Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Evrende sürekli dış kontrole ihtiyaç var
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın kaleme aldığı iki ciltlik Bilgelik Psikolojisi kitabının tanıtım toplantısı gazeteci Şaban Özdemir’in moderatörlüğünde Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda yapıldı.
İki ciltten oluşan Bilgelik Psikolojisi kitabının fikrinin bütün dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisi sırasında oluştuğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarha “Bu kitap Covid döneminin bir meyvesi diyebiliriz. Covid döneminde kafamda bir yerlere oturtmaya çalıştığım, dert ettiğim bir dönemdi. Bu problemi nasıl çözeriz? Bilimsel metodolojiyi kullanarak bu konuyu ele alabiliriz diye uzun yıllardır zihinsel olarak kafa yorduğum ve araştırdığım bir konu. Konuyu önce mantıksal bir çerçeveye oturttum, daha sonra bölümlere ayırarak ele almaya karar verdik.”dedi.
“Evreni anlamak için yeni bakış açılarına ihtiyaç var”
Şu anda bilim dünyasında önemli bir gelişme olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “2014 yılında Arizona Üniversitesi ve Kolombiya Üniversitesi’nin birlikte yaptıkları post pandemik materyalizm manifestosu var. Orada şöyle bir iddia var: ‘Şu anda bilim her şeye cevap veremiyor. Onun için bilimin sınırlarını genişletmemiz gerekiyor.’ ‘Bilimi başka alanlara ve menzillere taşımamız gerekiyor’ diyorlar. Bunu orada söyleyenler de sinirbilimciler, psikiyatrist ve psikologlardan oluşan bir ekip. Daha sonra bunlara mühendisler, genetik bilimciler, fizikçiler, ilahiyatçılar katılıyor. Evreni açıklamak için yeni bakış açılarına ihtiyaç var. Kuantum kuramını geliştiren Max Planck, ‘Evreni biz çözemeyiz çünkkü evrenin içinden biri o sistemi çözemez. Sistemin dışından bir bakış gerekir’ diyor. Nörobilimde insan beyninin kapalı çevrim çalıştığı biliniyordu şimdi açık çalıştığını söylüyor nörobilim. Beynimizin üzerinde bir zihin, zihnin üzerinde de kuantum bir beyin olması gerekiyor şu anda.” dedi
“Kanıta dayalı inanç anlayışına ihtiyaç var”
Bilim ve dinin bir arada değerlendirilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pek çok kesimde bu bakış açısının olmadığını kaydederek “Laboratuvara sokmadığın şeyi nasıl savunacaksınız? Laboratuvar denildiğinde hep fiziksel laboratuvarla anlaşılıyor oysa düşünce deneyleri var. Einstein zaman kavramını düşünce deneyiyle bulmuş. Burada sorgulamak gerekiyor. Tüm bilimler hakikate götüen bir havuzdur. Bütün bilgiler bir havuza girer onaylanan geçer, onaylanmayan kenara bırakılır, zamanı gelince belki kanıtlanabilecek. Kanıta dayalı bir inanç anlayışına ihtiyaç vardır.” şeklind konuştu.
Dünyada 4 bin 300 din olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hepsi en doğru olduğunu söylüyor. Peki hangisi en doğru? Bunu bilim belirleyecek. Bilimsel sağlamlık belirleyecek. Laboratuvara sokulacak, akla en yakın olan hangisiyse belirlenecek. Şu anda bu senteze ihtiyaç var. Dünyada kötülük var. Kötülük yaratılmış, neden kötülük var?” ifadesini kullandı.
“İnsanoğlu pandemide hayata mola vermek durumunda kaldı”
Covid-19 pandemisinde dünya genelinde ciddi bir kapanma dönemi yaşandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanoğlu bu dönemde acizliğini, güçsüzlüğünü, çaresizliğini anladı. Hayata bir nevi mola vermek durumunda kaldı. Varoluşu sorguladı. Bunlar neden var? Eski konforumu kaybediyorum diye sorguladı. Özgürlüklerinin sınırlanmasından rahatsız oldular. Ama bu sorgulamaya itmesi lazımdı. Bu sorgulamalar oldu. Ben de kendi mesleki alanımla diğer ilgilendiğim bağlantılı yakın alanları birleştirmek istedim. Bu konuda yazılmış başka orijinal kitap yok. Spinoza’nın yanılgısı dedim, evrimin evrimi dedim. Bunlar iddialı sözler. Kanıta dayalı inanç dedik, bu da çok iddialı.” dedi.
