Dr. Rıdvan Kır: Her kelimenin bir anlamı, titreşimi ve frekansı vardır
Akademisyen Dr. Rıdvan Kır ile wellness ve sağlık alanlarında popüler hale gelen, farklı yöntemler ile binlerce yıldır var olan, hayatın tüm alanlarında verimi artıran "Biorezonans Teknolojileri” ni MAG Business’a verdiği özel röportajında anlattı.
“5. element olarak kabul edilen ruhun gücü sınırsızdır” ifadelerini kullanan Akademisyen Dr. Rıdvan Kır “İslam tasavvufunda letaifler olarak bilinen, Uzak Doğu felsefesinde ise, çakra olarak adlandırılan enerji merkezlerinde, ruh döngü içerisindedir, fiziksel ve eterik boyutlardan da etkilenmektedir. Daha da derine inecek olursak, son bilge olarak bilinen Mısırlı Abd’el Hakim Awyan, eski Mısır’da yaşayan insanların, 360 duyu organının bulunduğunu ve epifiz bezlerinin günümüze göre çok daha büyük olduğunu iddia etmiştir. Hatta piramitlerde ve eski yapılarda çizilmiş resimlerde timüs bezinin bulunması, piramitlerin iç dizaynının yanı sıra birbirilerine göre konumunda, insan vücudunun temsil edildiği ve epifiz bezine denk gelen konuma dini ritüel ve ayin yaptıkları yapıları inşa etmeleri şaşkınlık vericidir. Ayrıca bu piramitlerde; ses, ışık ve gezegenlerin konum almasına göre terapi odaları oluşturdukları, suyun hareketinden elektrik elde edip aydınlatmada kullandıkları ve bu odalarda frekans yardımıyla tedaviler yaptıkları da bilinmektedir.”
Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun, insan bilincinin suya etkisiyle ilgili yapmış olduğu ve çok ses getiren çalışmasına da değinen Dr. Rıdvan Kır “Sesin özü titreşimdir. Kullandığımız her kelimenin bir anlamı, titreşimi ve frekansı vardır. Japon bilim adamının yaptığı çalışmada, suyun tabi tutulduğu enerjiyle rezonans halinde olduğu görülmektedir. Suya, “seni seviyorum” dendiğinde, suyun moleküler yapısı kristal görünüme ve büyüleyici bir forma ulaşırken, “senden nefret ediyorum” dendiğinde kristal görünümün bozulduğu görülmüştür. İnsan vücudunun dörtte üçünün su olduğunu düşünürsek, birbirimize kullandığımız kelimelerin moleküler yapımız üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olabileceğini düşünmek gerekir. Duaların sonunda eksik etmediğimiz “Amin” kelimesinin, hatta yogada ve mantralarda duyduğunuz “Aum” sesinin, eski Mısır’da kullanılan “Emon” kelimesinin frekanslarının benzerlik göstermesi dikkat çekicidir. Kendi inancımızda, namaz esnasında secdeye giderken yedi adet noktanın yere temas etmesi ve yedi çakra ilişkisi, abdest alırken suyun temas ettiği noktalarda yüzlerce biyolojik aktif noktanın olması, şifalanmak için okuduğumuz duaların matematiği ve sahip oldukları frekans bizi düşünmeye sevk etmelidir” dedi.