Vejetaryenliğin tarihçesi ve epidemiyoloji

23 Ağustos 2017 Çarşamba

19. yüzyıla kadar hayvansal kaynaklı besinlerden ahlaki ve metafiziksel tartışmalar yüzünden uzak durulmuştur. Batılı ülkelerdeki vejetaryen yeme alışkanlığı et ve kümes hayvanlarından kaçınma olarak tanımlanmıştır.

1800’lerin başlarında ise sağlığın gelişmesi için artan istekler ve çabalar sayesinde vejetaryenliğe geçiş yapılmıştır. Bu geçişte hem ahlaki hem de sebze ağırlıklı beslenme şeklinin sağlığa olumlu etkileri olması önemli olmuştur. 20. yüzyılın ortalarına kadar vejetaryenliğin sağlığa olan etkileri üzerine çok fazla bir çalışma yapılmadığından günümüze kadar sağlıklı bir diyet alternatifi olarak belirtilmiştir (1).

Vejetaryenlik; hiç hayvansal kaynaklı besinler tüketmeyen veganlar, süt ve süt ürünlerini ve yumurta yiyen lakto-ovo vejetaryenler, süt ve süt ürünleri tüketen fakat yumurta tüketmeyen lakto-vejetaryenler, yumurta yiyen fakat süt ve süt ürünleri yemeyen ovo-vejetaryenler olarak sınıflandırılmıştır (2). Bazı kaynaklara göre de vejetaryenliğe Peskataryan da dahil olmuştur. Bu türde ise balık yenir fakat et ve kümes hayvanları yenmez. Peskataryanlara aynı zamanda yarı vejetaryen veya fleksitaryan da denilmiştir. Balık yemeyip kümes hayvanları ve et yenen tür ise pollo-vejetaryenlik olarak adlandırılmıştır (3).

Özellikle son yıllarda ülkemizde de hızla gelişen bir bilincin olması, vejetaryen ve veganlara sağlanan yenilik ve kolaylıklardan dolayı vejetaryen ve vegan oranlarında artış gözlenmiştir. Örneğin; Eriş Un, vejetaryen ve veganlar için Avrupa’da en güvenilir sertifika olarak kabul edilen “V-Label” sertifikasına layık görülmüştür. Eriş Un ürünlerinde Avrupa Vejetaryenler Birliği’nin vegan etiketini kullanma hakkına sahip olan Türkiye’deki ilk un markası olmuştur (4).

Günümüzde vejetaryen beslenme şeklini sürdüren ve tercih eden insanların bu tercihlerinin altında dini ve etik sebeplerden çok sağlık, ekonomi gibi etkenler de yatmaktadır. Kısmi veya yarı-vejetaryenler ilk başta sağlık sebeplerinden dolayı diyetlerini kısıtlamışlardır. Şimdi ise birçok otorite bitkisel bazlı beslenmenin sağlık açısından avantaj sağladığını savunmaktadır. Yapılan pek çok gözlemsel araştırmaların kanıtları da bu yöndedir. Bitkisel bazlı yani sebze, sert kabuklu yemişler, tahıllar ve bitkisel yağların kardiyovasküler hastalıklarda yararları olduğu bir gerçektir. Günümüzde insanlar bitkisel besinlerin içindeki fitokimyasallardan ve onların yararlarından haberdar olmaktadır(5).

Aynı zamanda bu denli bitkisel besinlerin faydalarının doğurduğu bir sonuç da hayvansal kaynaklı besinlerin sağlığa ne derece faydalı ve zararlı olmasıdır. Özellikle Bovine Spongiform Encephalopathy (BSE) İngiltere ve Avrupa’da sığırdan geçen ağız hastalıkları, swine influenza epidemileri hayvanlardan insanlara geçen rahatsızlıklar ve yumurtanın kabuğundan geçen Salmonella gibi hastalıkların olması endişe vericidir(6). Bir diğer endişe Batılı tarzda diyetlerin yüksek kırmızı et içeriği ve diğer hayvansal kaynaklı besinlerden alınan doymuş yağ ve kolesterolün kardiyovasküler hastalıklar, kanser, diyabet ve diğer hastalıklar için bir davetiye niteliği taşımasıdır(7). Bu bakımdan etten yoksun vejetaryen olma şekline eski zamanlara göre çok daha fazla yönelme olmuştur.

