellikle masal kahramanı olarak boy gösteren Baba Yaga, (bölgelere göre; Baba Jaga, Jezi Baba, Jaga Baba, Baba Yaha, Baba Jaha, Baba Jahinia olarak da adlandırılır) kemik bacak sıfatıyla da anılan cadı motifli karakterdir.
Baba, Slav dillerinde; nine, yaşlı kadın anlamlarına gelmektedir. Yaga ise genellikle musibet, illet, şeytani hastalık anlamlarına gelirken Bulgarcada özel olarak kötü ruh anlamı da içerir. (Kimilerine göre bu kelime Tatarca'da Şaman'a kötü ruhları kovmada yardımcı olan Yula adlı yılan şekilli ruhtan gelmektedir)
Baba Yaga; Doğa Ana'nın karalık yüzünü temsil eder. Kötülük tanrıçası sembolüdür dersek abartı olmaz. Çünkü Slav mitolojisinde boy gösteren, Baba Yaga'nın emrindeki üç atlı (Kırmızı Süvari, Siyah Süvari ve Beyaz Süvari) gündüz, gece ve güneşi sembolize eder. Baba Yaga aynı zamanda mevsimlere ve doğal güçlere de hükmetme gücüne sahiptir. Büyücülüğü de buna dahil ettiğimizde Yunan Mitolojisindeki Tanrıça Hekate'nin misyonunu taşıdığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Baba Yaga efsanelerindeki kahramanlar genellikle, karanlık güçlerle yüzleşerek, dönüşürler...
Baba Yaga; çirkin, vücudu deforme yaşlı kadın olarak betimlenir; siyah giysiler giyer, gri saçlı ve gaga burunludur. Bir oturuşta bir düzine insanın yiyiceği kadar yemek yer. Yemekleri arasında en lezzetlisi kaçırdığı çocukların bedenleridir. Yüzünde sigiller vardır ve derisi kabuk denilecek derece sertleşmiştir. Kahverengileşmiş kirli ve uzun tırmakları vardır.
Tavuk ayaklarını andıran dört ayağa sahip bir kulübede yaşar. Baba Yaga'nın evi'ndeki kapı ve pencelerin pervaz ve sürgüleri insan kemiklerinden, kilitler ise vahşi hayvan dişlerinden yapılmıştır. Ev tavuk ayaklarını andırır pullu sarı ayakları üzerinde hareket eder, geinir hatta dans eder...
Baba Yaga; Kimi varyantlarda havana benzeyen bir kazanla gezer ve havan tokmağını kürek olarak kullanır. Kimi varyantlarda bir akçaağaçtan yapılmış bir süpürgeye binerek uçar. Kazanla uçtuğu efsane varyantlarında, arkalarında ölü saçlarından yapılmış süpürge bulunur ki geride bıraktıkları izleri silmektedir. Bu özellikleri ile de Baba Yaga mitleri modern cadı sembolizmin kökenlerini bünyesinde barındırır.
Baba Yaga; Pagan kült kalıntısıdır ama zamanla Ortodoks Hristiyanlığın etkisiyle şeytanileştirilmiştir.
Rus Masalı Vasalisa'nın öyküsündeki Baba Yaga karakteri bunun somut örneğidir.
VASALİSA'NIN BEBEĞİ VE BABA YAGA
Yatağında ölümle pençeleşen talihsiz Anne, Tanrı'nın kızına inayeti için dua eder ve onu kutsar. Kırmızı Çizmeli, Beyaz Önlüklü küçük kızının adı Vasalisa'dır. Vasalisa babası ile yatağının başucunda hasta annesinin kurtuluşu için dua eder ama hazin son günden güne yaklaşır.
Anne son nefesinden önce kızına; “Yavrucuğum, artık aranızdan ayrılıyorum. Bensiz yaşadığın yıllarda sakın doğruluktan ve dürüstlükten ayrılma. Eğer başın dara düşerse, sana armağan ettiğim oyuncak bebeğe biraz yemek ve su ver. O sana yardım edecektir. Onu yanından ayırma ve açlıktan ölmemesi için sürekli beslemeyi unutma. Hayır dualarım seninledir, hoşçakal kızım.” diyerek son nefesini verir.
Küçük Vasalisa, annesini gözyaşları içinde uğurlar. Onsuz geçen yıllarda oyuncak bebeği yanından hiç ayırmaz. Onu elbisenin iç cebinde gizler...
Vasalisa’nın babası, bir süre sonra yeniden evlenir. Üvey annesi ve iki kızı, Vasalisa’ya düşman olur. Onun güzelliğini kıskanır ve kurtulmak için çareler ararlar. Babaları evde yokken ona sürekli kötülük eder, ağır ve pis işler yaptırırlar. Fakat onların tüm cefasına rağmen, bebek arkadaşından da moral desteği alan Vasalisa, melek kız misyonunu sürdürür. Ondan kurtulmak için çareler arayan kötü kalpli üvey anne ve kıskanç kız kardeşleri, onu Baba Yaga'ya göndermeye karar verirler.
Bir gün üvey annesi “kızım ateşimiz bitti, ocağı yakamıyoruz, yemek pişirmek ve ısınmak için ateşe ihtiyacımız var. Baba Yaga'yı bulup ondan ateş istemek lazım. Ama ben yaşlıyım, yorulurum gidemem, kız kardeşlerin ise korkudan dışarı çıkamıyor, bu işi yapsan yapsan sen yaparsın'' der” ve onu ormana göndermeyi başarır. Hepsi Baba Yaga'nın onu öldürüp, pişirerek yiyeceğinden emindir.
