Slow Food Story belgeseli düşünmeye çağırıyor
BİR DEVRİMİN HİKAYESİ “SLOW FOOD”
Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile gerçekleştirilen 20. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde Gastronomi Filmleri’nin özel sunumlarla gerçekleştirilen gösterimleri sürüyor.
Hızlı yaşam tarzının bir götürüsü olarak sofraya oturup yemek yemek yerine fast- food tarzı yiyeceklerin tüketiminin arttığı çağımızda, hızlı yeme alışkanlığını ortadan kaldırmak ve yerel üreticileri koruma altına alamayı amaçlayan “SLOW FOOD STORY” belgeseli, insanın yemekle olan ilişkisi üzerine düşündürüyor.
20. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali kapsamındaki film Fikir Sahibi Damaklar Topluluğu’ndan Slow Food Türkiye Temsilcisi Ayşenur Arslanoğlu’nun katlılımıyla Derya Can’ın moderatörlüğünde seyirci karşısındaydı.
Carlo Petrini önderliğinde 1986 yılında harekete geçen bir avuç İtalyan'ın başlattığı,1989 itibarı ile Avrupa'da yapılanmaya başlayan ve bugün de 120'yi aşkın ülkede 100 binin üzerinde üyesiyle uluslararası nitelik kazanmış bir hareket olan “Slow Food” en kaba ifadesiyle "fast food"un temsil ettiği değerleri, gene gıda üzerinden sorgulayan ve siyasetini gıdanın geleceği üzerinden ifade eden bir hareket.
Hareket Türkiye’ye 12 yıl önce girdi.
Hareketin Türkiye’ye ilk kez 12 yıl önce girdiğini ifade ederek sözlerine başlayan Ayşenur Arslanoğlu, 10 yıldır ise aktif birlikler ile çalıştıklarını anlattı.
Arslanoğlu sözlerine şöyle devam etti; “İstanbul’da olan benim de üyesi olduğum “Fikir Sahibi Damaklar” 10 senedir var ve son 7 senedir de çok aktif. İstanbul dışında özellikle İzmir’de ve şu anda Türkiye’nin dört bir yanında birliklerimiz var. İki Slow Food projesi Türkiye’ de hayata geçmiş durumda: “Yeryüzü Pazarları” (Şile Yeryüzü Pazarı ve Foça Yeryüzü Pazarı). Biyo-çeşitlilik Vakfı’nın ürettiği projelerden en önemlilerden bir tanesi de devam ediyor. Bodrum’da her yıl düzenlediğimiz “Slow Cheese” etkinliğimiz var. Bizim sürdürdüğümüz Lüfer, marul gibi kampanyalarımız var. Ege Bölgesi şu anda ciddi bir oluşumda.”
Hareket gelişiyorken herkesin kendinden başlayarak oluşturabileceği felsefesinin olması gerektiğini ifade eden Arslanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı; “Kendi günlük pratiğinizden, kendi yaşam anlayışınızdan başlayıp bunu biraz daha fazla insanlarla buluşturmanın yolunu ararsanız ve heyecanını duyarsanız çok kıymetli bir hareket olduğunu gün geçmeden anlayacaksınız.”