Geleneksel olan vejetaryen diyetleri; enerjiden, biyolojik değeri çok yüksek olan proteinlerden, D vitamininden, B12 vitamininden, çinkodan, biyoyararlılığı olan demirden, omega-3 yağ asitlerinden, kolinden ve bazen iyottan fakir olmuştur. Fakat günümüzde bitkisel besinler adına çok büyük bir çeşitlilik vardır(8). Çiğ beslenme şekli de vejetaryenliğin sıkı biçimlerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Çoğu çiğ beslenen insan vejetaryen diyetine uymaktadır. Çiğ beslenme şekli aslında birçok amaç için geliştirilmiştir. İsviçreli bir doktor olan Max Bircher-Benner (1867-1939), kendi özel kliniğinde hastaları çiğ besinlerle tedavi etmiştir(9) Onun deneyimlerinden yararlanarak Are Waerland (1876-1955), lakto-ovo vejetaryenliğin özellikle çiğ beslenmenin kendi hastalığının tedavisi için çok etkili olduğunu bulmuştur(10). 1822’de bir grup Amerikalı doktor Natural Hygiene denilen bir topluluk oluşturarak geleneksel tıpta doğal tedavi yöntemlerini uygulamışlardır. Tıp doktoru Herbert Shelton (ABD 1895-1985), bu konsepti takip etmiş ve Natural Hygiene’in babası olarak anılmıştır (11).  Alman bir iş adamı Helmut Wandmaker (1991), çiğ beslenme ve taze meyve yeme üzerine yönlenmeyi yoğunlaştırmıştır (5). Harvey ve Marilyn Diamond (1986), tarafından yazılan Amerika’da en çok satanlar bölümüne giren Fit For Life da Natural Hygiene’in konseptini taşımıştır(7).

Makrobiyotik diyet de vejetaryenliğin bir çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Makrobiyotik diyet, Budist ve Batılı tarzda diyet tarzlarının fiziksel ve zihinsel harmoni oluşturarak birleşmesidir. Bu tanım Hipokrat tarafından Eski Yunan’da oluşturulmuştur(12).

Makrobiyotik sözcüğünün anlamı uzun yaşamdır. İlk olarak George Ohsawa tarafından 20.yüzyılda yazıya dökülmüştür. Makrobiyotik diyet vejetaryen diyetlerinin bir türüdür fakat birçok kaynakta ana türlerden gösterilmez. Doğal ve organik besinler tüketmektedirler ve çok nadir olarak balık ve deniz ürünleri tüketirler. Çoğunlukla fasulye, kuru baklagiller, tam tahıllı ürünler, sebzeler tüketirler(13).

Günümüzde vejetaryenlere sağlanan yiyecek imkanları arttıkça, daha da bilinçlendikçe, vejetaryen olmak isteyenlerin sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.

Vejetaryenliğin Epidemiyolojisi

Dünyanın birçok ülkesinde uzun yıllardır vejetaryen ve vegan nüfusu ile ilgili birtakım istatistikler yapılmaktadır. Ancak ülkemizde söz konusu kavramların henüz yeni yeni yerini buluyor olması sebebiyle bugüne dek böyle bir çalışma yapılmamıştır.

ABD’de, erkeklerin yüzde 4’ü ve kadınların yüzde 7’si vejetaryen olarak tanımlanmıştır. Hindistan’da nüfusun yüzde 31’i vejetaryen olarak kabul edilirken, Avrupa’da vejetaryenler nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturmaktadır.

Dünyada toplam vejetaryen sayısı 375 milyondur (14).