“Değerleri hayata nasıl geçireceğiz?”
Üzerinde yaşadığımız topraklardaki değerlerin Batı’ya anlatılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kitabının ilk bölümünde bu konulara ağırlık verdik. Adaletli olmak, dürüst olmak, çalışkan olmak gibi karakter özellikleri var. O özellikleri nasıl hayata geçiririz? İkinci bölümde ise insan nasıl karar veriyor, bunu araştırdık. En önemli soru: Beynimiz nasıl karar veriyor? İyi kötü doğru yanlış güzel çirkin… Her dakika bir karar veriyoruz. Hayat bir tercih. Beynimizin ön bölgesi sürekli tercihlerde bulunuyor. Bu tercihlerin hep doğru olması için ne yapmak gerekir? Zihinsel tuzaklara nasıl düşmemek gerekir? Bunu ele aldık. Karar verirken liderlik psikolojisinin de önemini ele aldık. Bilge liderlik, ailede liderlik, kişide ve ailede bilgelik kavramlarını ele aldık. Ben ve ego analizi yaptım. Psikolojiye henüz girmeyen SWOT analizi kavramını da ele aldım. Bu psikoloji kitaplarında olmayan bir şeydir. ”dedi.
: “Doğu insanı acıyla bedel ödeyerek öğrenir”
Doğu insanının acıyla bedel ödeyerek öğrendiğini, Batı insanının akıl yürütmeyle öğrendiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Biz neden akıl yürütmeyle öğrenmeyelim ki? Bizim şu anda gelenek dediğimiz şeyler Mezopotamya kültürü. Mezopotamya kültüründe Hamurabi yasalarında dayaktan sorumlu öğretmen var. Ortadoğu’yu oluşturan Mezopotamya kültürü, baskın şiddet istibdat kültürü. Bu kültürü biz asırlardır yaşamışız.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kuran-ı Kerim’e bakışımızdan inançlarımıza, geleneklermize bakışa kadar pek çok şeyi sorgulamamız gerektiğini söyledi. Kitap nedeniyle eleştiriler de alabileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ben hakikati arama yolculuğuna çıktım. Eleştirilere açığım. Kızılmasına da zor sorulara da razıyım.” ifadelerini kullandı.
“Evrende sürekli dış kontrole ihtiyaç var”
Evrende entropinin olduğunu ve sürekli dış kontrol olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Sürekli dış kontrole ihtiyaç var, yoksa evren kontrolden çıkıyor. İbn-i Sina buna zorunlu varlık demiş, vacibi vücud diyor. Tek Tanrı’nın olmasını zorunlu varlık olarak görüyor. Neden çok Tanrı değil de tek Tanrı? Tevhid anlamında burada ele almaya çalıştım. Bu kitabı okuduktan sonra iki kere ikiye inandığınız gibi tevhid gerçeğine inanacaksınız... Akıl yürütme yöntemleriyle hareket ederek akla en yakın ihtimal hangisidir, çok Tanrı mı tek Tanrı mı? Burada olasılık hesapları üzerinden. Bir Tanrı olacaksa o Tanrı nasıl olmalı? Mesela Kuantum fiziğine göre evren bir simülasyon. Bir simülasyon varsa bir yerde simülatör yani düzenleyen vardır. O zaman bütün ihtimalleri hesap eden biri olmalı. Ölüm ihtimali, ölümden sonraki ihtimal, insanın doğum ihtimal, hastalık ihtimali… Bu ihtimal only potent bir ihtimal. Her şeye hükmeden, her şeyi bilen ve kontrol eden bir ihtimal olmalı. Öyle biri olursa o zaman Tanrı olur. Diğer türlü yaratmış, karışmıyor dediğin zaman aciz bir Tanrı anlaşılır. Böyle bir inanç akla aykırı. Hücrenin içerisinde o kadar adil bir denge var ki hiçbir şey tesadüfen çalışmıyor. Müthiş bir ahenk var. Fabrika gibi dengeli çalışıyor. Hücrenin içerisiindeki bu düzeni kuran bir sistem bu evrendeki haksızlığı , adaletsizliği neden yapsın ki? O halde bunun bir açıklaması olmalı diye düşündüm.” dedi.
