Gözde sinek uçuşmaları ve kanlanmayı hafife almayın
Retina hastalıkları tedavi edilmediği takdirde kalıcı körlükle sonuçlanabiliyor. Işık çakması, sinek uçuşması, ani görme kaybı gibi belirtilerin ciddi bir göz hastalığı olan retina dekolmanının habercisi olabilir.
Dünyagöz Etiler’den Op. Dr. Fevzi Akkan, “Orta yaş ve üzerinde daha çok olmakla birlikte her yaşta ortaya çıkabilen retina dekolmanı, retinada oluşan yırtık veya delikler nedeniyle gelişebilir. Ayrıca dekolmana, göze gelen ani, şiddetli ya da delici darbeler sebep olabileceği gibi diyabet ve bazı dejeneratif hastalıklar da yine hastalığı tetikleyebilir” diyor.
Sağlıklı bir gözde retinanın gözün içini kaplayan homojen vitreus sıvısıyla temas halinde dir. İlerleyen yaş, yüksek miyopi, darbe ya da kaza gibi nedenlerle vitreus sıvısı retinadan ayrılabilir. Bu ayrılma ise gözün önünde siyah noktaların uçuşmasına ya da ışık çakmalarına neden olabilir. Ancak bazı vakalarda hastalık çok belirti vermeden sadece sinek uçuşması şikâyetiyle ortaya çıkabilir ve sinsice ilerleyerek doğrudan görme kaybıyla ortaya çıkabilir.
Miyop hastalarında risk artıyor!
Hastalığın en büyük nedenlerinden biri de kalıtım. Retina dekolmanlarının yarısı miyoplarda ortaya çıkar. Kalıtımsal bir hastalık olan miyop adelosan çağındaki 12-13 yaşlarındaki çocuklarda gözün ön-arka ekseninin uzamaya başlamasıyla ortaya çıkar. Ancak retina kendisini yenileme kabiliyetine sahip olmadığı için uzayamaz ve buna bağlı yırtılmalar ve yırtılma öncesi bulgular meydana gelebilir. Bu nedenle miyopi hastalarının göz kontrollerini düzenli olarak yaptırması son derece önemlidir”
Gözüm kanlandı diye hafife aldığınız rahatsızlık körlüğe yol açabilir
Özellikle 40’lı yaşlardan sonra görmede keskinliğin azalması, bulanıklık ve gözde kızarıklık gibi belirtiler de normal şikayetler olarak görülüp dikkate alınmadığı için kalıcı körlüğün temel nedenlerinden biri olan glokom hastalığının tanısında da geç kalınıyor. Halk arasında “karasu” hastalığı olarak bilinen ve göz tansiyonu olarak tanımlanan glokomun çeşitli türleri bulunuyor. Ancak en sık görüleni 40 yaş sonrası ortaya çıkan ‘açık açılı’ glokom. Özellikle ailesinde glokom öyküsü bulunan kişilerin ‘sinsi’ ilerleyen bu hastalığa karşı daha hassas olmaları gerekiyor.
Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, “Hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren herkesin yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerekiyor. Ailesinde glokom hikayesi olanlar başta olmak üzere, risk grubunda yer alan kişilerin rutin muayeneye başlamaları çok önemli.” diyor.
