İslamiyet'te ve Halk İnançlarında Velilik ve Keramet
Veli, İslam Tasavvufununda Allah Dostu anlamına gelen kavramdır ve hem Allah'ı dost edinen, hem de Allah tarafından dost edinilen anlamında kullanılır. Türkçe'de veli anlamında tekil olarak Allah dostu kişi olarak evliya (evliyâ) kelimesi de kullanılır. (Evliya kelimesi aslında Arapça'da veli kelimesinin çoğuludur ve veliler anlamına gelir).
Kur'an- Kerim'in Yunus Suresi'nin 62., 63. ve 64. ayetlerinde : "Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır" ifadeleri Velilerin varlığının kanıtı olarak gösterilmektedir. Kuran'da veliler; "korku ve üzüntü sahibi olmayan, takvaya ermiş kişiler" olarak tanımlanmaktadır.
Kur’an’da geçen mevlâ yani sevgili kelimesi de velî ile ortak kökene ve aynı anlamlara sahiptir. Dikkat çekici bir nokta da Kur’an’da Allah'ın müminlerin, müminler Allah’ın; şeytan inkârcıların ve zalimlerin, inkârcılar ve zalimler de şeytanın velîsi olarak zikredilmesidir.
Tasavvuf ehli, veliliği genel (velâyet-i âmme) ve özel (velâyet-i hâssa) diye ikiye ayırır. Genel anlamda her mümin Allah’ın dostudur ve O’nun velî kuludur. Özel anlamda velîlik ise düzenli, devamlı, kararlı ve ihlâslı bir şekilde ibadet ve kulluk eden, başta peygamberler olmak üzere takvâ sahibi bütün sâlih müminlere mahsustur.
Sufilere göre; velîlerden bir kısmı ârif, bir kısmı âbiddir. Ârif velîlerin mertebesi daha yüksektir.
Tüm velilerin lideri Hz. Peygamber’dir.
Veli (Velî) kelimesi; Arapça sözlükte “yakın, dost, yoldaş, yardım eden, koruyan; yardım edilen, korunan” anlamlarına gelir. Ermiş kelimesi de Türkçe'de Veli anlamında kullanılan sözcüklerdendir.
Velilerin 3 özelliği
Tasavvufta velilerin üç temel özelliği vardır.
- Şeriat'a sıkı sıkıya bağlı olmak
- Nefsini terbiye etmiş olmak
- Farzlar dışında bolca nafile ibadet etmek
Tasavvufi inanışa göre; Veli makama erişen kişi, Allah tarafından korunur ve duaları kabul edilir ve keramet gösterebilir.
Keramet kavramı, Arapça "cömertlik, azizlik" anlamlarına gelen "kerume" kelimesinden türetilmiştir ve Allah'ın izniyle gerçekleşen olağanüstü haller gerçekleştirmek yani mucizevi olaylar gerçekleştirmek anlamına gelir. Ancak velilerin kerametleri ile peygamberin mucizeleri arasında fark olduğuna inanılır.
Sufîlere göre keramet velilerin doğal özelliğidir ama hakiki velinin erişmesi gereken nihai hedef değildir. Gerçek Veli, kerameti Allah'ın kendisi için bir sınavı olarak görür ve bu özelliğini gizlemeye gayret eder.
Halk inancına göre ise keramet, velîliğin olmazsa olmaz şartıdır. Ancak bu konuda
velî ile peygamber arasındaki fark, kerametin velîye; mucizenin peygambere ait bir hâl olduğu şeklinde yorumlanmaya çalışılsa da işin aslında her iki kavram da aynı şeyi ifade etmektedir (Ocak, 2010: 29).
Keramet ve İstidrac
Hıristiyan Azizler ve nirvanaya ulaşmış Budistler gibi inançlarında zirveye çıkanlarına da "keramet halleri" sergilediği rivayet olunmaktadır. Bu yüzden İslam mutasavvıfları onların "keramet hallerine" istidrac demişlerdir.
Sufilere göre; Allah'ın Müslüman olmayan kişilere böyle hârikulâde yetenekler vermiştir ama istidrac denilen bu halleri benliklerini (ego / nefs) güçlendirip onları kibre sürükler ve Allah yolundan ayrılmalarına vesile olur.
