Kanser korkusu yaşayanlara Kuşkonmaz Püresi tarifi
Kanserden korkan, ailesinde kansere yakalanmış insanlar bulunan herkes için Diyetisyen Emre Uzun, özel bir tarif veriyor: Kuşkonmaz püresi...
"Kuşkonmaz püresini günde ortalama 60 gramlık porsiyonlar halinde, 3 kez yiyebilirsiniz" diyen Emre Uzun, pürede kullanılan her malzemenin ayrı ayrı kansere karşı koruyucu etkiye sahip olduğunu da belirttikten sonra bir de uyarıda bulunuyor: "Bu, kişiye özel bir tarif; bir öneri... Biz sadece kanserle savaştığı bilinen besinleri farklı bir tarifle bir araya getiriyoruz."
Kuşkonmaz Püresi nasıl yapılır?:
Kuşkonmaz Püresi Malzemeleri:
2 su bardağı doğranmış koşkonmaz,
1 su bardağı su,
1 çay kaşığı deniz tuzu,
1/4 çay kaşığı karabiber,
1 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı,
1 yemek kaşığı saf tereyağı.
Kuşkonmaz Püresinin Hazırlanışı:
Önce suyu tencerede kaynatın. İsterseniz su yerine kemik suyu da kullanabilirsiniz. Kuşkonmazların alt tarafından 2 santim kesin ve suyun içinde haşlayın. Suyu süzün ve kuşkonmazın soğumasını bekleyin. Daha sonra haşlanmış kuşkonmazları patates püresi kıvamına gelene kadar ezin. İsteğe bağlı olarak kuşkonmazları ezerken deniz tuzu, karabiber, Hindistan cevizi yağı ve tereyağını da ekleyin. Püreniz hazır!
Pürede kullanılan her besinin kendi başına kansere karşı etkili olduğunu söylemiştik. Örneğin kuşkonmaz...
Dr. Emre Uzun kuşkonmaz için "Yüksek miktarda vitamin ve mineral içerir. Özellikle A ve C vitaminiyle selenyum. Ayrıca beta karoten bakımından zengin olduğu için de antioksidan özelliğe sahiptir. Antioksidanlar da kansere karşı koruyucudur" diyor.
Kuşkonmazdaki "saponin"in de bir antioksidan olduğunu belirterek bu sayede hücrelerimizin oksidatif strese ve inflamasyona karşı korunduğuna, saponin'in antikarsinojen ve antiinflamatuar etki gösterdiğine değiniyor. Bitmedi... Kuşkonmaz aynı zamandı iyi bir folik asit kaynağı olduğu için yeni hücrelerin gelişimini destekleyip kanser hücrelerinin gelişimini önleyebiliyor. İyi bir lif kaynağı olduğu için de bağırsakları koruyup, kolon kanserine karşı da etkili bir rol oynuyor.
Deniz Tuzu, son yıllarda baştacı edildi diyebiliriz. Diyetisyen Emre Uzun, bunun sebebini şöyle açıklıyor: "Yapılan çalışmalara göre deniz tuzunun, bildiğimiz rafine tuza göre daha az mutajen etki gösterdiği ve kansere yol açma riskinin daha az olduğu kanıtlandı. Hatta aynı çalışmalara göre deniz tuzu kolon kanseri ve mide kanserine karşı da etkili... Tabii Dr. Johanna Budwig'in kanser hastalarına uyguladığı bir tedavi protokolünden söz etmeliyiz. Buna göre Dr. Budwig hastalarına, içine bir çay kaşığı deniz tuzu atılmış 4 litre su içmelerini de öneriyordu."
Peki ya karabiber? Bu geleneksel baharat da mı kanser savaşçısı? Emre Uzun "Evet" diyor. Karabiberde bulunan luteolin kanser üzerinde olumlu etkilere sahip. Dahası, karabiber serbest radikallerin oluşumunu engelleyerek antioksidan etki de gösteriyor."
Türk mutfağı Hindistan cevizi yağına pek alışık değil ama tereyağını epey seviyoruz. Dr. Emre Uzun, "Hindistan cevizi yağının % 50'sini laurik asitler oluşturur ve Avustralya Adelaide Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmaya göre bu laurik asit, bağırsak tümöründeki kanserli hücrelerin % 93'ünü 48 saat içinde yok etmekte... Hindistan cevizi yağı ayrıca antienflamatuar etkiye sahiptir ve hücrelerin orantısız büyümesini önler. İçeriğindeki p-dimetilaminobenzenin ise antikarsinojen etkiye sahiptir. Yine içerdiği ferulik asit ve p-kumadin adı verilen fenolik bileşikler de bağışıklık sistemini koruyup antikarsinojenik etki gösterir" diyor.
Ya tereyağı? İçerdiği dimetilaminobenzen bileşiğiyle tereyağının da anti kanserojen özellik taşıdığını vurgulayan Dr. Uzun, tereyağının saf olması gerektiğini özellikle vurguluyor. "Saf tereyağı yüksek miktarda karoten içerir. Beta karoten, A vitaminine dönüşerek lenfosit üretimini destekler ve bağışıklığı güçlendirir. D,K ve E vitaminleri bakımından zengindir. Çinko, bakır, manganez, selenyum gibi antioksidan özelliğe sahip mineraller içerdiği için de kansere karşı koruyucudur. Doğal tereyağının meme, prostat ve kolorektal kanserlerini önlemeye yardımcı olduğunu destekleyen çalışmalar da bulunmaktadır."