Sinsi ilerleyen bir hastalık
Göz içi sıvısını dışarı boşaltmaya yarayan kanallarda tıkanıklıklar oluşması gözde basıncın yükselmesine neden oluyor. Yükselen göz içi basıncı görme sinirine zarar veriyor. Sonuç olarak kalıcı görme kaybına yol açabilen glokom hastalığı gelişmiş oluyor. 40 yaş üstündeki her yüz kişiden 2’sinde açık açılı glokoma rastlanıyor. Bu oran 70 yaş üzerinde yüzde 5’e ve 80 yaşından sonra ise yüzde 7,3’e yükseliyor. Glokomun bu türü genellikle belirti vermeden ilerliyor. Daha nadir görülen dar açılı ya da kriz tipi glokomlarda ise ağrı, ışığa bakıldığında renkli hareler, yükselen göz tansiyonuna bağlı şiddetli göz ağrısı, görmede bulanıklık, mide bulantısı ve kanlanma olabiliyor. Belirtilerin de kimi zaman yaşa bağlı sorunlar olarak görülüp önemsenmeyebiliyor. Oysa bu belirtiler durumun ne kadar acil olduğunu gösteriyor. Çünkü hızlıca tedaviye başlanmazsa kalıcı görme kaybı gelişebiliyor. Erken belirti vermeyen açık açılı glokomda ise görme alanı yavaş yavaş daraldığı için kişi genellikle hastalığın farkında olmuyor. Görme kaybı geliştiğinde glokom tedavisi maalesef yeniden görmeyi sağlamıyor.
Belirti vermeyerek kalıcı görme kaybına neden olabilen kronik açık açılı glokomdan korunmak için ne yapılmalı?
Yıllık göz muayenesi aksatılmamalı. Her hastalıkta olduğu gibi glokomda da bir risk grubu var. Ailesinde glokom hikayesi olanlar, düşük ya da yüksek tansiyon hastaları, miyop sorunu olanlar, göz yaralanması geçirenler, uzun süreli kortizon kullananlar, migreni olanlar ve diyabet hastaları bu grupta yer alıyorlar. Bu kişilerin her yıl göz muayenesi olması gerekiyor. Risk grubunda olmayan kişilerin de yıllık göz muayenelerine 40 yaşından sonra başlamaları çok önemli.
Göz muayenesinde glokom tanısı için tonometre adı verilen bir aletle göz içi basıncı ölçülüyor. Muayenede hastanın göz dibine bakılıyor ve sinirler inceleniyor. Eğer gerek görülürse görme siniri ve sinir lifi tabakasının incelenmesi için daha ileri tetkikler de uygulanabiliyor.
Tedavi ile gözdeki hasarın ilerlemesi önlenebiliyor
Glokom tedavisi, hastalığın seyrine göre “damla, ilaç ve cerrahi” yöntemleri üzerinden ilerliyor. Sık rastlanan açık açılı glokomun başlangıç tedavisinde önce damlalar kullanılıyor. Tedavide amaç; gözün içindeki sıvı üretimini azaltmak, bunun yanı sıra kanallardan da sıvı çıkışını artırmak, böylece göz tansiyonunu düşürmek ve göz sinirine olası hasarı engellemek. Damla tedavisinin yeterli olmadığı ya da görme siniri hasarının damla tedavisine rağmen ilerlediği durumlarda lazer ve cerrahi yöntemler kullanılıyor. Tüm bu yöntemler ne yazık ki kaybedilen görme alanını geri getiremiyor. Yani tedaviyle ancak mevcut görme yetisi korunabiliyor ve hasarın ilerlemesi önleniyor.
Glokomun kriz tiplerinde genellikle lazer tedavisi uygulanır, daha sonra ilaç ve cerrahi yöntemlere başvurulur. Doğuştan göz tansiyonu görülen durumlarda ise ilk tercih çoğunlukla cerrahi oluyor. Cerrahi yöntem yetersiz kalırsa tedaviye ilaç ile devam ediliyor
Normalden iri gözlü çocuklara dikkat!
Glokom yetişkin hastalığı gibi görünmekle birlikte bebeklerde de ortaya çıkabiliyor. Özellikle iri gözlü bebeklerin glokom riski açısından kontrol edilmeleri gerekiyor. 10 binde bir rastlanan doğumsal glokomun yanı sıra yaşamının ilk yıllarında katarakt ameliyatı geçiren çocuklar da risk altındadır. Bebeklerin gözleri elastik olduğu için, basınç yükseldiği zaman göz küresi büyümeye başlıyor. Bu nedenle iri gözlü oluyorlar. Aileler çocuklarının gözlerinin iri olduğunu fark ettiklerinde mutlaka uzmana başvurmalılar.