Boşanma kararı vermeye yol açan etkenler
Klinik Psikolog Serkan Elçi, boşanma kararını almaya yol açan etkenlere değindi ve çiftlere durumdan çocukların etkilenmemesi için tavsiyelerde bulundu:
Dünyada olduğu gibi ülkemizdeki boşanma oranlarında geçmiş yıllara göre daha da artış yaşandı. 1.5 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz Covid-19 süreci ile birlikte gelen kısıtlamalar da evlilikler, ilişkiler ve aile yapısını tekrardan gündeme getirme zorunluluğunu hissettirdi. Bu süreç öncesinde boşanma nedenlerinin başında ihanet yer alıyordu.
Aldatma, şiddet ve ekonomik nedenler
Aldatmanın affedilir bir durum olup olmadığı, aldatılan kişinin eşine veya dış dünyaya olan güveniyle de ilintili. Çocukluk döneminde kendi ailesinde veya yakın çevresinde aldatılmayla birlikte süren mutsuz evliliklerin olması, aldatılan kişinin ilişkiyi bitiremiyor olması gibi nedenler, yaşayacağı olası aldatılma durumuna dair kodlarını oluşturuyor. Bazı kişiler ekonomik nedenler, bazıları ise bağımlı kişilik özellikleriyle böylesi bir durum olsa dahi sürdürmeye gayret ediyorlar. Bir durum bir kere yaşanıyorsa ‘kaza’, iki kere yaşanıyorsa ‘tesadüf’, üç kere yaşanıyorsa ‘istikrardır.’ Bu yüzden affediciliğin tek başına aldatandan değil, aldatılanın da içsel süreçleriyle ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca şiddetin olduğu bir ilişkiyi de sürdürüyor olmak, şiddete maruz kalan kişinin dünyada güvenilir bir alanının olmamasına neden oluyor. Kendini güvende hissetmeyen, barındığı yer şiddete maruz kaldığı yer olan bir kişinin boşanma kararı alması kaçınılmazdır.
İletişim eksikliği de önemli etkenler arasında
Eşler arasındaki iletişim, iş sonrası daha kısıtlı zamanlarda gerçekleşiyorken pandemi dönemi ile birlikte eşlerin daha fazla vakit geçirmeye başladı. Bu durum beklentilerin de farklı olduğunu anlamalarına neden oldu. Beklentilerin en önemlisi, geleceğe dair ortak hedeflere sahip olunmasıdır. Aynı hedefler doğrultusunda paralel ilerlenmeyen ilişkilerde çatışmalar kaçınılmaz oluyor. En çok gördüğümüz boşanmaya iten nedenlerin diğeri ise iletişim eksikliğinin olmasıdır. Eşle paylaşımın azalması, kişinin kendisini yalnızlığa bırakıyor olması veya sadece dış dünyayla iletişim kuruyor olması da partner açısından hayatın daha anlamsızlaşmasına neden oluyor.
Boşanma kararının öfke ile alınmamalı, 6 ay önemli bir süreç
Boşanma kararının öfke ile alınabilecek bir karar değil. Şiddet hariç, çatışmalı bir evlilikte 6 ay boyunca radikal bir karar alınmamasını öneriyoruz. Bunun temel nedeni, bir kişinin tutumunda farklılıkların olacağına dair sinyallerin verilmesi için yeterli bir süredir. Bu süre zarfında durumda hiçbir değişim yoksa ve her iki tarafında mutsuz olduğu bir evlilik söz konusuysa aynı evde yaşayan diğer aile bireylerinin mutlu olmasını bekleyemeyiz.
Evliliğin bitmesine dair karar verilirse
Evliliğin bitirilmesi kararı kadar birlikte yaşamı sürdürme kararının da kritik bir karar. Beynin adaptasyon süreci, boşanma süreci sonrasında da çocukların yeniden yapılanmasına yardımcı oluyor. Fakat beynin adaptasyonu için anne babalığın süreklilik olduğunu, karı kocalığın sonlandığını yetişkinler bilmeli ve birbirlerine dair hakaret içeren sözleri çocukların duymasına izin vermemeliler. Çocuklarla kurdukları iletişimin asla kesilmeyeceğini bildirmeleri, her iki evde onların da yaşam alanı olduğunu bilmelerini sağlamaları ve ‘acaba, belkilerle’ değil kesin ifadeler konuşuluyor olması adaptasyona bağlıdır. Dolayısıyla çocukların boşanma üzerindeki negatif algısının kırılması adına bilinçli ebeveyn olmak küslükle değil, iletişimle sağlanabilir.