Tehlike büyük: Kadın Yumurtalık Sıvısında Mikroplastik Tespit Edildi
Mikroplastiklerin Yumurtalık Sıvısında Tespiti, Doğurganlık Üzerindeki Sessiz Tehdit olarak yorumlandı.
Plastik Dalgasının En Mahrem Noktası
Plastik kirliliği denildiğinde çoğumuzun aklına denizlerde yüzen torbalar, sokaklara savrulmuş şişeler ya da geri dönüşüm krizleri gelir. Ancak 2025 yılında yayımlanan bir bilimsel çalışma, plastik kirliliğin etkilerinin yalnızca çevreyle sınırlı olmadığını; insan vücudunun en mahrem, en korunaklı bölgelerine kadar sızdığını gösteriyor. İtalya merkezli araştırma, tüp bebek tedavisi gören kadınların yumurtalık folikül sıvısında mikroplastik parçacıklar tespit etti.
Bu bulgu, insan üreme sağlığı açısından son derece çarpıcı: Mikroplastikler sadece vücudumuza girmiyor; doğrudan üreme potansiyelimizi de etkiliyor olabilir. Peki bu ne anlama geliyor?
Mistikalem'in bilimsel dergiler ve The Guardian başta olmak üzere İtalyan ve uluslararası medya organlarından derlediği bilgilere göre; bilimsel çalışma, Roma’daki bir doğurganlık merkezinde yürütüldü. Tüp bebek tedavisi gören 18 kadından alınan folikül sıvısı örnekleri analiz edildi. Bu sıvı, yumurtalıkların içinde gelişen yumurtaların çevresini saran, hormonların iletildiği, döllenme için kritik bir ortamdır.
Analiz sonucunda, 18 kadından 14’ünün örneklerinde çeşitli mikroplastik parçacıkları bulundu. Parçaların boyutu mikrometre düzeyindeydi – yani gözle görülmeyecek kadar küçük, ancak biyolojik süreçleri etkileyebilecek kadar tehlikeli. En sık karşılaşılan plastik türleri polietilen (PE), polivinil klorür (PVC) ve polipropilen (PP) idi – bunlar çoğunlukla ambalaj, temizlik ürünleri ve tekstil kaynaklı.
Bilim İnsanlarının Yoruma göre Mikroplastikler olumsuz etki oluşturuyor
Araştırmanın başyazarı Dr. Elisabetta Saponaro, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Bu parçacıklar sadece orada durmuyor. Folikül sıvısı, hormonal etkileşimlerin ve yumurtanın olgunlaşmasının gerçekleştiği alan. Mikroplastiklerin burada bulunması, doğrudan hücresel iletişimi bozabilir.”
Bu parçacıkların hormon taklidi yapan kimyasallar taşıdığı uzun süredir biliniyor. Özellikle “sonsuz kimyasallar” olarak adlandırılan PFAS bileşikleri ve bisfenol A (BPA), hormonal sistemleri taklit ederek endokrin bozukluklara yol açabiliyor.
Yumurtlıklardaki Mikroplastiklerin Zararları: Doğrudan mı, Dolaylı mı?
Plastik parçacıkları doğrudan hücre zarına zarar verebilir, hücre içi sinyal yollarını bozabilir veya inflamasyon (iltihabi) süreçleri tetikleyebilir. Örneğin:
Yumurta kalitesi düşebilir: Mikroplastiklerin, hücre bölünmesini etkileyerek yumurtanın genetik bütünlüğünü bozma ihtimali bulunuyor.
Embriyo tutunması engellenebilir: Rahim içi ortama sızan mikroplastikler, embriyonun sağlıklı şekilde tutunmasına engel olabilir.
Hormon sentezi değişebilir: Plastiklerin taşıdığı kimyasallar, östrojen ve progesteron dengesini bozabilir.
Peki Nereden Giriyor Vücuda Bu Mikroplastikler?
Mikroplastikler sadece deniz ürünlerinde değil; musluk suyundan diş macunlarına, kozmetik ürünlerinden iç çamaşırlarına kadar pek çok yerde bulunuyor. Bu çalışmadaki kadınların günlük yaşam alışkanlıkları da incelendi. Çoğunun plastik kaplarda yiyecek sakladığı, pet şişe kullandığı ve sık kozmetik tükettiği belirlendi.
Ayrıca, kadınların %90’ının evlerinde sentetik lif içeren tekstil ürünleri kullandığı tespit edildi. Bu da solunum yoluyla alınan mikro liflerin dolaşıma karışıp yumurtalıklara kadar ulaşabileceği anlamına geliyor.
Medikal Alanda Bir Başka Tehlikeli Soru: Tüp Bebek Başarısı Risk Altında mı?
Araştırmada, mikroplastik tespit edilen kadınların embriyo tutunma oranlarında belirgin bir düşüş olduğu saptandı. Ancak örneklem sayısı henüz bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğunu söylemek için yeterli değil. Yine de bu, doğurganlık tedavileri için uyarıcı bir sinyal.
İngiltere’deki King’s College’dan üreme biyoloğu Dr. Alan Radcliffe, konuyla ilgili şöyle diyor:
“Bu, doğurganlık tıbbında yepyeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Artık başarısız tüp bebek tedavilerinde ‘psikolojik stres’ ya da ‘yaş’ gibi genel gerekçeler yerine mikro düzeyde çevresel etkenleri daha ciddi ele almalıyız.”
Kadın Sağlığına Etkileri Ne Olabilir?
Mikroplastiklerin sadece doğurganlık değil, genel kadın sağlığı üzerinde de etkileri olabileceği düşünülüyor. Özellikle de Endometriozis (rahim dışında doku büyümesi) vakalarında artışla ilişkili olabilir, Yumurtalık kanseri riskinde artış yaşanabilir, Polikistik over sendromu (PCOS) gelişimini tetikleyebilir.
Bu Keşif Erken Uyarı Sayılır mı, Geç Kalınmış Alarm mı?
Bu tespit, aslında buzdağının sadece görünen kısmı olabilir. Daha önceki araştırmalarda insan plasentasında, kanında, hatta akciğer dokusunda bile mikroplastikler tespit edilmişti. Ancak ilk kez doğrudan yumurtalık sıvısında bulunması, üreme sağlığının açıkça tehdit altında olduğuna işaret ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) henüz mikroplastiklerin doğurganlık üzerindeki etkilerini doğrudan sınıflandırmadı. Ancak bu yeni bulguların ardından sağlık otoritelerinin harekete geçmesi bekleniyor.
Ne Yapılabilir?
Bu tehlikeye karşı alınabilecek bazı önlemler şunlar:
- BPA içermeyen ürünler kullanmak.
- Cam veya paslanmaz çelik kaplar tercih etmek.
- Kozmetik ürünlerde “mikro tanecik” içermeyenleri seçmek.
- Evdeki tozu azaltmak için HEPA filtreli temizlik cihazları kullanmak.
- Plastik ambalajlı gıdaları minimuma indirmek.
Ayrıca, doğurganlık kliniklerinin çevresel maruziyet sorgulamasını rutin hale getirmesi de öneriliyor.
Bilim insanları şimdi aynı yöntemi kullanarak spermler, embriyo kültür ortamları ve rahim içi dokularda mikroplastik varlığını araştırmaya hazırlanıyor.
Eğer bu parçacıkların gerçekten hücreler arası iletişimi bozduğu kanıtlanırsa, üreme tıbbında yeni bir sayfa açılabilir. Plastik çağının görünmeyen bedeli, doğurganlığımız olabilir.
Zülfikar Emin - mistikalem