Balıklar birbirleriyle nasıl haberleşiyorlar?

10 Mayıs 2024 Cuma

Denizin altındaki 'gürültülü' dünya: Balıklar nasıl iletişim kuruyor?

ABD’deki Cornell Üniversitesi’nden Aaron Rice’a göre, gerçekte “okyanuslar gizemli seslerle dolu bir canlılığa sahip”.

Tıkırtılar, hırıltılar, “cup” sesleri ve keskin çığlıklar; balıkların başkalarına sinyal yollamak için çıkardığı ve kendilerini korumak, rakiplerini uyarmak ya da çiftleşmek amacıyla kullandıkları seslerden bazıları.

Aslında 4’üncü yüzyıldan beri, balıkların düşündüğümüzden daha geveze olduğuna dair ipuçları ortada dolaşıyordu.

Aristoteles’in çalışmalarının yanında balıkçılık yapan toplumların söylentileri de bu yöndeydi.

Ancak su altında kayıt cihazlarının yeterince gelişmemiş olması, balıkların söylediklerine kulak kabartmamıza engeldi.

1930’lu yıllardan itibaren bu konuda çok yol alındı. Bilim insanları artık hidrofon denilen deniz altı mikrofonlarını kullanıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında denizaltılar ile keşifleri kolaylaştırmak için geliştirilen teknolojilerin de katkısı büyük.

Uzmanlar sayısı 35 bine yakın olan ışınlı yüzgeçli balıkların (tuna, somon balığı gibi) yalnızca yüzde 4’ünü inceleyebilmiş olsa da, Rice’a göre her üç balıktan ikisi denizin altında sesler çıkarıyor olabilir.

Örneğin bu yılın Şubat ayında Almanya’daki araştırmacılar “Danionella cerebrum” adı verilen küçük şeffaf balıkların havalı matkaplara rakip olacak kadar büyük bir ses çıkardığını ortaya koydular.

Laboratuarlarındaki akvaryumlarından tıkırtı sesleri duyan araştırmacılar yalnızca 12 mm’lik bu balıkların 140 desibel büyüklüğünde bir gürültü çıkardıklarını keşfettiler.

Henüz sesin amacı bilinmiyor ancak araştırmacılar yalnızca erkek balıkların çıkardığını fark ettikleri bu sesin, akvaryumda hiyerarşiyi kurma amacı taşıdığını tahmin ediyorlar.

Balıklar, hem üremek hem de beslenmek için birbiriyle konuşuyorlar.

Çıkardıkları sesler bizim tarafımızdan tam anlaşılamıyor ancak balıklar bu sesi çok daha net duyuyor.

Florida Üniversitesi’ndeki ekoloji uzmanı Audrey Looby, deniz altında sesin havadakinden beş kat daha hızlı hareket ettiğini söylüyor.

FishSounds adını verdiği bir internet kütüphanesi kuran Looby, burada balıkların çıkardığı cıvıltı, homurtu ve gıcırtılar dahil bin 200’den fazla sesi bir araya getirmiş.

Aşkın dili: Üreme dönemlerindeyken erkek balon balıkları gürültü çıkarıyor

Looby, sümüksü ve huysuz görüntüsü nedeniyle kötü bir şöhrete sahip olan balon balıklarının, “şaşırtıcı bir şekilde çok güzel şarkı söylediğini” ifade ediyor.

Üreme dönemlerindeyken erkek balon balıkları deniz yosunlarıyla kaplı ve kayalık kıyı bölgelerde yuvalar kuruyor, dişileri bu yuvaya çekmek için gürültülü sesler çıkarıyorlar. Bu şekilde aynı zamanda diğer erkek balıkları caydırmak istiyorlar.

Genelde bu çağrıları önce bir homurtu sesiyle başlıyor , sonra üst üste “Bup” sesi çıkarıyorlar.

Başka balon balığı türlerinin tekne uyarı ıslığına benzer sesler ya da gürültülü bir korna sesi çıkardığı biliniyor.

Parlak renkleriyle bilinen ve tuzlu suda yaşayan rahip balıkları da serenatları ile ünlü.

Büyük Okyanus’un batısındaki mercan kayalıklarında yaşayan Ambon türü rahip balıkları flört işini bir başka seviyeye taşıyor.

Tayvan’da bu balıkları inceleyen araştırmacılar kuru camı silmeye çalışan cam sileceklerinin çıkardığına benzeyen çok tiz sesler kaydettiler.

Diğer rahip balıklarından farklı olarak bu türdeki balıklardan bazıları, yuvalarını korumak ve erkek rakiplerin önüne geçmek için dişlerini gıcırdatıyorlar.

Mezgit balıkları da dişilere “tak tak” sesi ve mırıltılardan oluşan bir dizi sesle serenat yapıyor. Bu ses cinsel yönden uyarıldıkları zaman daha da aşırı hale geliyor.

