Yazılıkaya’daki Kozmik Sembolizm
Yazılıkaya kutsal alanın tümü kozmosun sembolik bir görüntüsünü temsil ediyor. Kozmosun durağan kademeleri (örneğin yeryüzü, gökyüzü, yeraltı dünyası) ve yenilenmenin, yeniden doğuşun döngüsel süreçleri (örneğin gündüz/gece, yaz/kış) bu temsile dâhil.
Hitit Dininin Göksel Yönleri 2. Bölüm: Yazılıkaya’daki Kozmik Sembolizm
Özet: Mısır, Mezopotamya ve Avrupa’daki Tunç Çağı toplumlarında sistematik astronomik gözlem ve göksel bilgilerin kültür üzerindeki etkilerine dair çok sayıda kanıt vardır. Gökyüzü olaylarına duyulan ilginin, Hitit belgeleri, Hitit mimarisi ve sanatında da yansımaları bulun- maktadır. İç Anadolu’daki Hitit başkenti Ḫattuša yakınındaki Yazılıkaya açık hava tapınağında, 64 tanrının rölyefleri tapınağın ana odasındaki kayaya oyulmuştur. Bu rölyefleri günleri, sinodik ayları ve güneş yıllarını gösterecek şekilde gruplandırmak mümkündür. Burada, Yazılıkaya kutsal alanın tümünün kozmosun sembolik bir görüntüsünü temsil ettiğini öne sürüyoruz. Kozmosun durağan kademeleri (örneğin yeryüzü, gökyüzü, yeraltı dünyası) ve yenilenmenin, yeniden doğuşun döngüsel süreçleri (örneğin gündüz/gece, yaz/kış) bu temsile dâhildir. Tapınağın her yerinde durağan kademeler ve göksel döngüsellikler vurgulanmaktadır – tapınaktaki her bir rölyef bu sistemle ilgilidir. Merkez paneli, A Odası’nın en kuzey ucundaki ulu tanrılar ile birlikte, kuzey yıldızlarına, dolaykutupsal âleme ve dünyanın eksenine bir referans olarak yorumluyoruz. B Odası’nın ise yeraltı dünyasını simgelediği görülmektedir.
Makalenin Yazarları:
Eberhard Zangger: Başkan, Luwian Studies, Zurich, İsviçre [email protected]
Rita Gautschy: Eskiçağ Uygarlıkları Bölümü, Basel Üniversitesi, İsviçre [email protected]
E. C. Krupp: Direktör, Griffith Gözlemevi, Los Angeles, ABD [email protected]
Serkan Demirel: Arkeoloji Bölümü, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, Türkiyey [email protected]
1. Göksel Düzen
Göksel tabiatları olan yüce varlıkların tarihi, insanlığın dinler tarihini bir bütün olarak anlamak için son derece önemlidir.
— Mircea Eliade The Sacred and the Profane (1957, 121)
Yakın geçmişte tüm dünyada arkeoastronomik araştırmalar başarıyla yürütülmüş olsa da (ör. Ruggles 2015), Anadolu coğrafyası neredeyse tüm yirminci yüzyılda bu çalışmalara dâhil edilmemiş; böylece Tunç Çağı toplumlarındaki göksel meraka dair oluşan bilgi hari- tasında Anadolu’ya dair bir boşluk doğmuştur. Buna karşın, 2010 yılı ve sonrasında, Hitit dinindeki takvimsel ve göksel ögelerin varlığı artarak onaylanmaktadır. İstatiksel olarak anlamlı sayıda Hitit kutsal alanı üzerinde yapılan bir inceleme, Hitit anıtlarının, Hitit kültürü ve dini ile uyumlu olan, iyi tanımlanmış astronomik ve topoğrafik modellere uygun olarak konumlandıklarını gösterdi (González-García ve Belmonte 2014, 319–320, Belmonte ve González-García 2015, 20). Hitit topraklarındaki altmıştan fazla dini yapı kış gündönümüne göre hizalanmıştı (González-García ve Belmonte 2015, 1788). Benzer mimari hizalamalar Kuşaklı-Šarišša’da da fark edilmişti (Müller-Karpe 2013; 2015, 86; 2017, 16–26). Ayrıca, Güneş tanrılarına duyulan saygının Luvi kültür çevresinde kök salmış olduğu ve Hitit dininde güneş tanrılarının üstün rol oynadıkları bilinmektedir (Steitler 2017; Cammarosano 2018, 53–55).
