Aslında dünya kendi çarkını kendisi döndürür

19 Ağustos 2020 Çarşamba
Aslında dünya kendi çarkını kendisi döndürür
Aslında dünya kendi çarkını kendisi döndürür

Bilinç ve Eylem Üzerine

Hiçbir kurbağa, kendi hayatına, eylemlerine bakıp, “Tanrım! Bunca sinek yiyorum. Sinekler çoğalırsa hastalık artar, onların nüfusunu kontrol altında tuttuğuma göre ben bir şifacı olmalıyım!” demiyor. Naturası bu yönde evrildiği için, sinekleri yiyip geçiyor. O yüzden de sinek asla bir “şifacı” olmanın ağırlığında boğulmuyor, sanki dünyanın şifa rezervi onun elindeymiş de o şifa için sinek yemezse sinekleri hiçbir şey yok edemezmiş gibi, dünyanın yükünü omuzlarına almıyor bu yüzden kurbağanın ağzından asla duyamayacağımız bir diğer cümle de şu : “ben bu sinekleri yemesem kimse bu işe bakmaz! O yüzden bu sinek popülasyonunu kontrol etmek, daima bunun için emek vermek, gerekirse dualar adaklar eylemek hep benim işim!”

Sadece sinek değil, bunu diğer canlılar, bitkiler, eşyalar da söylemiyor. Bunu söyleyen tek bir canlı var o da insan. İnsan kendisinin de duygusal, mental, bedensel, zihinsel, eylemsel anlamda evrilmiş bir canlı olduğunu ve sadece o evrimin gereğince davrandığını, dünyada ancak bu biçimde anlam kazandığını unutuyor, anlamını uzaydan gelirken yanında getirmiş yetişkin Marslı gibi, “ben hep en sevenim,/çalışanım/şifa verenim/başlatanım/bitirenim/eylemciyim/düşünenim vs. Ve ben bunu yapmazsam, bu dünya dönmez, o yüzden ben hep onu bir ucundan ittirmeliyim!” diyor. Sanıyor ki o çalışkan, o çok sevgi dolu, o çok akıllı. Anlamıyor olanın kendisinin kerameti olmadığını, diğer her şey gibi böyle evrilen, zaten aksi yönde de eyleyemeyecek bir canlı olduğu için zaten, istese de istemese de bir çark çeviren olduğunu.

Bu yüzden kırk çeşit eylem icat ediyor: birinden hoşlansa mesela, kırk yerden adım atıyor, kırk hamle hesaplıyor, kırk dua edip, kırk çaput bağlıyor. Kırk olumlama yapıyor. İş, hedef, niyet: her şey için kendini parçalıyor, aynı arabanın içinde koşmaya çalışan bir insan gibi. Anlamıyor ki onun eylemesi, onun en bilinçli çabası bile doğasınca sokan akrepten, sineği yutan kurbağadan farklı değil. Ve yine anlamıyor ki o ittirmese de dünya döner, o mistik ya da reel kementler atmasa da sineğin hep dere üstünde bitip, kurbağanın ağzına düşmesi gibi, ona ait, onun evrimiyle uyumlu olan da gelip onu bulur.

Diyorlar ki “oturduğun yerden kısmet camdan içeri kucağına düşmez.” Katılmıyorum. Kişinin doğası oturmak üzerineyse, tam da camlardan atlayacak çılgın evrilmiş olan da gelir onu bulur.

Yani aslında dünya kendi çarkını kendisi döndürür ve illa ki döndürmek itkisinde olur, biz yalnızca kendi dişlilerimizi temizleyip parlatsak, kafi gelir her şey olması gerektiği şekilde olur.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: [email protected]

www.youtube.com/user/thejenrachelblack