En çok görülen takıntılar temizlikle ilgili
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, Obsesif Kompülsif Bozukluk olarak nitelendirilen simetri, düzen, temizlik gibi takıntıların hasta yaşamını önemli derecede etkilediğini belirterek mutlaka müdahale edilmesi gerektiğini ifade etti.
Temizlik takıntısı toplu alanlarda tetikleniyor
Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, “Çok çeşitli olan bu kaygılar genellikle temizlikle ilgili olarak hastanın zihnine sıklıkla ve istemsizce gelirler. Halka açık yerlerde, umumi tuvaletlerde, toplu taşıma araçlarında daha sık tetiklenebiliyor. Aynı zamanda kişinin obsesyon takıntılarını hangi düzeyde yaşadığına bağlı olarak her yerde de olabiliyor” dedi.
Aşırı takıntılar insan ilişkilerine zarar veriyor
Obsesyonlar gibi kontrol kompüsyon takıntılarının da oldukça sık görüldüğünü ifade eden Elbaşoğlu, “Hasta dışarı çıktığında ev kapısı, gaz, ütü, pencere gibi objeleri kapatıp kapatmadığını takıntılı halde sürekli kendisine sorar. Herşeyin bir düzen içinde ve simetrik olması zorunluluğunu hissetmek de bir takıntı durumudur diyebiliriz. Bu düzen, simetri ve temizlikle ilgili takıntılarda insanlar bazen sosyal muhakemelerini de yitirip başkalarının evlerine ya da alanlarına girerek müdahale etme zorunluluğu hissediyorlar” dedi.
Temizlik takıntısı yüzünden eve almıyorlar
Elbaşoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin annelerinin evine gidip kirli olduğunu düşündüğü objeleri yıkamaya ve düzenlemeye çalışıyor, arkadaşının ofisinde masasını düzenlemeye kalkışıyor ya da bir duvarda eğri duran bir tablo görüyor, o tabloyu düzeltmek istiyor ve düzeltiyor. Bu takıntılar, obsesyonlar ve kompüsyonlar özellikle de insanların aile ilişkilerine, çocuklarıyla, eşleriyle kurdukları ilişkilere zarar veren durumlardır. Etraflarındaki tüm objelerin düzenli bir yerleşimde olmasını, dolap içlerinin veya bir alanda bulunan masanın üzerindeki tüm nesnelerin aşırı bir şekilde düzenli olmasına dikkat ederler. Temizlikle ilgili takıntıları olan bir kişi bütün ev ahalisini eve geldiklerinde içeri almadan bir alanda elbiselerini çıkarttırıp doğrudan banyoya taşıma şeklinde davranabiliyor. Çocukları ortalıkta kitaplarını bırakmışsa bu düzensizlik büyük tartışmalara yol açabiliyor. Aslında gayet sakin olan bir kişi takıntılar söz konusu olduğunda düzensizlik anlarında ilişkilerde çatışmalar çıkabiliyor. Bu durumdan bütün ailesi mustarip olabiliyor.”
Sanal korkular kaygılara yol açıyor
Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, düzensizlik durumunda yoğun sıkıntılar yaşayan hastaların yanı sıra din, cinsellik ve zarar vermekle ilgili takıntıların da yaşandığını belirtti. Elbaşoğlu örneklerini şöyle sıraladı: “Sürekli olarak çocuğuma zarar verir miyim gibi korkular yaşar, kişi bunları yapmayacağını bilir ama yine de yapacakmış gibi korku duyar. Zaten bu tip korkuların doğası da böyledir, kişi bunların gerçek olmadığını bilir ama bir tarafıyla da gerçekmiş gibi bunlara inanır ve kaygı duyar. Kompüsyonlar da kişinin yapmak zorunda hissettiği birtakım davranışlardır. Bu davranışları yapıp tamamlamazsa eğer huzursuzluk, sıkıntı duyar, onları tamamlamak zorunda hisseder. Örneğin ellerinin kirli olduğunu düşünüyorsa – ki bu düşünce sadece gerçek bir kirlilikten bahsetmiyoruz – yine de onları içeriden gelen bir baskı ile yıkama ihtiyacı duyar. Bu isteğe de direnmek kişiler için gerçekten çok zordur. Tekrarlı yıkamalar olur, uzun süre yıkamalar olur. Bazen de eşyaları yıkamakla ilgili vakalar olabiliyor. Kirli olduğunu düşündüğü için ekmeği, cep telefonunu yıkamaya ya da sürekli silmeye kalkışan vakalar da mevcut.”
