14 Haziran Satürn - Uranüs Karesi

14 Haziran 2021 Pazartesi
 14 Haziran Satürn - Uranüs Karesi
14 Haziran Satürn - Uranüs Karesi

Şöyle başlayalım: insan mutlu olmak, huzur tatmak isteyen ama yoluna hep engel çıkan bir varlık değildir. İnsan iki klikle yaşamını sürdüren bir varlıktır: adaptasyon ve faydacılık. Türümüz, şartlar neyse öncelikle ona uyum sağlar, sonra da uyumlandığı sürecin nimetlerini fark ederek, onlardan müteşekkil bir rutin kurar.

Uyumla başlayıp faydayla devam eden bu süreç Moğolistan’ın sakin bir köyünde, 2. Dünya Savaşı’nın en hararetli cephesinde ya da 90’ların Televole dünyasında gerçekleşiyor olabilir. Fark etmez. Zaman veya mekân bu formülü tekletmez.

Sonra o rutin bir sebepten bozulur. İyi veya kötü gerekçeler, alışılan sistemi kurutur ve hikâye başa sarar. Yine kaygı, yine boşluk, yine belirsizlik, yine adaptasyon, yine faydacılık vs. vs.

Şimdi ben açıkçası bu ikinci Uranüs/Satürn karesinin “kötü” olmasını bekliyordum. Kötü bir şeyler olacak ve sistem- dolayısıyla hayatlarımız- bir kırılma daha yaşayacak, bu ikincisi de sağlam bir tokat olacak ve dönüşüm iyice başlayacak diye bekliyordum. Ancak işin içine yıldız ve asteroitleri katarak baktığımda yanıldığımı görüyorum. Tokat, beklenmedik yerden geliyor.

Ne demiştim? İnsan bir düzene, iyi kötü demeden adapte olur. Son Uranüs/Satürn karesinden bu yana, yani 20 senedir, hayatlarımızda şikayetçi olduğumuz, yanlış giden, bizi mücadeleye sokan, çeşitli şeyler var. Her ne kadar bundan hoşnut olmasak da onlara da alıştık. Mücadeleye, somurtmaya, söylenmeye,kazık çakmış gibi durmaya, ıkınmaya, didinmeye, ağlamaya, sövmeye. Ve bu tekniklerden de o sistemden bile bir biçimde fayda sağlamayı, beslenmeyi başardık. Şimdi hayat, bu ay içinde gelip diyor ki aniden: “Bitti o savaş. Hadi hayırlı olsun!”

Birden, şu an olduğumuz insan olmaya -bu insan ister en harika halimiz olsun ister en vasat- devam edebilmemizin imkân şartı olan sorunlar, yumaklar, dertler puf diye havaya karışıyor ya da bunun olabileceğini gösteren güçlü sinyaller, başka bir boyutun hemen yanımızda açılıveren kapısı ışıl ışıl parlıyor veya onların artık yok olduğunu farkediyoruz. Ve biz, sevinç göz yaşları dökmek, şampanyalar patlatmak yerine, derinlerimizde yankılanan bir “hass.ktiiir” ile olanları alık gibi izliyoruz

Yıllardır “gönlüme göre biri yok ondan yalnızım!” mı diyordunuz? Ya da “boşanacağım ama sanki boşanınca ne olacak ki? Herkes aynı!” türküsünü mü çığırıyordunuz? “Parasızım ondan mutsuzum!” mu diyordunuz? “Başka bir iyi iş imkânı çıksa giderdim!” veya “olmayan her şey hep … yüzünden!” diye mi duruyordunuz? Tebrikler, kişisel cennetiniz, sizi tokatlamak için ayağınıza geldi.
Şimdi olduğunuz yerde, halde, düzende, kafada, kaygıda, korkuda, umutsuzlukta, ısrarda, sertlikte, soğuklukta, sıcaklıkta, evde, sokakta, ülkede, şehirde kalmak için gerekçeniz ne olacak?
Bir gerekçe çıkarmak için çabalayıp, başka bir dert yaratıp tutunacak ve “ille de ağlayacağım!” mı diyeceksiniz? Yoksa cennete cesaret edebilecek misiniz?

Önümüzdeki 6 gün şunu anlamakla geçecek: “şartlar da değişse ben aynı kalıyorsam demek ki dışa yönelen şikayetlerim boş. Tutunan benim. Ya tutunmaya devam eder, ama artık edeple sesimi keserim; ben bir hayat olarak “bunu seçtim” der, bunu kabul ederim ya da ayağıma gelen, gözlerimi acıtacak kadar parlayan cennete, cesaret eder ve uzuun bir süredir iddia ettiğim insan olur, gerçekten kendimi, bana açılan yeni boyuta çekerim.”

Bu evrede “kötülüğün anası” dediğimiz şeyler, süreçler, insanlar birden düşebilir, başarısız olabilir, aniden sırra kadem basabilir, bitebilir hatta ölebilir. Ancak tekrar ediyorum bu tahmin edildiği gibi bir coşkudan ziyade, daha çok “ee, yıllardır bir tek bunlarla didişmeyi bildik. Peki şimdi ne yapacağız?” gibi bir alıklığa sebep verecektir. “Bunun olması mucize” denilen şeyler, yoldan geçerken, mahallenin bakkalı kadar sıradan bir biçimde önümüze düşebilir.

Şunu unutmayalım: hani bir insan âşık olunca hep o kişiden bahseder durur ya. Çünkü ondan, adından bile beslenir? İşte aynı şekilde insan çok şikâyet ettiği, çok sövdüğü ve yine çok dile döktüğü derdiyle de beslenir. İkisinin de yok olması aynı şekilde zihinde bir yas, boşluk ve alıklık doğurur. Bunu farkına varmak hem acayip, hem acı, hem de çok büyük bir olgunluktur.

Özetle, kocaman bir “WHAT THE FUCK” patlatmaya, sonra gerçekle yüzleşmeye, son olarak da bir karar vermeye hazır olun.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: [email protected]

www.youtube.com/user/thejenrachelblack