Hitit krallığındaki en kutsal yerlerden biri olarak görülen Yazılıkaya açık hava tapına- ğının (Şekil 1) takvimsel işleve sahip olabileceği, yakın geçmişte bu makalenin iki yazarı tarafından tartışılmıştır (Zangger ve Gautschy 2019, 10). A Odasındaki rölyefler günleri, sinodik ayları ve güneş yıllarını göstermek üzere gruplandırılmıştır. Artık aylar aralıklarla ay yılı ve güneş yılını uyumlu hale getirmek için takvime eklenmekteydi.
Yazılıkaya’ya dair önceki çalışmalar tapınağın başka astronomik yönlerini incelemişti. Emilia Masson (1989, 107) yılda bir defa – kış gündönümünde – adytum’da kutsal bir törenin icra edilmiş olabileceğini önerdi. E. C. Krupp tapınakta, içlerinde kadim Yakın Doğu’da köklü bir geleneği olan kutsal evliliğin de olduğu bazı şenliklerin düzenlendiğini iddia etti. Kutsal evlilik ritüeli “göğün ve yeryüzünün ilahi yöneticileri arasındaki evlilik bağı”nın yinelenmesini ifade ediyor ve kralın hükümranlık yetkisini tazeliyordu (Krupp 2005, 417; ayrıca bknz. Krupp 1997a, 146; 1997b, 6; 2000, 44–47). Juan Antonio Belmonte (2000, 89) B Odası’nda aynı hizada yürüyen 12 birörnek eril tanrıyı (69.–80. rölyefler) bir yıl içindeki sinodik ayların simgeleri olarak açıkladı. Her bir figür yeni aydan bir sonraki yeni aya kadar geçen zamanı ifade ediyor, böylece bir yıl için yaklaşık 12 tam sinodik ay elde ediliyordu. Başka bir çalışma A Odası’nda tasvir edilen pek çok tanrının göksel nite- liğe sahip olduğunu önerdi (González-García ve Belmonte 2011, 5).
Hitit dininin göksel yönlerine ilişkin yakın dönemde artış gösteren bu ilham veren tartışmalara karşın, konuyla ilgili eldeki toplam bilgi hâlâ çok azdır. Bu alandaki günümüz ve gelecekteki araştırmalar kaçınılmaz olarak karşılaştırmalı arkeoloji metodunu kullanmalı ve geçtiğimiz yüz elli yılda Mezopotamya ve Mısır araştırmalarında elde edilen engin arkeoastronomi birikiminden yararlanmalıdır. Söz konusu merkezlerdeki kraliyet çevrelerinin birbirleri ile yakın temas ve alışveriş halinde oldukları, örneğin Babil rahiplerinin Ḫattuša’da kendi ritüellerini gerçek leştirdikleri ve dinlerini Ḫattušalı meslektaşlarına öğrettikleri iyi bilinen bir gerçektir (Koch-Westenholz, 1993, 233). Bu nedenle, toplumdaki seçkinlerin uzak ülkelerdeki dini pratiklerden oldukça haberdar olduklarını varsaymak akla uygundur. Bu durum, kendisi bir Hurri rahibesi olan, III. Hattušili’nin karısı ve IV. Tudhaliya’nın annesi kraliçe Puduhepa ile II. Ramses arasındaki yazışmalarla da onaylanmaktadır (Otten 1975, 20).