Çocukken başlayan takıntılar fark edilemeyebiliyor
Obsesif Kompulsif Bozukluk rahatsızlığının yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da görüldüğünü belirten Elbaşoğlu, “Çocuk yaşlarda başlayan takıntılar obsesyonsa ama bunlara hizmet eden davranışları yoksa ve sadece zihinsel düşünce şeklindeyse ebeveynleri tarafından anlaşılamayabiliyor. Yetişkin hastalarla ne zaman başladığına ilişkin geriye dönük konuştuğumuzda çocukluk çağından başladığını teşhis edebiliyoruz. Bazen çocuklukta olduğu gibi yetişkinlikte de takıntıların olduğu fark edilemeyebiliyor ve yetişkinlik döneminde bir stresle, kaygıyla birlikte tetiklenip artabiliyor. Zaten takıntılar, obsesyonlar ve kompüsyonlar, bu davranışları sergiledikçe yada takıntılı düşünceler gelecek diye bu takıntılı şeyleri hatırlatacak şeylerden kaçındıkça bunlar artıyor. Mesela umumi tuvaletler pistir, orada kirleneceğim diye düşünüp umumi tuvaletlere girmedikçe ya da umumi tuvalete girdikten sonra eve geldiğinde çok fazla yıkandıkça, temizlendikçe oralarla ilgili kaygı ve takıntılar artıyor” dedi.
Hasta yakınları takıntılara hizmet etmemeli
Klinik Psikolog Sera Elbaşoğlu, “Genellikle insanlar bu obsesyonlarına ve kompüsyonlarına direnç göstermekte zorlanırlar. Bu yüzden de destek almadan halledebildikleri bir rahatsızlık olmadığını söyleyebiliriz. OKB terapisinde, tedavisinde hastaların da gayret göstermesi gerekiyor. Bu takıntılar bizim hastalık olarak nitelendirdiğimiz düzeye geldiyse destek almadan halledilemiyor. Bu rahatsızlığın giderilmesinde ilaç tedavisi, psikoterapi, Transmanyetik Uyarım Tedavisi (TMU) gibi yöntemleri bir arada kullanıyoruz. Bazı hastalar bu duruma çok fazla adapte oluyorlar ve temizlik yaptıkça, bulundukları ortamlarda düzeni sağladıkça rahatladıklarını ifade edip kendileri için bir sorun olmadığı şeklinde yaklaşımları olabiliyor. Ama onları bir şekilde ikna edip de bir doktora götürmek şart. Biz hasta yakınları ile nasıl davranmaları gerektiği konusunda çalışıyoruz. Yakınlarının da hastaların takıntılarına hizmet eder şekilde davranmamaları gerekiyor. Örneğin hastanın ‘ben ellerimi yıkarken sen beni izle ben emin olamıyorum sen kontrol et’ gibi isteklerini iyiliği için olduğunu düşünerek de olsa kabul etmemek gerek çünkü istediklerini yapınca da takıntılar artıyor” uyarısında bulundu.
Tedavi olunmazsa depresyona sürükle
Tedavi sürecinin gecikmesi durumunda hastaların ağır depresyonlara sürüklendiğini kaydeden Elbaşoğlu, “Depresyon sık gördüğümüz rahatsızlıklardan biri. Kişi bu takıntılardan, davranışlardan kurtulamayacağını, obsesyonlar ve kompüsyonların gittikçe arttığını, hayat akışının önlenemez bir şekilde bozulduğunu düşünüp yoğun çaresizlik ve mutsuzluk duygularıyla birlikte depresyona sürüklenebilir. Depresyon olağan ve sık gördüğümüz bir rahatsızlık. Bu duruma diğer anksiyete bozukluklarının da eşlik ettiği olabiliyor. Umutsuzluk ve karamsarlıkla birlikte depresyon sık eşlik ediyor” diye konuştu