Vücuda dost bakterileri korumanın 3 altın anahtarı
- Kimyasal içeriği yüksek ürünlerden uzak durmak
- Gereksiz ilaç kullanımını azaltmak
- Sağlıklı ve dengeli beslenme
vücut floramızı korumanın 3 altın anahtarıdır.
Vücudumuz, doğal dengemizi korumamıza ve hastalık yapıcı mikropların çoğalmasına engel olmaya çalışan bir mikroorganizma topluluğuna sahip. Flora olarak adlandırılan bu dost bakterilerin korunma süreci normal doğum ile başlıyor, daha sonra sağlıklı beslenme ile ömür boyu devam ediyor.
Floramızı korumanın güçlü bir bağışıklık için önemli olduğunu belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Üyesi Doç. Dr. Mehtap Kılıç konu ile ilgili önerilerini paylaştı.
Vajinal doğum, bebeğin dost bakterilerle tanışmasını sağlar . Doğumundan itibaren floramızın dış ortamla temas etmeye başlar. Genetik zeminin katkıları ile anne karnında başlayan flora çeşitliliği zamanla gerek solunum yoluyla gerekse beslenme yoluyla çok sayıda mikroorganizma ile karşılaşır. Doğum şekli yaşamın en başında floranın sağlıklı şekillenmesinde önemli rol oynar. Annenin vajinal florası ile doğan bebekle sezaryen yoluyla deri florasına temas ederek doğan bebeğin flora çeşitliliği aynı olmaz. Yine anne sütü ile beslenme sağlıklı flora devamlılığını ve gelişimini desteklerken gerekli durumlarda kullanılan mamaların içeriğine bağlı olarak flora farklı yönde şekillenir. Bu nedenle günümüzde pek çok mama florayı zenginleştiren probiyotikler ile desteklenmektedir. Floramızın temel ve en büyük kısmını oluşturan bağırsak florası özellikle sağlıksız beslenme ve antibiyotikler başta olmak üzere ilaç kullanımları ile ilişkili olarak olumsuz yönde değişime uğrar.
Floramız Neden Önemlidir?
Deri ve bağırsaklardaki floramız bizi hastalıklardan korur. Derimizin, her bir santimlik alanında, cildin korunmasına yardımcı olan bir milyondan fazla bakteri barındırır. Deri üzerindeki flora bağışıklık sistemi ile iş birliği yapan geniş ve dinamik bir ara yüz olarak işlev görür. Dış çevreye karşı fiziksel bariyer gibi çalışır ve hastalık yapıcı patojenlerin, iritanların ve alerjenlerin içeri istilasını önler. Bağırsaklarımızdaki floramız ise benzer etkiyi içeride sağladığının altını çizen Kılıç, “Günümüzde ikinci beyin olarak kabul edilen bağırsak florası pek çok hastalığın önlenmesinde anlamlı derecede görevler üstlenir. Çünkü buradaki bariyerin bozulması hastalık yapıcı pek çok etkenin bağırsaktan sızarak vücuda yayılmasına ve istenmeyen yangısal olayların başlamasına neden olur. Alerjik hastalıklar bunlardan sadece biridir.
Flora Nasıl Korunur?
Hayata ilk adımımızda acil durumlar dışında normal doğum tercih edilmesi önemli. Beslenmenin anne sütü olarak sağlanması bebeğin sağlıklı bir flora ile başlaması için çok önemlidir. Diyet, bağırsak mikrobiyotası içeriğini belirleyen en önemli çevresel faktördür diye ekleyen Kılıç şu açıklamayı yaptı: “Sağlıklı ve dengeli beslenme florayı korumanın ilk şartıdır. Prebiyotik dediğimiz floramızın sağlıklı çoğalmasını sağlayan besinlerden zengin beslenme mutlaka sağlanmalıdır. Temel prebiyotik içeren besinler yaban mersini, ahududu, armut, elma, muz, karpuz, ıspanak, pazı, brokoli, bezelye, pırasa, enginar, kuşkonmaz ve tam tahıllardır (buğday, arpa, bulgur, yulaf). Beslenmedeki lif miktarı da pırasa, enginar, muz, elma gibi yiyeceklerle artırılmalıdır. Yine yoğurt, kefir, turşu gibi fermente ürünlerin yenmesi desteklenmelidir.
Kimyasal İçeriklerden Uzak Kalınmalı!
Kimyasal içeriği yüksek ürünlerden uzak kalınması gerekir. Özellikle kozmetikler, antibakteriyeller, sabunlar, şampuanlar, parfüm ve deodorant gibi günlük hayatımızda sıkça kullandığımız ürünler de floramızın dengesini bozduğundan bu tarz ürünlerden sakınılmasına özen gösterilmelidir.
Günümüzde sağlıklı florayı en fazla bozan faktörlerden biri antibiyotik kullanımı. Hastalık yapıcı ve floramızdaki sağlıklı bakterilerin ayrımını yapamayan antibiyotikler dost bakterilerimizde ciddi kayba neden olacağı için mutlak gerekli durumlarda antibiyotik kullanılırken beraberinde probiyotik içeren besinler yenmeli.
Yoğurt, kefir, sirke, şalgam, boza ve tarhana probiyotik kaynağı Beslenme ve Diyet Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gizem Köse, sindirim sisteminin düzenlenmesinde büyük faydası olan probiyotiklerin pek çok besinde bulunduğunu söyledi.
Doç. Dr. Kılıç, “Mide asiditesini değiştirerek etki eden pek çok mide ilacı da sağlıklı floramızın yaşam koşullarını zorlaştırıp patojen olanların artmasına zemin hazırlayabileceğinden bu tarz ilaçların gerekli durumlarda ve dikkatli kullanılması önemsenmelidir” diye konuştu.
Probiyotik Turşu TarifiEv turşusu, bağırsak sistemi başta olmak üzere sağlığımız için kritik önem taşıyan dost probiyotik bakterileri almamızı da sağlıyor.
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Nedir?
Ülkemizde alerji ve immünoloji alanında kurulan ilk dernek olan Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD), erişkin- çocuk alerji ve klinik immünoloji uzmanlarını bir çatı altında toplamaktadır. Alerji ve Klinik İmmünoloji biliminin ve hizmetinin ülkemizde gelişimine katkı sağlamayı ve alerjik – immünolojik hastalıklar konusunda toplumda farkındalık oluşturulmasını hedefleyen AİD, uluslararası katılımlı kongre ve bilimsel toplantılar gerçekleştirerek branş hekimlerinin ve ilişkili sağlık personelinin en yeni bilgiler ile güncellenmesi sağlanmaktadır. Uluslararası bilimsel kurumlarla (AAAAI, EAACI, SIAF, WAO) iş birliği yapan dernek bu iş birliklerinin ışığında uluslararası kurumların düzenlediği kongre ve kursları ülkemizde başarıyla gerçekleştirmiş, ülkemizi başarıyla temsil ederek biliminin ilerlemesine önemli bir katkı sunmuştur. Yine farkındalık yaratma misyonuyla öne çıkan dernek, üyeleri için bilimsel toplantılara katılımı için maddi destek sağlamakta dernek üyeleri dışında da bedelsiz bir şekilde kurs ve okul şeklinde çeşitli eğitim toplantıları düzenlenmektedir.