Sinemada kadınların sesini yükselttiği filmler
Özel Sinema Kulübü Sinemia, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde, dünya ve Türkiye’deki kadınların sesini sinema aracılığıyla duyuran yapımları derledi.
Şalvar davası (1983)
Film kadınların karnından sıpanın, sırtından sopanın eksik edilmediği bir köyde geçer. Köyün eski güzellerinden Elif’in taze dul olarak oraya geri dönmesiyle kıyamet kopar. Köyün erkekleri ile kadınları arasında ipler gerilir, kadının fendi erkeği yenecektir.
Çılgın Max: Öfkeli Yollar (Mad Max : Fury Road, 2015)
Geriye bir avuç doğal kaynak kalmış, onunla beraber de ne kadar kaynak varsa hepsini elinde tutan bir Tiran lideri ve onun karılarını alıp kaçıran imparator Furiosa. Kadın dayanışmasında Mad Max'in tarafı bellidir.
Orlando (1992)
Virginia Woolf'un aynı adlı romanında uyarlanmış, 4 asırlık bir sürece yayılarak cinsel kimlikleri inceleyen oldukça ilginç bir film.Cinsiyet meselesi aynı oyuncu üzerinden, cinsiyeti değişerek irdeleniyor.
Uçurtmayı Vurmasınlar (1989)
Özgürlüğün ne olduğunu en güzel anlatan filmlerden. İnci'si, Barış'ı ile demir parmaklıkların ardında bir avuç kadının yanı başına çekiyor sizi,onlarla birlikte kah kahkahalara kah hıçkırıklara boğuyor. Filmin umudu olan Barış'ın varlığı ise sözcüklerle anlatılabilecek gibi değil.
Karamel (Caramel, 2007)
Beyrut’ta güzellik salonunda bir araya gelen 4 farklı kadının sevimli, renkli, sıcacık hikayelerine şahit oluyoruz. Yönetmeni ve başrol oyuncusu Nadine Labaki filmi öyle içten çekmiş ki, izlerken kendinizi mahallenizde hissedebilirsiniz.
Thelma ve Louise (Thelma & Louise, 1991)
Yaşadıkları hayatın dayattığı şartlar arasında sıkışıp kalmış iki kadının yolculuk üzerinden özgürleşme öyküsünü anlatan Thelma ve Louise, kadın filmleri arasında bir klasiktir. Yol boyunca başlarına gelen her türlü zorlukla mücadele ederek, kendi duvarlarını yıkarlar.
Kadının Adı Yok (1988)
Duygu Asena’nın aynı adlı romanından uyarlanan, Atıf Yılmaz'ın yönettiği film günümüzde de güncelliğini koruyor. Filmde bir kadının, çocukluğundan bu yana, başta babasından sonra toplumdaki erkeklerden gördüğü baskı ve şiddeti anlama ve anlamlandırma çabasını izliyoruz.
Şeytan Marka Giyer (The Devil Wears Prada, 2006)
Film çok güncel bir gündeme, modern kölelik sistemine parmak basıyor. Sistemin kadına dayattığı sıfır beden olma, topuklu giyinme, sürekli makyaj gezmek gibi her an bakımlı ve alımlı olma koşullarını, esprili ve akıcı bir dille anlatıyor.
Yedi Kocalı Hürmüz (2009)
Sadık Şendil tarafından 1971 yılında yazılan tiyatro oyunu Yedi Kocalı Hürmüz. 2009 yılında Ezel Akay tarafından sinemaya uyarlandı. Hikaye, kendini kadının toplumdaki yerini belirlemeye adamış eril söyleme karşı çıkıyor. Üstelik de bunu şıkır şıkır, çok keyifli bir şekilde yapıyor.
Küçük Kadınlar (Little Women, 1994)
Babaları savaşta olan 4 kız kardeş ve annelerinin öyküsü. Joe, Meg, Beth ve Amy'nin duygulu, sevgi, fedakarlık, inat, başarı dolu öykülerini anlatan, tüm aile toplaşıp izlenesi bir klasik. En güzel kız kardeşlik öyküsü.
Persepolis (2007)
Marjane Satrapi'nin çizgi roman olarak yazılmış otobiyografik öyküsünden uyarlanan Persepolis’te İran İslam Devrimiyle değişen yaşamları ve artan baskıyı, laf altında kalmayan, özgür ruhlu, erken ergenleşmiş bir kız çocuğu olan Marjane'in gözünden seyrediyoruz.
Aaahh Belinda (1986)
Başrolünü Müjde Ar'ın üstlendiği Atıf Yılmaz filmi, birbirinden çok farklı iki kadının hayatına bakmamızı sağlıyor. Biri geleneksel kadın rollerine burun kıvıran bir tiyatro oyuncusu, diğeri kendini ailesini memnun etmeye adamış bir ev kadını olan bu iki kadının ortak yönü nedir sizce?
Prenses Mononoke (Prenses Mononoke, 1997)
Miyazaki'nin belki de en iyi animasyonlarından. Sinemaya kazandırılmış bir başyapıt.Orman canlıları ile, doğayı hızlı ve acımasızca tüketen insanlar arasında mücadeleyi anlatıyor. Evet, kahramanımız bir prenses!