Çağdaş sanat merkezi 'Arter' 10 yaşında
Bugüne kadar gerçekleştirdiği 50'ye yakın özgün sergi bağlamında iki yüzden fazla yapıtın üretimine destek veren ve yayınlarıyla sanat tarihi yazımına katkıda bulunan Arter, yeni binasında zenginleşen çok disiplinli programıyla herkes için erişilebilir, canlı ve sürdürülebilir bir kültür ve yaşam platformu olmaya devam ediyor.
Arter, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında 14 Mart'tan bu yana geçici olarak ziyarete kapalı olduğu bugünlerde, vakitlerinin çoğunu evde geçiren sanatseverler için birlikte içerik ürettiği kişi ve kurumlarla etkileşime geçmenin yeni yollarını keşfediyor.
Dijital araçlarla daha geniş kitlelerle buluşmayı deneyimleyen Arter'i, İletişim Direktörü İlkay Baliç ve Küratörlerinden Başak Doğa Temür AA muhabirine anlattı.
SORU: Bu sene Arter'in 10'uncu yılını kutluyorsunuz, kuruluş hikayenizden ve Arter'in 10 yıllık serüveninden kısaca bahsedebilir misiniz?
Başak Doğa Temür: "İstiklal Caddesindeydi binamız, 211 numara. Burada 8 yıl boyunca 35 sergi ve bir çok yayın gerçekleştirdik. Aslında Arter'in kuruluşunun arka planında uzun soluklu bir hedef var. Bu da 2005 yılında Arter'in kurucu direktörü Melih Fereli'nin Vehbi Koç Vakfına kültür sanat danışmanı olarak atanmasıyla beraber başlıyor. Bunun ilk adımlarından biri olarak da 2007'den itibaren kurumsal bir çağdaş sanat koleksiyonu oluşturulmaya başlanıyor. Bugün yaklaşık 1400 tane yapıta sahip bu koleksiyonu Arter Koleksiyonu adıyla anıyoruz. Daha sonra 2010'da İstiklal Caddesi'ndeki binası açılıyor ve Arter faaliyetlerine sergiler ve yayınlarla başlamış oluyor. Son yıllarda da buna çeşitli yorumlama etkinlikleri ve bazı performanslar ve konserler ekleniyor. Bunun ardından 2013 yılında hem kültür merkezi hem de müze işlevini içermek üzere bir bina yapılması için yola çıkılıyor. Düzenlenen uluslararası mimari yarışmanın ardından yarışmayı kazanan Grimshaw Mimarlık'ın tasarımı ile Dolapdere'deki binasına geçtiğimiz Eylül ayında yerleşiyor."
"Arter ile hedefimiz İstanbul'a kalıcı bir kültür yapısı kazandırılmasıydı"
SORU: 2005'te planlanan Arter fikri bugün ne durumda sizce, hedefine ulaştı mı?
İlkay Baliç: "Evet planın nihai hedefi İstanbul'a kalıcı bir kültür yapısı kazandırılmasıydı. Bu kurumun hem çağdaş sanat alanındaki üretimi desteklemesi hem de bu coğrafyada üretilen sanatın belleğini bir arada tutacak bir koleksiyon oluşturması ve gelecek nesillere aktarması hedefleniyordu. Bu hedeflerin fazlasıyla hayata geçmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bundan sonraki hedef bu yapıyı ziyaretçileri ve kullanıcılarıyla birlikte yaşatmak ve çağdaş sanatın diğer disiplinlerle buluşmasını sağlamak olacaktır."
SORU: Arter'i "kültür sanat merkezi" olarak tanımlıyorsunuz, bunun sebebi nedir acaba?
İlkay Baliç: "Arter'in yeni binası, çağdaş sanat müzesi işlevlerini içermekle beraber sanatın farklı disiplinlerini bir araya getirecek bir kültür merkezi olarak planlandı. Binamızda iki yeni performans salonumuz var: 'Sevgi Gönül Oditoryumu' ve 'Karbon'... Bu iki salonda müzik, sahne sanatları, performans, film gibi pek çok disiplinden örneklere yer verebiliyoruz. Binamızda ayrıca öğrenme programı için ayrılmış bir atölye, bir kütüphane, bir kitabevi, yeme içme alanları, teras ve arka bahçe de bulunuyor. Bu kurumu niteleyici bir kategori ismiyle anmayı tercih etmedik; sadece 'Arter' olarak kullanıyoruz. Fakat bu saydığım niteliklerinden ötürü bir kültür merkezi işlevi gördüğünü söylemek mümkün."
