Çanakkale Zaferi'nin psikolojik boyutu
Üniversite açıklamasında görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Çanakkale savaşlarının bir yıldan fazla sürdüğünü belirterek, "18 Mart 1915'te Çanakkale savaşları denizden başladıktan aşağı yukarı bir ay sonra deniz savaşları bitmek zorunda kalıyor. Fransızlar ve İngilizlerin güçlü bir donanma ve zırhılardan oluşan müthiş hazırlıkları var. Sanayi devriminin en son gücüne ulaşmış bir güç var.
Böyle büyük bir güç durdurulamaz. Bu savaştan önce iki tarafta da ciddi psikolojik harekat olmuş özellikle Osmanlı'dan Yunanistan'a göçen, Türkçe'yi iyi bilen birçok Rumu casus olarak gönderip cephe hakkında bilgi alıyorlar. Osmanlılar da aynı şekilde psikolojik harekat yürütüyorlar. Bunu özellikle kara savaşlarında yapıyorlar." ifadelerini kullandı.
İtilaf devletlerinin donanmasının, 18 Mart günü Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar nedeniyle Çanakkale'yi geçemeyince kara harekatına mecbur kaldığını ve bu durumun Çanakkale savaşının tarihi dönüm noktası olduğunu aktaran Tarhan, şunları kaydetti:
"Kara savaşları yaklaşık olarak bir seneye yakın sürüyor. İtilaf devletleri onda da başarısız olup geri dönüyorlar. Kara savaşlarında Mustafa Kemal fazla tanınmayan, bilinmeyen bir kurmay albayken Anafartalar'da gösterdiği yüksek başarı ile bütün oradaki gösterdiği zekası ve başarısı Osmanlı yönetim camiasında müthiş bir şekilde üne kavuşmasını sağlıyor. Bir nevi doğum günü oluyor.
Çanakkale savaşlarına sorgulayarak yaklaşmak gerekir. Çanakkale savaşlarında başarılı olduk. Birçok savaşta başarılı olduk fakat stratejik hedefimiz yanlış olduğu için kazandığımız bu lokal başarılar, savaşı kaybetmemizi engellemedi. Bu nedenle aslında stratejik hedefin doğru olması önemli. Almanya'yla ittifak yapmak için apar topar savaşa girmek, burada stratejik hedef yanlışmış. Kurmaylar bunu tartışıyorlar. Bu çıkarılacak derslerden birisi. Çanakkale savaşları ciddi bir savunma savaşı. Bu savunma savaşında Çanakkale’nin ruhu neydi onu bilmek lazım."
Çanakkale Savaşı'nın Osmanlı sınırları dahilinde Anadolu'nun dört bir yanı da dahil farklı coğrafyalardan gelen askerlerin katıldığı bir savaş olduğunu aktaran Tarhan, "Gelibolu yarımadasında şehitliğe gidenler mezar taşlarında Anadolu’nun her yerinden savaşmaya giden askerleri görürler. İdlib'den Suriye'den şehitler var. Bu askerler güçlü silahları olan düşmana nasıl direnebiliyorlar? Çanakkale ruhunu ben üç ana başlıkta topluyorum: İlki şehitliği yüksek makam olarak görüyorlar ve ölümün yüzüne gülebiliyorlar. Bunu Mustafa Kemal çok iyi bildiği için 'Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum' diyor. Bu emir, şehitlik duygusunun asker üzerindeki tesirini gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, itilaf devletlerinin çok geniş bir alanda kuşatma yaptığını vurgulayarak, "Mustafa Kemal sabah erkenden bütün askerleri arkasında kendisi de ön cephede harekete geçiyor. Karşı taraf uyurken saldırıya geçiyor ve öyle dağıtıyor. Onun için bu askeri bir zekadır, taktiktir. Kendisinin ön cephede olması çok önemlidir, bütün askeri harekete geçiriyor." ifadelerini kullandı.