“Evren denilen bir veritabanı…”
Evren denilen şeyin veri tabanı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evrende önce veri tabanı var. Bu veri tabanından sonra hesaplama var, matematik var, onsan sonra tasarım, enerji, fizik, kimya madde ortaya çıkıyor. Ondan sonra biyoloji canlı geliyor. Böyle bir varoluş hiyerarşisi var. Diyalektik materyalizm ‘Önce madde var, maddeyi diyalektik olarak soyut bilgiler ortaya çıkmıştır. Bunu insan bulup çıkarmıştır. Maddeyi analiz ederken anlam ortaya çıkmıştır’ diyor. Kuantum ise ‘Önce bilgi var, veri tabanı var. Ondan sonra ancak madde olabilir. Madde sebep değil sonuçtur’ diyor.” dedi.
“Zihin üstü genler insanı diğer canlılardan ayırıyor”
İnsanın zihin üstü dört ayrı gene sahip olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunlardan biri anlamlılık geni. İnsan dışında hiçbir canlı anlam arayışında değil. Hayatın anlamı nedir, ben neden varım demiyor ama insan anlam arıyor. Anlam olmadığı zaman insan tatmin olmuyor. Hayal kurma insanda var. İkinci gen de yeniliği arama geni. İnsan kendini sürekli olarak geliştiriyor. Üçüncüsü ise zaman kavramıyla ilgili gen. İnsan dışında hiçbir canlıda bu kavram yok. Dördüncüsü de ölümle ilgili farkındalık geni. Öleceğinin farkında olan tek canlı insan. Ölüm sonrasını sorgulama da sadece insanda var. Soyut düşünceyi kodlayan genetik şifreler var.” dedi.
“Bilimsel akışa bilgileri sundum”
Modernizm sonucu ortaya çıkan yaşam felsefesinin insanı bencilleştirdiğini, sadece kendi çıkarını düşündüğünü, Covid-19 pandemisi sonrası bu durumun hızlandığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanların yeni bir varoluşsal felsefi arayış içerisinde olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanlara yeni alternatifler sunmak gerekiyor. Bu bizim kültürümüzde var. Bunları yazıp söylemezsek, bilimsel akışa sunmazsak gelecekteki kuşaklar sadece kendimizi düşündüğümüzü söyleyerek bize kızacaklar. O nedenle bu konuda bilimsel akışa bu bilgileri sundum.” dedi.
“Sevgi, elektromanyetik bir enerjidir”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kitapta işlenen konulardan birinin değerler olduğunu kaydederek “Sevgi önemli bir kavram. Sevgi elektromanyetik enerji gibi. Çekim oluşturuyor. Şu anda edebiyatçıların ve şairlerin konusu değil. Bilimin menziline girdi. Duyguların yönetimiyle ilgili. İnsan karar verirken sadece mantığıyla değil, duygularıyla karar veriyor. Duygular artık bilimsel bir alana girdi. İnsanlar akılla ikna edilebilir ama duygularla harekete geçirilebilir. Akılla duygunun sentezi gereklidir. Duygu motordur, insanı harekete geçirir. Akıl direksiyondur. İkisi birlikte kullanılmalıdır. Bilgelikte de en önemli duygusal bilgeliktir. Burada işlediğimiz konulardan biri de duyguları yönetme becerisidir.” dedi.
“Şefkat, içinde empati olan sevgidir”
Sevginin koşulsuz olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mesela anne, çocuğunu seviyor diyor ki ‘Bu işi yaparsan seni severim. Yapmazsan sevmem’ diyor. Burada sevgiyi sopa gibi kullanıyor. Bu şartlı sevgi sağlıklı değil, zararlı. Kişide de suçluluk duygusu uyandırıyor, kendine güveni zayıflatıyor. Sevgiden daha büyük bir kavram var, o da şefkat. Şefkat demek, içinde empati olan sevgidir. İçinde empati olan saygı, karşı tarafı incitme duyarlılığıyla beraber olan saygıdır. Bu saygı nezakettir. Emin olun bir evde, ailede, kurumda şefkat ve nezaket iki kavramı, değeri hayata geçirirsek birçok problem kendiliğinden çözülüyor.”dedi.