Arkadaşlarına sinyal yollayan balıklar

Ringa ve sardunya balıklarının aralarında olduğu Hamsigiller ailesindeki bazı türler, bu alandaki bilim insanları arasında şakacı yorumlara da neden olmuş.

Kendi sürülerindeki diğer balıklarla iletişim kurmak isteyen bu canlıların sindirim borularından çıkardıkları sesler dizinine, Fast Repetitive Ticks (Hızlı ve Tekrarlanan Tikler) denilmiş.

Pasifik’teki ringa balıkları üzerine bir başka araştırma, bu seslerin balığın yedikleri ya da aldıkları hava ile ilgisi olmadığını, aslında bu balıkların anal bölgelerinden gaz çıkardıklarını göstermiş.

Looby, birkaç saniye sürebilen bu sesleri sosyalleşmek için üreten balıkların böylece sürüden kopmadığını vurguluyor.

Avcıları kovuşturma sesleri

Öte yandan balıklar diğerleriyle aralarına mesafe koymak için de çeşitli sesler üretebiliyor.

Mesela bazı kedi balıkları avcıları korkutmak için kurbağa vraklaması gibi sesler çıkarıyor.

Bu sesleri tehlikede hissettiklerinde göğüs yüzgeçlerinin dikenlerini kımıldatarak üretiyorlar.

Picasso balığı olarak da bilinen “Kara çubuk” tetik balıkları ise, böyle durumlarda kısa ve hızlı “trampet sesi” çıkarıyor.

İsveç’te bilim insanları yakın zamanda köpek balıklarının da dahil olduğu kıkırdaklı balıklar ailesinden vatozların da bu gibi sesler çıkardıklarını keşfettiler.

Daha önce köpek balıkları ve akrabalarının beslenirken pasif sesler çıkardıkları düşünülürken, beslenmeden sonra da mırıldanma sesleri duyulmaya başlandı. Daha sonraları Mangrov kamçısı veya beyaz kuyruklu vatozlara ait, yine tehlike anında üretildiği düşünülen bir dizi yüksek frekanslı tıkırtı sesi de kaydedildi.

Deniz altında yuva kurma ve yuvayı koruma

Çoğunlukla Avrupa ve Akdeniz’de görülen bir kayalık balığı türü olan “kiklalar” da karmaşık bir repertuar ile diğer canlılarla iletişim kuruyor.

Dişi kiklalar üzerinde çalışan araştırmacılar bu sesleri; homurtu, derin homurtu, çıtırtı ve “cup” sesi olarak dört başlık altında sınıflandırıyor.

Çıtırtı ya da tıkırtı sesi çıkarmak için hızlı bir şekilde ağızlarını kapatıp çenelerini sıkıştırdıkları biliniyor. Başka balıklara saldırırken ya da onları püskürtmeye çalışırken çıkardıkları bu sesler su yüzeyinin üstünden dahi duyulabiliyor.

********************************************

Yunuslar denizlerdeki gürültü kirliliği sebebiyle birbirlerine "bağırmak zorunda kalıyor"

Yeni bir çalışma, yunusların denizlerdeki gürültü kirliliği sebebiyle birbirlerine seslerini duyuramadığını ve anlaşmakta zorlandıklarını ortaya koydu.
Yunuslar, sesle yer belirleyen; avlanmak, karınlarını doyurmak ve üremek üzere anlaşmak için ıslıklara ihtiyaç duyan memeli hayvanlardan.
Ancak denizlerde insan kaynaklı olan, gemi geçişleri, inşaatlar gibi etmenlerin son yıllarda artmasıyla; yunusların da hayatlarını devam ettirebilmek için gerekli olan iletişimleri, birbirlerini duymakta zorlandıkları için tehlikeye girdi.
Araştırmaya göre eğer işbirliği yapamayacak noktaya gelirlerse bunun ölümcül sonuçları olabilir.

Araştırmanın yazarlarından Bristol Üniversitesi Profesörü Stephanie King, "Eğer hayvan grupları yiyecek arama konusunda daha az işbirliğine giderse, bu onların bireysel sağlığını doğrudan etkiler. Bu da zaman içinde tüm nüfusun sağlığına etki eder." dedi.

