Sürdürülebilir beslenme açlıkla mücadeleyi gerektiriyor
Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2018 raporuna göre, dünyada 821 milyon insan aç, yani her 9 kişiden 1’i açlıkla mücadele ediyor. Gelişmiş ülkelere bakıldığında ise her yıl üretilen gıdaların yaklaşık 1,3 milyar tonu, yani 3’te 1’i israf ediliyor. Gıdaları alt başlığa ayrıldığında; yıllık olarak tahılların yüzde 30’u, sebze ve meyvelerin yüzde 40-50’si, yağlı tohumların yüzde 20’si, et ve süt ürünlerinin yüzde 30’unun israf edildiği bildiriliyor. Oysa tüm dünyada gıda israfı sadece yüzde 25 azaltılırsa, 870 milyon insanın yıllık besin ihtiyacı karşılanabiliyor!
56 gram protein sınırı 68 grama ulaştı!
Dünya nüfusundaki artış, iklim değişikliği konularına artan ilgi ve ortaya koyulan rakamlar “sürdürülebilir beslenme” kavramını dikkat çekici bir hale getiriyor. Gıda Tarım Örgütü (FAO) “sürdürülebilir beslenmeyi”; besleyici, güvenli, sağlıklı, ekosistemi koruyucu, ulaşılabilir, adil, ekonomik olarak erişilebilir, doğal kaynaklı yaşam biçimi olarak tanımlıyor. Besin üretimi ve kullanımının çevresel bozulmadaki etkisine dikkat çeken Dr. Fügen Erdoğan Çekin, sürdürülebilir bir dünya için sürdürülebilir beslenmenin önemini belirtiyor.
Dr. Fügen Erdoğan Çekin, “Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. Besin öğeleri vücudun gereksinmesi düzeyinde alınamadığında yetersiz beslenme oluşuyor. Ancak değişen beslenme şekilleriyle birlikte insanlar ihtiyacından daha fazla protein almaya başladı. 2009 yılıyla birlikte sağlıklı bir kişinin alması gereken 56 gram protein sınırı 68 grama ulaştı. Kişilerin beslenme seçimlerindeki küçük değişimler dünyanın sürdürülebilirliği adına büyük bir adım olabilir” diyor.
Sürdürülebilir beslenme, daha çok bitkisel bazlı beslenmeyi esas alıyor. Dr. Fügen Erdoğan Çekin, bitkisel bazlı sürdürülebilir beslenmenin bazı riskleri de beraberinde getirebileceğinden şöyle bahsediyor: “Sürdürülebilir beslenme ve sağlık ilişkisine yönelik çok az çalışma var. Ekonomik açıdan alım gücü düşük bireylerin sürdürülebilir tarımla üretilen besinlere erişimi kısıtlı. Bu da sürdürülebilir beslenmenin devamlılığını olumsuz etkileyebiliyor. Bir riski de sürdürülebilir beslenme ilkelerinde hayvansal kaynaklı yiyeceklerin sınırlanmasının uzun dönemde demir, çinko ve B12 yetersizliği riskini artırması.”
Sürdürülebilir Beslenme İlkeleri
Yeterli ve dengeli beslenin.
Hayvansal kaynaklı proteinlerin (yumurta, et, süt) yerine bitkisel protein kaynaklarını tercih edin.
Günde en az 5 porsiyon sebze meyve yemeye özen gösterin.
Şeker, yağ, tuz içeren paketlenmiş gıdaların yenme sıklığına ve miktarına dikkat edin.
Baklagillerin, tam tahılların, fındık, ceviz veya badem gibi yağlı tohumlarla beslenmeyi artırın.
Sürdürülebilir balıkçılık ile avlanmış (sezonunda avlanmış, avlanma riski olmayan) balıkları tercih edin.
Sebze ve meyveleri mevsiminde tüketin.
Yerel besinleri yemeye ve yerli üreticilerden alışveriş yapmaya özen gösterin.
İdeal vücut ağırlığınızı koruyun ve ideal vücut ağırlığına ulaşmak için çabalayın.
Sofranıza gelen tüm besinlerin nereden, nasıl geldiğini düşünün ve sorgulayın.
Kırmızı et, işlenmiş et ürünleri ve hayvansal kaynaklı yağ tüketimini azaltın.
Satın aldığınız besinleri doğru koşullarda saklayın.
Hiçbir besini israf etmeyin. Besinlerin sularını veya sap, yaprak gibi kısımlarını değerlendirin.
Ambalaj, poşet, plastik kullanımını azaltın. Tekrar tekrar kullanılabilen çevreye zarar vermeyen geri dönüştürülebilir ürünler tercih edin.
Sağlıklı beslenme, sağlıklı toplum doğurur
Beslenme kültürünün bir toplumun beslenmeyle ilgili hayat tarzını yansıttığını anlatan Dr. Fügen Erdoğan Çekin, pandemi sonrası değişen yaşam tarzımızın beslenme alışkanlıklarımızı değiştirdiğini belirtiyor. Pandemi ile başlayan ancak normalleşmeye başladığımız bu günlerde de devam eden paket servislerin günün her saati yemek yemeye teşvik ettiğini belirten Dr. Fügen Erdoğan Çekin, “Obezite ve buna bağlı hastalıklarda artış başladı. Sağlıklı beslenmek isteyen kişi sayısı da bir yandan artıyor. Vegan ve vejetaryen nüfusta artış var. Bu grupra da yeterli vitamin alımı olmazsa vitamin eksikliğine bağlı şikayetler gelişebiliyor. Stres ve buna bağlı yaşanan psikolojik problemlerdeki artışlar da gençlerde psikolojik beslenme bozukluklarını beraberinde getiriyor. Sonuç olarak her şeyden kararlı miktarda, doğal yetişmiş ürünler tercih ederek geçirilen üç ana öğünle sağlıkla beslenen kişilerin kısa ve uzun vadede bedensel ve ruhsal sağlıklarını kaybetmeleri mümkün değildir. Bu da sağlıklı toplumu beraberinde getirecektir” diyor.