Çanakkale ruhunun ikinci özelliğinin zalime karşı gelme üçüncüsünün ise vatana adanmışlık ruhu olduğunu belirten Tarhan, şunları kaydetti:
"Bu özelliklerin tümü bizim toplumumuza özgü olmasıdır. Zalime hayır deme özelliği bizim toplumda vardır. Karşı tarafın zalim olduğunu gördüğünde ölümüne hayır diyebilmek bu bizim sanki genetik kodlarımızda var. Bu duygu da Çanakkale’deki direnme gücünü artırdı ve karşı tarafın zalimliği bu halkta vatanı koruyabilme duygusu uyandırdı. Üçüncüsü de vatanın kutsal bir emanet olduğuyla ilgili bir adanmışlık olması. O adanmışlık duygusu Çanakkale ruhunu oluşturuyor.
Çanakkale ruhunun özellikle genç kuşaklara anlatılması ve aktarılması önemli. Çanakkale ruhunda yer alan bu vatanın kutsal emanet olmasıyla ilgili duyguyu milli bilinç olarak öğrencilere çocuklara öğretmek gerekiyor. Bunun artık farkına varıldı yani bütün okullar hemen hemen bu dönemlerde Çanakkale'de şehitliği ziyaret ediyorlar. Bunu yapmaları da gerekir çünkü o günleri hatırlamak ve o günlerin ruhunu da aktarmak gerekiyor. Buna ilkokul çağında başlamak lazım. Çocukları Çanakkale'ye götürüp onlara milli bilinç ruhunu, birlik ve beraberlik ruhunu göstermek gerekiyor. Şehitlikte Osmanlı imparatorluğunun her yerinden farklı coğrafyalarından gelerek bu topraklar için şehit düşen askerleri anlatmak lazım."
Tarhan, Çanakkale ruhunun milli birlik ve beraberlik kavramlarının da sembolü durumunda olduğunu aktararak, "Bu milli beraberlik ruhunun ilkokuldan başlayarak öğretilmesi gerekiyor. İstanbul’daki genç tıbbiyeliler tabip olarak cepheye gidiyorlar ve kınalı kuzuların hikayeleri Çanakkale savaşında yazılıyor. Çanakkale'de yaşanan ve öğrenilen değerler toplumsal benliğimizde olması gereken bir şey. Bu değerlerin toplumsal benlikle birleşmesi bizim birlik ve beraberlik duygumuzun oluşmasında etkisi büyük." ifadelerini kullandı.
Milli beraberlik için üç şeyin önemli olduğunu belirten Tarhan, şu değerlendirmede bulundu:
"Geçmişteki ortak kültür, gelecekle ilgili ortak ülküler ve idealler, şu anda yaşananlarla ilgili oluşan ortak akıl. Bu üçü birlikte olursa milli birlik oluyor eğer ki geçmişi farklı okursak milli birliği olumsuz etkiliyor. Milli ideallerimiz farklıysa yine yanlış okunuyor. Özellikle Çanakkale konusunda toplumun her katmanında milli bir bilinç var. Çanakkale zaferi İngilizlerin karizmasını çizdi. Bu zafer yeni Türkiye'nin doğuşunun ön sözü niteliğindedir.
Çanakkale zaferi özellikle sömürgecilikle ve anti emperyalist mücadelede çok büyük bir başarı. Sadece bizim için değil sömürgeye karşı mücadele veren tüm milletler için de bir sembol. Çanakkale ruhunun bir sembol değeri var. Bütün dünyada zalime dur diyebilmenin, sömürgecilikle mücadele edebilmenin mümkün olduğunun bir kanıtıdır. Çanakkale ruhu bizim toplum felsefemizi ve halk felsefemizi bozmaya çalışanlara karşı çok güzel bir bağışıklık sistemimizdir.
Bu nedenle Çanakkale Zaferi ve benzer zaferlerin anlatılması, toplumsal ortak travmaların birlikte aşılması gerekiyor. Osmanlı’dan Cumhuriyete geçtik. Biz Osmanlı’nın yasını tutamadık. Yasını tutamadığımız zaman toplumda çözülmemiş travma oluyor, toplumda milli birlik olmuyor. Osmanlı'ya ilişkin konularda da toplumsal mutabakat sağlamak milli birlik bilincinin sağlanmasında önem taşıyor."