SORU: Dolapdere'deki yeni binanıza alışabildiniz mi? Komşularınız size alışabildiler mi? Mahalle sakinleriyle ilişkiniz nasıl?
İlkay Baliç: "Arter'in yeni binası için şehirde arazi arayışları sürerken yeni konumun kent merkezine yakın olması kriterlerden biriydi. O dönemde çeşitli araziler değerlendirildi ve nihayet Koç Topluluğuna ait eski Otokoç servis binasının yerinde karar kılındı. İşlevini büyük ölçüde yitirmiş, deprem yönetmeliği uyarınca güçlendirilmesi yahut yıkılıp yeniden yapılması gereken bir bina olduğu için, kent merkezine yakınlık kriterini de karşıladığından yeni binamız buraya inşa edildi. Yani yer seçimi Dolapdere hedeflenerek değil, müsait bir arazi değerlendirilerek yapıldı. Dolapdere'ye taşınacağımız belli olduğu andan itibaren bu alana yönelik çalışmalar yürütmeye başladık. Araştırmalar yaptık ve yaptırdık. Yeni mahallemizin sosyo-ekonomik durumu, gelecekteki komşularımızın bizden beklentileri, ihtiyaçları gibi konuları incelemeye çalıştık. Arter Beraber Üyelik Programımız kapsamında 'Komşu Kartı' uygulamamız var. Bu kart sayesinde Yenişehir ve Bülbül mahallelerinde yaşayan veya çalışan bütün komşularımız sergileri ücretsiz gezebiliyorlar, çeşitli indirim ve önceliklerden faydalanabiliyorlar. Öğle Arası buluşmalarında da hem komşularımızla hem de ziyaretçilerimiz, kullanıcılarımız ve ekibimizle bir arada vakit geçiriyor, birbirimizi dinliyor, geribildirim alıyoruz. Bizim açımızdan komşularımızla ve mahallemizle ilişkimiz güzel başladı ve gelişiyor fakat açılalı sadece 7 ay oldu. Bu da daha derinlemesine bir değerlendirme yapmak için kısa bir süre. Doğrusu bunu biraz da komşularımıza sormak doğru olur, onların ne hissettikleri daha önemli."
"Evden Anlat" ile çevrim içi buluşmalarda sanat konuşulacak
SORU: Salgın sürecinden sonra sanat alanında pek çok aktör içeriklerini çevrim içi hale getirdi. Bu anlamda Arter 10'uncu yılında kullanıcılarına ne gibi yenilikler sunuyor?
Başak Doğa Temür: "Aslında bu dönüşüm salgın öncesinde de yadsınamayacak boyutta kendisini göstermekteydi. Bu dönemde biz de var olan dijital içeriklerimizi izleyicilerimize hatırlattık. İlk olarak çok ilgi gören 'Canan' sergimizin sanal turu vardı, onu izleyicilerimize sunduk. Sergilerimizle alakalı sanatçılarla ve küratörlerle yaptığımız video röportajları sosyal medya üzerinden paylaşarak takipçilerimize hatırlattık. Sonrasında bu dönem için özgün içerikler geliştirmeye başladık. Arter Koleksiyonu'ndaki müzik ve ses etrafında oluşturulmuş video yapıtlardan oluşan bir seçkiyi '#evdeçal' başlığıyla çevrim içi olarak erişime açtık. Bunun yanında 'Öğrenme Programı'mız için ilgi gören içerikler geliştirdiler. Bu yeni formatlardan biri 'Evden Anlat'. Bunu çevrim içi bir buluşma olarak tanımlayabilirim. Kişilerin önceden kayıt yaptırarak katılabildikleri ücretsiz bir etkinlik. Evlerinde bulunan bir sanat eserini yahut herhangi bir nesneyi birbirlerine anlattıkları ve buradan yola çıkarak aslında sanat etrafında bir sohbetin gerçekleşeceği çevrim içi buluşmalar düzenlemiş oluyoruz."