Avustralya: Nüfus 20,7 milyon, Vejetaryen –Vegan %5
Avusturya: Nüfus 8,2 milyon, Vejetaryen – Vegan %3
Belçika: Nüfus 10,5 milyon, Vejetaryen – Vegan %2
Brezilya: Nüfus 189 milyon, Vejetaryen – Vegan: %8
Kanada: Nüfus 32,6 milyon, Vejetaryen – Vegan: %4
Çin: Nüfus 1,3 milyar, Vejetaryen – Vegan %4
Fransa: Nüfus 61,2 milyon, Vejetaryen – Vegan %2
Almanya: Nüfus 82,3 milyon, Vejetaryen – Vegan %8-9
Hindistan: Nüfus 1,1 milyar, Vejetaryen – Vegan %40, %80 Gujarat’da
İsrail: Nüfus: 7 milyon, Vejetaryen – Vegan %8,5
İtalya: Nüfus 58,9, Vejetaryen – Vegan %6,7
Yeni Zelanda: Nüfus 4,2 milyon, Vejetaryen – Vegan %1-2
Norveç: Nüfus 4,7 milyon, Vejetaryen – Vegan %4
İspanya: Nüfus 44,1 milyon, Vejetaryen – Vegan %2
İsveç: Nüfus 9 milyon, Vejetaryen – Vegan %4
İsviçre: Nüfus 7,5 milyon, Vejetaryen – Vegan %5
Tayvan: Nüfus 22,8 milyon, Vejetaryen – Vegan %10
Hollanda: Nüfus 16.3 milyon, Vejetaryen – Vegan %4,5
İngiltere: Nüfus 62,3 milyon, Vejetaryen – Vegan yetişkinlerin %3’ü
Amerika Birleşik Devletleri: Nüfus 299,3 milyon Vejetaryen – Vegan %4,

Türkiye’de Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği tarafından Ocak 2014’de çalışma başlatılmıştır. (14).

Yazarlar

Selin Ceyla Seran – Yeditepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Stajer Diyetisyen.

Yrd. Doç. Dr. Hülya Demir – Yeditepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Kaynaklar
Vegan Diet Support (Life Save.org)..Am J Clin Nutr 1994;59(suppl): 1035-95.
Vegetarian society-definition of a vegetarian (2016b) Available at: https://www.vegsoc.org/sslpage.aspx?pid=508 (Accessed: 20 December 2016).
Bircher-Benner M. Ungeahnte Wirkungenfalscher und richtiger Ernährung [Nonsuspected effect of wrong and rightconsumption]. 3rded. Zürich: WendepunktVerlag; 1947.
Web adres: Gourmetandstyling.com
Waerland A. Das Waerland-Handbuch derGesundheit, Praxis des WaerlandsystemsBand I [The Waerland handbook of health,Waerlands’ practice system volume I]. 4thed.Bern: Humata Verlag: Harold S. Blume; yearunknown.
Shelton HM. Richtige Ernährung mitnatürlicher Nahrung [Right consumptionwith natural food]. 2nded. Ritterhude:Waldthausen-Verlag; 1991.
Wandmaker H. Willst Du gesund sein? Vergiβ den Kochtopf [Do you want to behealthy? Forget the cooking pot!]. 6thed. Ritterhude: Waldthausen-Verlag; 1991.
Ross, E.M. (2000) ‘Encyclopedia of human nutrition’, Nutrition in Clinical Care, 3(6), pp. 391–391. doi: 10.1046/j.1523-5408.2000.00085-2.x.
Burger GC. Die Rohkosttherapie [Raw food therapy]. 3rd ed. Munich: Wilhelm-HeyneVerlag; 1990.
Diamond H, Diamond M. Fit für Leben [Fit for life]. 2nded. Ritterhude: GoldmannVerlag; 1986.
Koebnick C, Strassner C, Leitzmann C.Rohkost-Ernährung in der Ernährungsberatung [Raw food consumption in nutrition consultation]. Ernährungs-Umschau1997;44:444-8.
Krans B.(Ara 21, 2010) The Macrobiotic Diet.
Publications, H.H. (2016c) Becoming a vegetarian – Harvard health. Available at: http://www.health.harvard.edu/staying-healthy/becoming-a-vegetarian (Accessed: 13 December 2016).
Arıman, Y. ebru (2014) Dünyadaki Vejetaryen & Vegan Nüfusu. Available at: http://tvd.org.tr/2014/01/dunyadaki-vejetaryen-vegan-nufusu/ (Accessed: 15 December 2016).

Gaia Dergisi