Gelinciktepe'de taşa dönüşen askerler efsanesi
Gelinciktepe; Malatya il merkezinin kuzeydoğusunda; Orduzü Beldesi'nin ve Arslantepe'nin yaklaşık 2 km doğusundaki kayalık ve sivri yükseltidir. Markop diye de adlandırılmaktadır.
Kayalık yükseltinin bilhassa güneybatıya bakan yamacındaki; kaya sığınakları ve kayalar arasındaki boşluklar yerleşim amaçlı kullanılmıştır. Tepenin üst kısmında erozyon neticesinde büyük kaya blokları ortaya çıkmıştır. Kayalardan kopan daha küçük boyutlu parçalar yamaçlara dağılmış bir durumdadır.
1962 yılında saptanan yerleşme alanı; 1965-66 yıllarında Aslantepe arkeoloji kazılarına parelel olarak İtalyan Arkeoloji Enstitüsü adına; S.M. Puglisi başkanlığındaki bir heyet tarafından kazılmıştır.
Markop adı verilen güney kesiminde yer alan ve bilim dünyasına 1933 yılında tanıtılan çoğunluğu taş halka olan megalitik anıtlar ile anlaşılmıştır. Günümüzde çoğu yıpranmış ve dağılmış olan bu anıtların yerleşme yeri ile ilgili olduğu sanılmaktadır.
Arslantepe Şehir Devleti’ne komşu ülke padişahının oğlu, Arslantepe Höyüğü’nün ardındaki köyde yaşayan yoksul bir kıza aşık olur. Zevk ve sefa dolu hayatını bırakır, mal-mülk onun için artık hiç mi hiç mühim değildir. Gözü, kızdan başka hiçbir şey görmez olur. Yemeden içmeden kesilmesi, padişahın canını çok sıkmaktadır fakat böyle fakir ve zavallı, eğitimsiz ve açgözlü bir kızla evlenmesine gönlü asla razı gelmemektedir.
Bu durum fazla sürmez, padişah istemeye istemeye de olsa kızı istemek zorunda kalmıştır. Hummalı bir hazırlık, artık başlamıştır. İçi kan ağlasa da kendine yaraşır, dillere destan bir düğün yapmıştır. Bu sırada gelin kızımız, günden güne şımararak ailesini hakir görmeye başlamıştır. Gelin, zengin bir hayat yaşayacağı, damat aşık olduğu kıza kavuşacağı, davetliler ise gece boyu sınırsızca yiyip içip dans edip oyun oynayabilecekleri için çok mutlulardı. Padişah ve kızın annesi bütün gece hiç gülmediler.
Düğün bitip gelin alayı askerlerle birlikte yola çıktığında annesi gözü yaşlı ve yapayalnız kalmıştı yoksul dünyalarında. Kız ise mutlu mesut yola koyulmuştu ki tam tepeye gelindiğinde askerlerden birine seslenip at arabasını bir anda durdurmuştur. Annesinin evinde bir süpürge unuttuğunu söyler ve gidip onu alıp gelmelerini ister. İki asker gecenin karanlığında toprak yoldan geri döner kız evine. Annesinden süpürgeyi istediklerinde anne buna çok üzülür. Kızının zenginlikten bu denli başının dönmesi onu kahreder. Bir süpürgeyi bile ondan esirgediğini öğrenmenin kızgınlığı ile beddua eder. “Gelinlik tacınla, gelinlik elbisenle, askerinle, alayınla taş kesil!” der ve o anda tüm gelin alayı ve askerler taşa dönüşür. Taşa dönüşen askerler, şimdiki Gelinciktepe’yi meydana getirir.