Akşam babasına küçük kızın kendi isteği ormana gittiğini ve dönmediğini söylerler.
Vasalisa, bebeğinin yardımları ile Baba Yaga'nın evine doğru yola koyulur. Bebek ona nereden, nasıl gitmesi gerektiğini tarif etmektedir. Yolda, kırmızı, beyaz ve siyah atlı süvariler görürler. Süvariler birer birer yanlarından geçerek Baba Yaga'nın evine doğru at sürerler, hava onların geçişi ile aydınlanır ve karar.
Bütün engelleri aşarak, tavuk ayakları gibi ayakları olan kulübeye ulaşmayı başarırlar. Kulübenin çevresi kemiklerle doludur.
Baba Yaga adlı yaşlı, çirkin kadın ona ne istediğini sorar. Vasalisa, annesi e kardeşleri işin ateş istediğini söyler.
Baba Yaga, ''neden sana ateş vereyim ki?'' diye sorduğunda Vasalisa, cebindeki bebeğin verdiği akılla, ''çünkü ben bunu sizden rica ediyorum'' der. ''Şansın var, bu doğru cevaptı ve seni kurtardı'' diyen baba Yaga, ateşi alabilesi için kendisinin yanında çalışması gerektiğini söyler. Küçük kız bu şartı kabul eder. Baba Yaga, istediği şeyleri yapamazsa öleceğini söyler kıza. Kız, bu şartı da kabul eder.
İşe yemek servisi yaptırmakla başlayan Baba Yaga, ateşi alabilmesi için kıza ilk vazifesini söyler: ''Çamaşırları ve bulaşıkları yıka, yemek pişir, küflü ve sağlam buğdayları birbirinden ayır, bunları yapamazsan seni yerim''
Baba Yaga gidince, bebek kıza yardım eder, tüm işleri başarmasını sağlar. Baba Yaga dönüp, kızın tüm istekleri yerine getirdiğini görünce durumdan memnun kalmaz ve ''çok şanslısın'' diyerek ''hizmetçiler'' diye bağırır. Odada bedenleri olmayan üç çift kemikten el belirir. Aldıkları buğday öğütme emri ile ayrılmış buğdayları döver ve ezerler. Ortalık tahıl kabuğu ve unla dolar. Baba Yaga, kızın yeni vazifesini söyler: ''Unu kepeğinden ayır, ortalığı temizle, evi sil süpür, elbiseleri yıka, avludaki gübre yığının içindeki tahıl tanelerini, afyon tohumlarını ayıkla, ayır, gübreyi bir tarafa onları bir tarafa yığ, ben uyandığımda hazır olmazsa kendini kazana at''
Kız bu kez tereddüt eder... Yapılacak iş gibi görünmez bütün bunlar.. Ama bebek onu teskin eder. Baba Yaga uyunca bütün işleri yapar ve Vasalisa'yı rahatlatır.
Baba Yaga, kızcağıza buna benzer çiftçilikle ilgili pek çok imkansız görev verir. Hepsinde bebek yardım eder ve işler başarılır.
Baba Yaga işlerin başarılmasından pek de hoşnut değildir. Çünkü o kızın tadını çıkartmayı arzulamaktadır. Bir gün kız ona bazı şeyler sormak istediğini söyler. Baba Yaga, ''fazla bilgi insanı erken yaşlandırır'' diye uyarır...
Kız sorar:
> At üstünde senin evine gelen beyaz giysili adam kimdir?
> O benim gündüz şovalyem. Ortalığı aydınlatır.
> Peki kırmızı giysili atlı adam kimdir?
> O benim güneşim, ortalığı ısıtır.
> Siyah giysili adam?
> O da benim gece şovalyemdir... Başka sorun var mı?
Kız ''Peki himetçiler diye bağırınca ortaya çıka eller...'' diyecek olur ama bebek onu uyarır... Kız hemen lafını toparlar ve ''Ama boşverin, sizin de dediğiniz gibi 'fazla bilgi insanı erken yaşlandırır'' der ve cevabı merak etmediğini belirtir.
Bu kez Baba Yaga sorar, ''Yaşına göre çok akıllısın, bunu nasıl başarabiliyorsun?''
Kız, ''Annemin kutsaması ve onun tanrısal öğütleri ile '' diye cevap verir.
Bunun üzerine ürperen baba Yaga, ''Bu evde kutsanmışların işi yok, sen hemen ateşini al ve buradan uzaklaş'' der.
Kız, ateşi taşımasını sağlayacak, konuşan bir kurukafa ile evden ayrılır. Ayrılırken teşekkür etmek gelse de içinden yine bebeğin uyarılarıyla vazgeçer. Gözlerinden kırmızı korlar saçan kurukafayı ormana atmak geçer içinden ama bunu yapmaz. Zaman zaman geri dönmek istemese de kurukafa ona yardımcı olacağını söyleyerek yola devam etmesini sağlar.
Kız eve döndüğünde ateşi bulmuş muzaffer kahraman olarak içeri adım atar. Kızın analığı ve üvey kardeşleri şaşırırlar. Vasalisa’dan kurtulmak iöin başka çareler ararlar. Ancak her hareketeri kuru kafa tarafından izlenir.
Ve kötülükten vazgeçmedikleri için bir gece kurukafa onları ateşi ile yakarak kömüre çevirir...
Vasalisa ve babası bu şekilde rahat bir nefes alır ve ahir ömürlerinde mutlu yaşarlar.
mistikalem.com