Türkiye'nin Biyolojik Hazinelerinin farkında mıyız?
Biyokaçakçılık, belirli bir bölgede endemik (yalnızca o bölgede yaşayan) bitki, hayvan, bitki tohumları, hayvanların parçaları, kan veya dokularını yetkili makamların izni olmadan toplayarak ülke dışına çıkarma suçu. Genellikle tıp, kozmetik ya da koleksiyon amacıyla yapılıyor.
Türkiye biyoçeşitlilik açısından en zengin ülkelerden biri. Tüm Avrupa kıtasında bulunan bitki türlerinin yüzde 75’i Türkiye’de…
12 bin 476 tespiti yapılmış bitki türü var ve bunların 4 bin 80’i endemik bitkilerden oluşuyor.
Omuzgasızlara ait 6 binden fazla tür bulunduğu tahmin edilirken, omurgalı canlı türü sayısı ise yaklaşık bin 500 olarak hesaplanıyor. Bu zenginliği, bilimsel amaçlı olarak değerlendirmek mümkün. Bunun için Tarım ve Orman Bakanlığı Doğu Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne üç ay önceden başvurmak yeterli. Ancak endemik türleri ülke dışına çıkarmak yasak.
Türkiye’nin kardelenleri, Kum Zambakları, bir çeşit orkide olan Salep, Trüf Mantarı olarak bilenen Keme, Doğu Karadeniz Kafkas Engereği, Doğu ve İç Anadolu’da yaşayan Uludoğan, Amanoslar’da yaşayan Geyik Böcekleri, Sivas’ın şifalı balıkları bile yurt dışına kaçırılmak istendi.
Kaçakçılar, canlı, ölü hayvan, yumurta, tohum, organ parçaları hatta ‘ayı dışkısı’ bile kaçırmayı denedi. Milli Parklar’ın verilerine göre 2007-2023 döneminde toplam 86 biyokaçakçılık vakası yaşandı. Son beş yılda ise ağırlıklı olarak bitkiler kaçırılmak istendi.
Biyokaçakçılık olayları en çok vaka 2011'de yaşandı
Biyokaçakçılık vakaları en çok 2011 yılında meydana geldi. 21 vaka tespit edilen 2011’i, 11 vakanın yaşandığı 2012 yılı takip etti. 2010’da 9, 2019’da ise 8 vaka tespit edildi. En çok kaçakçılık girişimi 18 vaka ile Hatay’da olurken, biyokaçakçılık yapmak isteyen kişilerden 7’i Almanya, 6’sı Macaristan, 5’i Rusya vatandaşıydı.
Çekya, Japonya, İspanya, Makedonya, Suriye gibi ülke vatandaşları yanında 9 Türk vatandaşı da bu olaylarda yakalandı.
Dünyada biyolojik çeşitliliği korumak için Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından bir sözleşme metni oluşturulmuş ve 1992 yılında imzalanmıştı.
Türkiye’nin de imza koyduğu ‘Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’yle, canlı ve cansız hayvan ve bitki ticaretine düzenleme geldi. Buna rağmen yabancıların Türkiye’den biyokaçakçılık yapmasına ilişkin çabaları sürüyor.
Örneğin geçmiş yıllarda Japonya’da ‘Böceklerin Kralı – Mushiking King of the Beetles) çizgi filmi yüzünden, 6 antene sahip olan Akbez Geyik Böceği’nin koleksiyon amaçlı kaçırmak isteyen bir Japon vatandaşı yakalandı.
Artvin’de tespit edilen 194 kelebek türü, özellikle koleksiyoncuların ilgisini çekerken, kum zambakları ise tıbbi amaçlı olarak kaçırılmak isteniyor.
Canlı türünün küçük bir parçasından dahi genetik bilgiyi elde etmek ve biyeteknolojik çalışmalarda kullanmak, sözgelimi hastalıklara, kuraklığa dirençli, yüksek verimli yeni türler elde etmek mümkün. Uluslararası sözleşme, bu genetik kaynakların kullanımı hakkını bulunduğu ülkeye veriyor.
Geçmişte de Osmanlı döneminde kaçırılan laleler, Hollanda’da yetiştirilerek bu ülkenin bugün ‘lale ülkesi’ olarak anılmasına ve önemli bir endüstri haline gelmesine neden olmuş, Türkiye’den götürülen Ankara Keçisi (Tiftik) ve Ankara Tavşanı gibi türler, Avustralya, Güney Afrika gibi ülkelerde büyük bir sektöre dönüşmüştü.
‘Halfeti Gülü’ olarak bilinen ‘Kara Gül’, bugün yurtdışında ‘Rosa Odorata’ olarak pazarlanıyor. Türkiye’den kaçırılan ‘Bambus’ türü arılar ise çoğaltılarak dünyanın farklı ülkelerine kiralanıyor.
Endemik Türleri kaçırma yolları
Kaçırma yöntemleri içinde canlı olarak götürme, formaldehit içinde taşıma, tohum ya da soğan olarak taşıma gibi yöntemler var.
Yapılan denetimlerde mantarların kurutularak götürüldüğü, film kutusu içinde doku parçaları kaçırılmaya çalışıldığı tespitleri yapıldı. Buna ek olarak özellikle hayvan türlerinden alınan kan örneklerinin tüpler içinde kaçırılması, soğuk zincire sahip uluslararası nakliyattan faydalanılması gibi yöntemler tespit edildi.
Bazı canlı kuş türleri ise sınırdan diğer tarafa uçurularak ve hazırlanan tuzaklarla kaçırılmak istendi.
Kolluk güçlerine eğitim veriliyor
Milli Parklar, ‘Biyokaçakçılıkla Mücadele Projesi’ kapsamında Jandarma, Emniyet, Sahil Güvenlik birimlerinde görev yapan kolluk kuvvetlerine eğitimler veriyor.
İlgili kurumlarla eşgüdüm sağlanırken, yasal düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesine ilişkin çalışmalar da sürüyor. Ancak konuya ilişkin vatandaşların bilinçlendirilmesi en önemli hedefler arasında.
Biyokaçakçılık şüphesi bulunması durumunda kolluk kuvvetleri ya da Tarım ve Orman Bakanlığı’na haber verilmesi isteniyor.
Uğur Becerikli - TRThaber