Teknoloji bağımlılığı pandemi sürecinde ikiye katlandı
Teknolojinin insanı kontrol etmesi ve Dijital teknolojilerle bireyin sağlıksız iletişim kurması olarak tanımlanan teknoloji bağımlılığı; insanların sorumlulukları yerine getirmesini engelliyor, ilişkilerinin bozulmasına, fizyolojik ve psikolojik açıdan zararlara yol açabiliyor.
Birçok kişi ise bağımlı olduğunun farkına varmadan hayatını sürdürüyor.
Yeşilay Genel Başkan Vekili Dr. Mehmet Dinç, bağımlı bireylere ve yakınlarına ücretsiz psikososyal destek vermek amacıyla 2015'te kurulan YEDAM, 2019'dan beri yüz yüze görüşme hizmeti verdiği teknoloji bağımlılığı konusunda 500'ü aşkın bireyle sayısız görüşme gerçekleştirildiğini belirtiyor.
Teknoloji bağımlılığına büyük oranda internete bağlı dijital teknolojilerin sebebiyet verdiğini belirten Dr. Mehmet Dinç "İnternetin çok farklı boyutları bulunuyor ve bu çeşitlilik insanın uzun süre ve zarar görebileceği şekilde içeriğe maruz kalmasına, vakit kaybetmesine yol açıyor" dedi.
Teknoloji bağımlılığında en büyük problem: Algı
Akademik verilere işaret eden Dinç, kimyasal bağımlılık fizyolojik, psikolojik ve sosyal anlamda neleri etkiliyor, ne kadar zarar veriyor ve neye mal oluyorsa online oyun ve kumarın da insana o kadar zarar verdiğini vurguladı.
Teknoloji bağımlılığında en büyük problemin "algı" olduğuna dikkati çeken Dinç, kimyasal bağımlılıklar kadar zarar verdiği düşünülmediği için insanların tedaviye yönelmediklerini ifade etti.
Dr. Dinç, teknolojiyi fayda görmek için kullanırken dikkat edilmesi gereken noktalara ilişkin şöyle konuştu: "Amaçlı kullanım çok önemli. 'Ben niçin bilgisayarın, telefonun, internetin ya da dijital teknolojilerin herhangi bir uygulamasının başındayım?' Bunun içerisinde öğrenmek, eğlenmek olabilir ancak buna bir çerçeve çizmezsek orada problemler yaşayabiliyoruz. Diğeri, işlevsel kullanım, yani hayatı kolaylaştıracak şekilde kullanmak. Biri, güvenli kullanım. Kullanımından dolayı zarar görmeyecek bir bilince sahip olmalıyım. Bir diğeri sağlıklı kullanım. Bu dönemde, özellikle gençlerde fiziksel problemlerin çok ortaya çıktığını görüyoruz. Duruş bozuklukları, kas-kemik ağrıları, kiloyla alakalı problemler oluyor. Yetişkinlerde de benzer sorunlar mevcut. Psikolojik anlamda yaşlarına, gelişimlerine uygun olmayan içeriğe maruz kalma veya psikolojik zorluk yaşayacakları problemleri tetikleme söz konusu."
Yetişkinlerin "teknoloji bağımlılığı" denildiğinde sadece çocuklar ve gençler için değil, kendileri için de ne yapmaları gerektiğini düşünmelerini öneren Dinç, "Çocuklar büyük oranda toplumun kültürünü paylaşıyor ve bu kültürü paylaşmaya anne babalarından, etraflarındaki erişkinlerden başlıyor. Anne, baba, 'Ne kadar kullanıyorum? Ne kadar amaçlı, işlevsel, güvenli, sağlıklı?' Bunu değerlendirecek, ondan sonra çocuğuyla alakalı dertlenmeye başlayacak." diye konuştu.