"Ziyaretçileri mekanın aktif kullanıcıları olarak görüyoruz"
İlkay Baliç: "Arter'in programındaki sergiler, fiziksel mekan için kurgulanmış ve çoğu da mekanla yoğun bir ilişki kuran yapıtlardan oluşuyor. Dolasıyla bunları şu anki teknolojiyle aynen alıp dijital ortama aktarmak her zaman iyi sonuç vermeyebiliyor. Sergilerimizin 3 boyutlu dokümantasyonunu önemsiyoruz ancak bu dönemde tüm sergilerimizi aynen dijitale aktarmayı doğru bulmadık. 'Evden Anlat' programında olduğu gibi, sanat birlikte tartışıldığı zaman ziyaretçilerimiz için daha anlamlı hale geliyor. Ziyaretçileri sadece galeri mekanına gelip, izleyip, dinleyip giden bir kitle olarak değil, mekanın aktif kullanıcıları olarak görüyoruz. 'Evden Anlat' programındaki karşılıklı etkileşim ve ziyaretçinin dahil olabilmesi hakikaten çok önemli unsurlar. Şu dönemde sanat ekranlar aracılığıyla evlerimize geliyor fakat aynı yolla evlerimizden de çıkabilir. Pek çoğumuz evde bir şeyler üretiyoruz, puzzle, boya, el işleri gibi yaratıcı aktivitelere girmiş vaziyetteyiz. Dolayısıyla insanları kendi evlerinden bir sanat yapıtına veya nesneye dair düşüncelerini paylaşmaya davet etmek anlamlı geliyor. Bu sürecin bize kazandırdıklarından birisi de rehberli turların dijitale taşınması oldu. Normal zamanda aklımıza gelip deneyeceğimiz bir format olmazdı belki. Ama şimdi bu sayede İstanbul'da veya Türkiye'de yaşamayan veya fiziksel olarak Arter'e gelme olanağı olmayan ilgililer için de bir alternatif format oluşturmuş olduk. Öncelikle üyelerimiz için başlattığımız bu rehberli turlarda sergi rehberimiz ekranını paylaşıyor, sergiden birtakım işleri veya fotoğrafları göstererek bir tartışma alanı açıyor. Bu deneyimler bizler için çok önemli ve buralardan çok şey öğreniyoruz. Artık bu dönemin hafızası ve birikimiyle, bu dönemi yaşamış insanlar olarak bundan sonraki programlamamızda dijital formatları daha fazla kullanmaya devam edeceğimizi zannediyorum."
SORU: Yani bundan sonra dijitalin imkanları fiziksel mekana bir alternatif olacak diyebilir miyiz?
Başak Doğa Temür: "Birini diğerinin alternatifi olarak görmemek daha doğru olacaktır. İlkay'ın da söylediği gibi muhakkak bize kattıkları olacaktır ama dijital işler de kendi başlarına kullanıcılar için oluşturulmuş içerikler. Oldukça ilgi de çekiyor açıkçası. Arter'in sunduğu diğer çevrim içi içerikleri de hatırlatmak isterim. Bunlardan biri Dila Yumurtacı'nın gerçekleştirdiği 'Özgür Hareket / Anda Hareket' atölyesi, 3 Haziran'a kadar devam ediyor. Bu dönemde ücretsiz olarak sunduğumuz bir içeriğe dönüştürdük ve her hafta yeni katılımcılara açık olarak sürüyor. Programımızın önemli bir unsuru olan çağdaş sanat seminerleri dizisini de bu dönemde çevrim içi olarak sunuyoruz. Son olarak Arter'deki etkinlik programını da takipçilerine hatırlatmak için sunduğumuz, daha önce Arter'de performans sergilemiş sanatçılardan oluşan çalma listeleri oluşturdu etkinlik ekibimiz. Gerçekleşen performanslardan kesitleri de sosyal medya kanallarımız üzerinden paylaşmaya devam ediyoruz."
Arter Haziran'da kapılarını açmayı planlıyor
SORU: Arter kapılarını ne zaman açmayı planlıyor ve ne gibi önlemler alacaksınız?
