Panik Atak ilaçsız tedavi edilebilir
Bazen birkaç dakika süren ani endişe ve korku nöbetleri yaşıyor musunuz?
Böyle bir durumda, çarpıntı, kalbinizin yerinden çıkacakmış gibi atması, terleme, yanma, ateş basması veya üşüme, nefes almada zorluk, tıkanma ve boğulma hissi, hava açlığı, baş dönmesi, göz kararması, ağız kuruluğu, bayılacakmış gibi hissetme, titreme, bulantı, vücutta uyuşma, karıncalanma, geğirme, karın ağrısı, göğüste sıkışma ve ağrı, acil idrar ve dışkı çıkarma ihtiyacı, ortamdan kopma, bedene yabancılaşma, uzaklaşma ve kaçma isteği, kontrolü kaybetme, başkalarına zarar verme, delirme ve ölüm korkusu gibi bulguların bazılarını veya tümünü yaşayabilirsiniz.
Çoğu kez, bu bulgulara yol açabilecek somut bir neden olmaması ve bulgularınızın öngörülemeyen bir anda ve ortamda ortaya çıkması, endişelerinizi arttırabilir.
Yaşadığınız tablo yoğun bir kaygı nöbetidir ve ‘Panik Atak’ olarak adlandırılır. Tedavi edilmediği takdirde, sizin olduğu kadar çevrenizin de yaşam kalitesini etkileyebilir; özel yaşamınızda, işte veya okulda zorluklara yol açabilir. Giderek panik atak yaşadığınız ortamlardan korkmaya veya kaçınmaya başlarsınız.
Bu konuda size iki güzel haberim var:
1. Panik atak bir akıl hastalığı değildir.
2. İlaçlara bağımlı olmadan tedavi edilebilir.
Panik atak, tehlikeleri sezip önlem alarak hayatta kalmanız için normalde sahip olmanız gereken kaygı hissinin, nedensiz ve yoğun bir biçimde ortaya çıkmasıdır. Bu durum, ‘yanlış alarm’ olarak tanımlanabilir.
Beynin bazı bölümleri ve belirli biyolojik süreçler, korku ve kaygının ortaya çıkmasında rol oynar ve salgılanan hormonlar, yukarıda sıraladığım belirtilere yol açar. Bu konuda detaylı bilgileri, ‘Endişesiz İlaçsız’ kitabımda bulabilirsiniz.
Panik atak yaşayan hastalarda, öncelikle kalp, şeker hastalığı, vitamin dengesizlikleri, hipertiroidizm, astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, kronik ağrılar, huzursuz bağırsak sendromu (IBS) gibi nedenleri araştırmamız gerekir. Bu adım çok önemlidir çünkü bazı durumlarda, anksiyete belirtileri, tıbbi bir hastalığın ilk göstergesidir.
Çocukken kaygılı olmamanız, ailede başka herhangi bir kişide kaygı bozukluğunun görülmemesi, kaygı nedeniyle belirli davranış veya ortamlardan kaçınMAMAnız, biyolojik neden olasılığını düşünmemizi gerektirir.
Biyolojik nedenler dışında, istismara, şiddete, ihmale maruz kalan ya da tanık olan çocukların, hayatlarının bir noktasında anksiyete bozukluğu geliştirme riski daha yüksektir. Travmatik bir olay yaşayan yetişkinler de anksiyete bozuklukları geliştirebilir. Yoğun iş stresi, yakın ilişkilerde gerilim, kendiniz ya da yakın çevrenizden birisinin yaşadığı ciddi bir sağlık sorunu, ekonomik çıkmazlar, geleceğiniz konusunda belirsizlikler de ağır kaygılara neden olabilir. Uyuşturucu veya alkolün kötüye kullanımı veya yoksunluğu kaygıya yol açabilir veya durumu daha da kötüleşebilir. Belirli kişilik tiplerine sahip insanlar, kaygı bozukluklarına daha yatkındır.
İlaçsız tedavilerde, hasta eğitimi çok önemli bir yere sahiptir. Duygusal farkındalık, ilişkileri doğru yönetebilme, zihinsel ve bedensel gevşeme gibi adımları dikkate alınmadan, kaygı bozukluğunu kalıcı biçimde çözmek olanaksızdır.
Biyopsikososyal bütüncül tıp yaklaşımında tedavide, stres ve yaşam yönetimi eğitimi ve psikoakupunktur programının bileşiminden yararlanıyorum.
Kaygı bozukluklarının etkin biçimde düzelmesinin, aktif hasta-hekim işbirliği, emek ve zaman gerektirdiğini unutmamanız gerekiyor!
Kendinize veya panik bozukluğu ile mücadele eden bir yakınınıza yardım etmenin en etkin yolu, hemen ilaçlara sarılmanız değil, konu hakkında bilinçlenmeniz ve kaygıyı yönetebilecek duruma gelmenizdir.
Doç. Dr. Şafak Nakajima
www.safaknakajima.com
0212 570 80 20