İclal Aydın, yeni kitabı Söylenmemiş Sözler'i anlattı
Radyo Trafik’te Trafik Hariç Sanat programına konu olan tiyatro oyuncusu ve yazar İclal Aydın, yeni kitabı “Söylenmemiş Sözler” ile ilgili duygularını sunucu Mert Erdoğan ve Radyo Trafik dinleyicileriyle paylaştı.
“Daha çok üretmek, daha sakin yaşamak, kalabalıktan uzaklaşmak için tercih ettiğim ve hayalini kurduğum hayata geçmiştim ki pandeminin yasaklarıyla karşılaştık. Benim kısıtlamalarım küçük bir apartman dairesine kapalı kalanlar gibi olmadı. Bir köyde yaşıyorum, küçük bir bahçem var. Kapanmaya hazırlıklıydım, çünkü zaten öyle yaşıyordum. Kendi işimi yapmak, daha küçük yaşamak benim birkaç yıldır yaşadığım ve tecrübe ettiğim bir durum. Dolayısıyla pandemi benim hayatımı değiştirmedi. Kimseyi kızdırmak istemem ama hepimiz kendi hayatımızın güçlüklerini yaşıyoruz. Ben televizyon sektörünün içindeyim, 8-9 projede yer alırdım. Aynı dönemde iki farklı dizide çalıştığımı hatırlıyorum ve neredeyse hiç uyumuyordum. Şimdi kendi hayatımı sakinleştirdim. Kaldırabileceğim kadar iş üstleniyorum. Kitaplarımı yazıyorum, kitapları okuyorum. Benim için her şey yolunda.” ifadelerini kullanan İclal Aydın “Her kitabım bittiğinde bir sonraki kitabımın konusu hazır olur. Dolayısıyla kitaplarım birbirini takip eden hikayeler niteliğinde. Söz konusu devamlılık olduğunda da haklı olarak okuyucuların zihninde hangisinden başlamalıyım düşüncesi oluyordu. Bu nedenle, bu kez yeni bir hikayeyle başlamak istedim.” dedi.
Aydın: “Söylenmemiş Sözler’de, anlatmaktan zevk aldığım ve kendimi iyi hissettiğim şeyleri, yani yaşamayı özlediğim şeyleri anlattım. Dünya olarak son 1.5 yıldır çok sayıda olumsuz olayla karşılaştık, çok üzüldük. Her şey aksadı, en kötüsü sürekli ölümle burun burunaydık. Ve daha kötüsü tüm acıların karşısında teselli bulabileceğiniz küçük şeylerden de uzaktık. Birinin dizine yatıp ağlayamadık, birisi saçımızı okşayıp geçecek diyemedi. Henüz farkında olmadığımız, 3-4 yıl sonra fark edeceğimiz, etkisini ancak görebileceğimiz hisler bıraktı üzerimizde.” ifadeleriyle yola çıkış hikayelerine değindi.
Kitabın ana karakteri Filiz
“Yazar olmanın, yazmanın ve karakterlerin bir sihri var. Bu sihre inanmak ve teslim olmak lazım. Kitap bittikten sonra baktım ki tasarlamadığım için hiç tanımadığım karakterlerle dolu kitap" diyen Aydın, kitabın ana karakteriyle ilgili şunları söyledi: "Akışa teslim oldum. Oktay Onur Yortan ise çok yakından tanıdığım bir karakter, Oktay benim aslında. Filiz ise hiç kafamda olmayan, kitabın sonunda bir el sallar gider dediğim bir karakter. Kitabın başkarakteri oldu. Herkes kendinden bir şeyler bulacaktır, ben Oktay olsam da kendini Filiz’le bağdaştıranlar da çok olacaktır. Çünkü sokaklarımız, çevremiz Filiz’lerle dolu.”
Aydın: “Oyunculuk ve reji deneyimlerimin getirdikleriyle kahramanlarımı belirliyorum. Kitap yazarken aslında kısa bir film çekiyorum kafamda: bu kız orada oturur, ışık şuradan gelir bir kahve içer gibi… Buna bağlı olarak da fiziki görünümleri de şekilleniyor gözümün önünde.” dedi.
Haluk Bilginer Oktay Karakterimde İlham Kaynağım Oldu
Karakterleri seçerken tanınmış kişilerden ilham aldığını ifade eden İclal Aydın: “Oktay benim en sevdiğim ve kayırdığım karakterlerden biri. Saklanma duygusuyla, çocukluğunun geçtiği yere gelmesi ve tüm detaylar kalbimden geçen her şeyi yazdım orada. Kahramanıma fiziken baktığımda ise hep Haluk Bilginer’i görüyorum orada. Haluk Bilginer’in Masumiyet dizisindeki saçı, başı dağılmış hali... Yazarken çok fazla okumamaya ve izlememeye dikkat ediyorum özgünlüğümü yakalayabilmek adına. Ancak kitabı yazarken sancılı bir dönemin içinde biraz ara verdim, uzaklaştım ve o an şans eseri Masumiyet’i izledim ve dedim ki ‘bu, O!’… çok benzetiyorum. Acaba gerçekten O mu diye düşünsem de aslında benim karakterim genç kaldı. Okur orada Haluk Bilginer’i görmeyecek.” dedi.
Aydın: “Kitabı okumadan röportaj yapmak isteyenler beni çok rahatsız ediyor, değersizliğe tahammül edemiyorum. Bu yazara olan saygı değil aynı zamanda kendinize ve işinize verdiğiniz değerdir.” “Televizyon programı yaptığım dönemlerde haftada 2-3 yazar gelirdi. Ben gerekirse sabaha kadar uyumadan, konuğumun kitabını okurdum. Son dakika gelse dahi o kitabı okur, programa öyle çıkardım. Bir programıma son dakika Ayşe Kulin eklenmişti. Hiç uyku uyumadan okudum o program için Adı Aylin’i. Karşımızdaki yazara ve konuğa duyduğumuz saygının ötesinde, işimizi en iyi şekilde yapmakla ilgilidir. Söylenmemiş Sözler’de derdiniz nedir diye soracak olursanız benim derdim işte bu. Benim artık değer yitimine tahammülüm kalmadı. Sosyal medyadaki kötücüllüğe tahammülüm yok. Bu benim tercihim. Ben sırf bu yüzden twitter da yokum. Instagram’da denel davranış akımlarını (challenge’ları) gerçekçi bulmuyorum. Oradaki var oluş bugünün iletişim yöntemi olabilir ama benim derdim bu değil, değer yitimi. Emeğin, insan tarafından yitirilmesi ve herkesin şikayet ettiği bu konuda herkesin bu problemin bir parçası olması. Şikâyet ediyorsam bir şeyler yapabilmeyim.”