Depersonalizasyon bozukluğu hakkında merak edilenler

19 Ekim 2024 Cumartesi

Depersonalizasyon bozukluğu, günümüzde hala oldukça gizemli bir psikolojik rahatsızlık olarak kabul ediliyor. Peki bu hastalık kaygı ve yoğun duygusal baskılarla tetiklenebiliyor mu? İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Bölümünden Doç. Dr. Işıl Göğcegöz bireylerin kendilerini ve düşüncelerini yabancılaşmış hissetmelerine neden olan bu hastalığı sizler için anlattı.

Depersonalizasyon bozukluğu nedir? 

Disosiyasyon zihindeki birtakım düşünce ve duyguların bağlı oldukları olay ve yaşantılardan koparak, ayrılarak, özerkleşmeleri ve benliği etkileme sürecidir. Benlik tarafından kabul edilemeyen duygu ve düşünceler zihinsel olarak ayrışır ve bellek, algılama, duyu, hareket ve otonom sinir sisteminde işlev bozuklukları görülür. Stresörle karşılaşan kişinin normal psikobiyolojik baş etme kapasitesininin yetersiz isedisosiyasyon belirtileri daha şiddetli olarak ortaya çıkar. Bu durumda disosiyatif bozukluklardan söz edilmektedir

Depersonalizasyon bozukluğu kişiyi kendine yabancılaşıyor

Disosiyatif belirtiler arasında yer alan depersonalizasyonda kişi kendine yabancılaşır. Kendi benliğini, yüzünü, bedeninin bazı parçalarını veya bazen tümünü, hareketlerini, duygularını değişmiş olarak algılar. Bazen kişi bu durumu kendi bedeninden çıkmış ve kendisini dışarıdan izliyormuş gibi tarif edebilir. Derealizasyonda ise, kişi çevresindeki insanları veya eşyaları, mekânı değişmiş veya daha farklı algılar. Genel popülasyonun yaklaşık% 1-2'sinde görülür. Kronik stresörler, alkol-madde kullanımı, aşırı uykusuzluk gibi nedenlerle ortaya çıkıp kaybolabilir. Bazen de şizofreni, depresyon, anksiyete bozuklukları, epilepsi ve organik beyin patolojilerine eşlik edebilir. Daha nadiren başka bir tanı olmaksızın sadece depersonalizasyon ve derealizasyon belirtileri günlerce veya haftalarca sürebilir. O zaman depersonalizasyon- derealizasyon bozukluğu tanısı konulur0

Depersonalizasyon bozukluğu duygusal bağları koparıyor

Depersonalizasyon - derealizasyon bozukluğunun çocukluk çağı istismarı travmalarıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Özellikle duygusal istismar ve ihmal, semptomlarının gelişimi ile ilişkilendirilmiştir. En uygun tedavi seçeneği bireysel psikoterapi, grup terapisi, çevresel koşulların düzeltilmesi ve aile psikoterapisi, EMDR (göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) uygulanmasıdır.