Bu manada Müslüman görünen ve 'Keramet' sergilediğini ifade edenlerin halleri de onlardan farklı değildir. Allah nazarında bir kulun diğerine tek üstünlüğünün 'Takva' (Allah'a saygı / Allah korkusu) olduğundan dolayı, alenen sergilenen keramet, Müslümanlarca, hoş görülmez.
Peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kendisinin de diğer Müslümanlardan tek üstünlüğünün sadece takva olabileceğini söylemesinde dolayı, keramet ehli veliliğin İslam inancıyla ters olduğunu savunanlar da vardır.
Özellikle de halk arasında kerametlerinden dolayı evliya olarak adlandırılan kişileri ifade için kullanılan Velilik İnancının (veli kültü / evliyalık inancı) İslamiyet'e uygunluğu bu anlamda çok tartışılmaktadır.
Velilik inancının İslâm öncesi inançlardaki izleri
Velilik Kültünün (evliyalık inancı) kökleri; tarihsel, sosyolojik, psikolojik ve antropolojik açıdan İslâm öncesi inançlarda rahatlıkla görülebilmektedir.
Halk arasındaki Evliya inançları farklı kültürlere ait inançların eklemlenmesi ile oluşan (senkretik) özellikler içermektedir. Kadim çağlardan bu yana inanılan dinsel özellikler, yeni girilen inanca şekil ve biçimsel farklıklar gösterek yansır. İki inanç zamanla tek çatı altında kaynaşır ve eski inanç adeta yeni inançla uyumluymuş gibi görünür.
Sosyolojik ve ruhsal açıdan eski inançlarının getirdiği alışkanlıklarını tamamen terk edemeyen ve yeni inançlarının üstünlüğüne inandığı için de psikolojik gerileme düşen kişi ve toplumlar için bu tür senkretik inançlar bir tür 'rehabilitasyon' vazifesi görürler. Kişiler bu sayede hem eski alışkanlarından kaynaklanan refleksel davranışları sürdürür, hem de yeni inançlarına aykırı noktaları ortadan kaldırmış olurlar.
İnsanların bazıları, her ne kadar egemen veya Hak kabul edilen dinin kurallarına inanmış olsa da, kendilerine zor gelen ve yerine getirilmekte zorlandıkları ibadetler vardır. Bunun temel nedenlerinden en baskını eski inanç ve alışkanlıkların onun ruh ve bünyesinde bıraktığı derin izleridir.
Bu durumdaki bireylerin çokluğu halinde halk dini denilen olgular ortaya çıkar.
Yani eski inanç ve gelenekler, ister istemez yeni kabul edilen inancın (dinin) içine sızar. Ancak bu kötü niyetli ve bozucu mahiyette bir sızma değildir ve Bidat denen, dine sonradan eklenmiş, bozucu, özü zedeleyici inançlardan farklıdır. Tersine eski dinin olumlu olgularını, yeni dinin inançlarına uyarlama mahiyetindedir.
Velilik; eski inanç, adet ve geleneklerin, yeni Hak kabul edilen dinle harmanlanmasına somut bir örnektir. Yeni inançla ters düşmez ve eski inançların topluma yararlı yanlarını tamamen yok etmez.
Her ne kadar, gelecekten haber verme, ateşte yanmama, şifa verme, felaket önleme, don değiştirme, göklere çıkma ve yeraltına inme gibi Şamanist inanç öğeleri, Müslümanların Veli kültünün oluşumunda etkili olsa da İslamiyet inançlarıyla çelişemez şekilde törpülenmiş, evrilmiş ve dönüşüme uğraılmıştır.
Bir Şaman - Veli olarak Ahmed-i Yesevi'nin kurguladığı İslami metot bunu kanıtlamaktadır.
Yesevî menkıbelerinde, şamanın marifetleri ile velînin kerametlerindeki benzerlikler dikkat çeker. Ahmed-i Yesevî ve dervişlerinin don değiştirerek, kuşa dönüşmesi hem Şamanik inancın somut izlerindendir hem de Budist rahiplerinin şekil değiştirme özelliğinin Halk İslamına yansımasıdır.