Ses, deniz hayvanlarının algıları için en önemli duyulardan biri. Işık suyun içinde emilirken ses, suda onlarca hatta yüzlerce kilometre uzağa erişebiliyor. Bunun sonucu olarak da memeli deniz hayvanları yani balinalar, yunuslar ve domuz balıkları, birbirleriyle konuşmak için çeşitli seslerden oluşan bir iletişim yöntemi geliştirdi.
Bu hayvanların seslerini yükseltebildiği, insanların oluşturduğu gürültü kirliliğini bastırmak için bağırabildiği zaten biliniyordu.
Yunus Araştırma Merkezi ve St Andrews Üniversitesi'nden bilim insanlarını da kapsayan araştırma ekibini yöneten Bristol Üniversitesi'nden doktora öğrencisi Pernille Mayer Sørenson, "Gürültü kirliliğinin hayvanları etkilediğini biliyorduk, ama bu araştırmayla işbirliği ve birlikte avlanmayı da nasıl etkilediğini ortaya çıkardık" diyor.
Current Biology isimli akademik bilim dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, yunusların artık birbirlerine bağırsalar bile seslerini duyurmakta zorlandığı ortaya çıktı.
Delta ve Reese isimli iki şişe burunlu yunus üzerinde yapılan araştırma, antrenörleriyle birlikte özel bir alanda yürütüldü. Özel bir görev verilen bu iki yunus, görevi yerine getirebilmek için normalde çaldıkları ıslık süresini iki katına çıkardı. Islıkların sesi de iki kat yüksekti.
Reese ve Delta, deney boyunca birbirleriyle de daha sık yüz yüze geldiler. Bunu da partnerlerinden gelen sesi daha iyi duyabilmek için yaptıkları tahmin ediliyor.
Tüm bu çabalarına rağmen daha önceki daha sessiz bir ortamda yapılan çalışmaya kıyasla (Yüzde 85 oranında başarı) iki yunus verilen görevi ancak yüzde 62,5 başarı oranıyla tamamlayabildi.
Deney sırasında su altındaki ortama verilen en yüksek ses 150 desibeldi. Doğal Tarih Müzesi verilerine göre, dev kargo gemilerinin okyanusta ilerlerken su altına yansıttıkları sesin yüksekliği 200 desibel.

Sørenson, yunusların iletişim kurmakta zorlanmasının tehlikelerini şu sözlerle anlatıyor:
"Eğer arkadaşlarıyla birlikte yemek bulmaya çalışırken gürültüye maruz kalır ve düzgün şekilde iletişim kuramazlarsa, bu da bazı yiyecek fırsatlarını kaçırmalarına ve bireysel sağlıklarının bozulmasına yol açar. Eğer bu uzun vadede sürekli tekrarlanırsa tüm nüfusun sağlığı bundan etkilenir."
Daha önce de balinalar için benzer bir çalışma yapılmış ve bunun balinalarda da gemiler, hidrokarbon arama faaliyetleri gibi sebeplerle oluşan gürültü kirliliğine maruz kaldıklarında hastalık, davranış değişikliği, hatta karaya vurmaya kadar giden bazı sonuçları olduğu görülmüştü.
Bir sonraki aşamada okyanustaki doğal ortamlarında bu deneyi tekrarlayacaklarını; ancak aynı ortamda sessizliği yakalamak zor olacağı için karşılaştırma yapmanın güç olacağını söyleyen Sørensen, vahşi yaşamdaki yunusların Delta ve Reese'den çok daha düşük bir oranda başarı göstereceklerini düşünüyor:
"Delta ve Reese, kendilerine verilen görevi gayet iyi bilen ve amaçlarına odaklanmış iki yunustu. Daha önceki araştırmalarda bunu yüzlerce kere yaptılar. Eğer doğal ortamdaki yunuslara gidersek, iletişim kuramamaları halinde partnerlerinin kendileriyle işbirliği yapmak istemediğini düşünüp denemekten vazgeçebilirler."

Esme Stallard
BBC İklim ve Bilim Muhabiri

*********************************************

Okyanuslardaki gürültü doğal seslerin ahengini bastırıyor

Bilim insanları deniz canlılarının iletişim mekanizmalarına dair yeni ipuçları yakalarken, okyanusun insan kaynaklı olduğu bilinen “gürültüsü” denizin altındaki doğal seslerin ahengini bastırıyor.

Petrol ve doğal gaz araştırmaları ile deniz üstü rüzgar çiftliği kurmak için yapılan inşaat çalışmaları, balıkların birbirleriyle konuşmasını engelliyor ve denizaltı iletişimini sekteye uğratıyor.

Aaron Rice bunu, bir otoyolun iki tarafında duran iki insanın birbiriyle konuşmaya çalışmasına benzetiyor ve “Bu durum birbirlerini yanlış duyup yanlış anlamalarına neden olacaktır” diyor.

Rice’a göre okyanustaki gürültü balıkların stres seviyesini de artırıyor.

Gemilerin gürültüsü halihazırda balinalar arasında iletişim sorunlarına sebep oluyor.

Yapılan bir araştırma Stegastes adustus olarak bilinen rahip balığı türünün yüksek sesli müziğe maruz bırakıldığında telaşlanmaya başladığını ve hafızasının zayıfladığını gösteriyor.

Balıkların iletişimi hâlâ gizemini koruyor olsa da, denizin altında kaydedilen sesler bu tartışmanın devam etmesi açısından büyük önem taşıyor.

Rice’a göre, bize çok olağan dışı gelse de bu sesler balıkların nasıl hayatta kaldıklarını ve birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını anlamak açısından önemli...

Frankie Adkins - BBC Futura