Teknoloji bağımlısı kişinin bunu kabul etmesinin zaman alabildiğini, bu nedenle etrafındakilerin ona yardımcı olmasının fayda sağlayacağını vurgulayan Dinç, yardım etmenin inatlaşmak, emir vermek, yasaklamak olarak değil, bağımlı kişinin hayatını kolaylaştırmak, zenginleştirmek ve ona başka yollar göstermek olarak algılanması gerektiğini dile getirdi.
Dr. Mehmet Dinç, çocukluk ve gençlik yaşlarında alınan temelin, teknolojinin kullanımında ve bağımlılığa dönüşmesinde daha kritik olduğunu belirterek, çocukların ekranla hangi yaş aralığında tanıştırılması gerektiğine dair şu değerlendirmede bulundu: "Çocukluk ve gençlik döneminde, bir çerçevenin çizilmesi, düzenlemeler yapılması onun hayatını kurtarmada önemli bir katkıdır. Bir çocuk bu dünyaya geldiğinde çok büyük sorumlulukları vardır. Bütün hayatımız boyunca, gelişimin en hızlı olduğu dönem 0-2 yaş arasıdır. 2 sene içerisinde çocuk renkleri, insanları, şekilleri, konuşmayı, kelimeleri, sesleri, hareket etmeyi, kaldırmayı, indirmeyi öğrenir. Bu 2 yaş içerisinde çocuk ne kadar hayata temas ederse ve farklı kanallardan 5 duyuyu kullanarak öğrenme gerçekleştirirse zihinsel ve diğer gelişim boyutları o kadar sağlıklı gelişir. Sadece ekrana bakarak, tek boyutlu bir alış söz konusu olursa çocuğun gelişiminin zarar gördüğüne dair çok sayıda örneğimiz var. Belki birçok insana zor gelebilir ama ideali şudur; 0-2 yaş hatta mümkünse 0-3 yaş arasında, mümkün olduğu kadar çocuklarımızı ekranlara maruz bırakmayalım. Bunun yerine yaprağa, toprağa, eşyaya, tahtaya dokunsunlar, koklasınlar, tadına baksınlar, kaldırsınlar, indirsinler. Gerçek hayatta ne kadar hareket ederlerse gerçek hayat tecrübesi kazanırlarsa gelişime o kadar faydalı olacak."
Bu süreçten sonra çocukların öğrenmelerine, gelişimlerine zarar vermeyecek derecede ekran kullanımının söz konusu olabileceğini aktaran Dinç, sınırsız, amaçsız ve güvensiz şekilde teknolojiyi kullanmamaları için ebeveynlerin çocuklarının internet ve dijital teknoloji kullanımından haberdar olmalarında, onlara rehberlik etmelerinde yarar olduğunu kaydetti.
Salgın döneminde teknoloji bağımlılığıyla ilgili yapılan başvurular arttı
YEDAM'da bağımlı ve bağımlılık riski altındaki insanlara rehabilitasyon desteği verdiklerini hatırlatan Dinç, salgında teknoloji bağımlılığıyla ilgili yapılan başvurulara ilişkin şunları söyledi:
"Pandemi, çok boyutlu olarak zor bir dönem. Bu zor dönemde insanlar, sağlıklı bir psikolojik destek bulamadıklarında sağlıksız yollara başvurdu. Bu sağlıksız yollardan biri de dijital teknolojilerin amaçsız, ölçüsüz ve sınırsız kullanımıydı. Bundan muzdarip olan ve bizden yardım almak isteyenlerin sayısı pandemi döneminde 2 kat arttı. Dijital teknolojiler bütün dünya için yeni bir şey. Bu konuda uzman sayısı, hizmet veren kurum sayısı, yapılandırılmış ve işe yarayan program çok az. Bu anlamda Türkiye'deki insanlar çok avantajlı çünkü dünyanın hiçbir yerinde 105 noktada, ülkenin her yerinden insanın ücretsiz olarak psikologlardan ve sosyal hizmet uzmanlarından yapılandırılmış, çerçevesi belli bir destek almaları mümkün değil. Bu anlamda Yeşilay'ın büyük hizmeti söz konusu."