İlkay Baliç: "Değerlendirmeye devam ediyoruz. Çok temkinli adımlar atılması gereken bir süreçteyiz. Bir yandan resmi makamların açıklamalarını ve yönlendirmelerini takip ediyoruz bir yandan da açıldığımız gün ekibimiz nasıl bir rotasyon çerçevesinde ofise gidip gelmeye devam edebilir, uygulayacağımız tedbirler neler olmalı gibi konular üzerinde çalışıyoruz. Aynı zamanda ziyaretçilerimize sağlıklı ortamı sağlamak için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Öyle görünüyor ki maskeyle girişin zorunlu tutulması, içerideki ziyaretçi sayısına kısıtlama getirilmesi, el dezenfektanı bulundurulması gibi standartlaşan tedbirleri biz de uygulamaya koyacağız. Bu tedbirleri ziyaretçilerimizin hastane ortamında gibi hissetmeyecekleri fakat hijyenik ve güvenli bir ortamda olduklarına dair içlerinin de rahat olacağı bir seviyede tutmaya çalışıyoruz tedbirleri. Şu anki gidişat eğer böyle devam ederse biz haziran başından itibaren personel olarak yavaş yavaş ofise gitmeye başlayacağız. Haziran ortası gibi de sergilerimizi belli saatlerde açmayı umuyoruz. Eylül ayında da bu dönemde açmayı düşündüğümüz bütün sergilerle bir sezon açılışı yaşayacağız diye düşünüyoruz."
SORU: Eylül programında ziyaretçileri hangi sergi ve etkinlikler bekliyor?
Başak Doğa Temür: "Koleksiyondan iki tane grup sergisi yapacağız. Kurucu Direktörümüz Melih Fereli'nin küratörlüğünü üstlendiği 'Sesli Dizi No.3: Dinleyen Gözler İçin' ve Kevser Güler'in küratörü olduğu 'Gök Cisimleri Üzerine'... Son olarak bir solo retrospektif sergimiz var, KP Brehmer isimli, sanat tarihinde çok önemli bir yeri olan sanatçının bu kapsamlı sergisi için Almanya'dan ve Hollanda'dan üç kültür kurumu ve müzeyle birlikte bir ortak yapıma imza attık. Sergi Almanya'da ve Hollanda'da gerçekleşti, şimdi son ayağı olarak Arter'de sunulacak. Birkaç projemiz daha var, onları da kesinleşince paylaşacağız."
"Biz ümitliyiz"
SORU: Salgın sonrası çağdaş sanat müzeleri ve kültür merkezilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu durum dijital sanatlara olan ilgiyi arttırır mı?
Başak Doğa Temür: "Şu an için uluslararası partnerlerimizle salgın hakkında herhangi bir iletişimimiz olmadı. Fakat şunun duyurusunu yapabilirim. Geçici olarak ziyarete kapalı olduğu dönemde sanatı daha geniş kitlelerle buluşturma misyonunu farklı platformlar üzerinden hayata geçirmeye devam eden Arter, Google Arts & Culture'ın sağladığı dijital olanakları kullanarak hazırladığı çevrim içi içerikleri erişime açtı. Bununla birlikte 2020 yılında gerçekleşmesi planlanan pek çok büyük çağdaş sanat organizasyonunun gelecek yıllara ertelendiğine şahit olduğumuzu söyleyebilirim. Bir çok fuar çevrim içine taşındı."
İlkay Baliç: "Kültür ve sanat kurumları, varoluşları itibarıyla belki kamu veya özel sektör kurumlarının kaynak ayırırken birincil öncellikleri olmayabiliyor. Hatta çoğu zaman sağlık ve eğitimden sonra geldiği düşünülür. Dolayısıyla önümüzdeki bir iki sene içerisinde geçileceği tahmin edilen global ekonomik kriz ortamında kültür kurumları kendi varoluşlarının gerekliliğini farklı yöntemlerle ispat etmek ve kendi kaynaklarını geliştirmek anlamında yeni yollar aramak durumunda da kalacaklar eminim. Ama biz ümitliyiz. Çünkü güvenilir, sürdürülebilir bir kurumsal altyapı içerisinde hareket ediyoruz. Bütçelerimiz kısıtlansa dahi ziyaretçilerimizle çok daha az kaynakla buluşabilecek yöntemimiz mevcut. Çalışmalarımıza devam etmenin, içerisinden geçtiğimizi toplumsal süreçte sanatın ve yaratıcılığın iyileştirici yanları olduğunu düşünüyoruz."