Aynı zamanda Atalar kültünün psikolojik etkilerini Veli kültünde 3 ayrı şekilde görebiliriz.
1) Veliye karşı korku ve saygı duygusu sağlamaya yönelik karşı gelenin çarpılacağı, öleceğive cezalandırılacağı inancı
2) Velinin yardım isteyen ve kendisine sığınanları ruhani güçleri ve manevi kudreti ile koruyacağı inancı,
c) Velinin yardımı ile ahirette bağışlanma üümidi ve ondan medet umma inancı...
Toplumsal Hafıza ve Sembolleşme etkisi
Eski inançların tamamen yok olmaması ve bir şekilde yeni inancın içinde tezahür etmesinin temel nedenlerinden biri de toplumsal hafızadır. Bireysel bazda etkisi fazla hissedilmese de bireyler bir araya geldiğinde hissedilen adet ve geleneklerin doğurduğu alışkanlıklar vardır. Atalar kültünün büyüğe saygı ve seçilmişlere itaat etkisinin Veli Kültünde etkili olduğu tartışılmazdır.
Ölmüş kişilerin kutsanması ve ve sembolleştirilmesi inancı da Veli Kültünde, öldükten sonra dahi ondan medet umulması ve keramet beklenmesi anlamında etkilidir. Ölen ataların insanları korumaya devam ettiği inancı, evliya kültüne bu şekilde yansımıştır.
Göçebe yaşam biçimiyle yüzlerce yıl yaşamış Türkler arasında, yerleşik yaşam kültürün etkileri baskın olan İslami yorumları yaymak bu nedenlerle kolay değildi.
Ahmed-i Yesevî'nin İslâm'ı Türkler arasında tasavvuf yoluyla yayma stratejisinin başarılı olması ve ve dönüşümün zamana yayılması; bu arka planların, sosyolojik ve psikolojik etmenlerin doğru kavranmış olduğunu kanıtlamaktır.
Türklerin kurduğu ile İslam tarikatı Yesevîlik bu açıdan iyi analiz edilmelidir. Yesevi dervişler, İslami yayarken eski inançları tamamen yok etmek yerine, onların uyumlu yanlarını İslam potasında eritmeyi başarmışlar ve farkında olmadan veli kültünün doğmasını sağlamışlar. Hatta Velileşmişlerdir.
Halkın Anadolu'da onları bu kadar kolay Velileştirmesinde Orta Asya ve Bozkır inançlarının etkisi kadar, Anadolu topraklarının eski inanç ve kültürlerinin etkisi de önemlidir.
Anadolu halkları zaten binlerce yıl, Şamanik, Zerdüştist, Ana Tanrıçacı, Hellenist, Paganik, İsevi, Musevi ve İslami inançları harmanlayarak yaşıyordu. Horasan Erenlerinin getirdiği inanç onları hiç rahatsız etmedi. Hatta onları yaşadıkları buhran ortamında birer kurtarıcı ve adalet sağlayıcı olarak algıladılar.
Anadolu'ya gelen ve yerleşen Horasan Erenleri yani Yesevi Dervişleri bu nedenle halktan büyük rağbet gördüler.
Öte yandan, Selçuklu devletinin yayılma ve yönetim stratejisi diğer tarikatlere şehir merkezlerinde kucak açarken, Horasan Erenlerini sınırlara yöneltiyordu.
Türkler yeni tanıştıkları ve benimsedikleri İslâm dinini halka benimsetmek için, Orta Asya'da eski budist manastırlarının yanına veya yakınlarına kurarken, Anadolu'da Hıristiyan kiliselerinin yanına ve yakınına kurmuşlardır. Bu şekilde zorlayarak değil, tanıtıp, sevdirerek İslam İnancını gayrı Müslimler arasında kolayca yaymışlardır.
Horasan Erenlerinin öğütleri çerçevesinde ilk camileri su kaynakları ve kuyuların yanına inşa eden Türkler, suyu ihtiyacı olan yerleşik halkla paylaşarak onlarla ilk sıcak temasları sağlamayı başarmışlardı.
Bu süreç, günümüzde "Halk İslamı" veya "Halk Müslümanlığı" denilen İslami yorumun ortaya çıkmasının temel sebebidir.
Ali Zülfikar Emin - Mistikalem.com