Ay, Aslan'da aşka düşerse

25 Kasım 2019 Pazartesi
Ay, Aslan'da aşka düşerse
Ay, Aslan'da aşka düşerse

Heybetli, güçlü ve ihtişamlı güzelliği ışıyan bir aslan olarak, kendi yarattığınız krallığınızda nasıl hissediyorsunuz? Yaşam döngüsündeki sorumluluklarınızı adım adım yaşam sahnenizde gerçeğe dönüştürürken ışığınızın öz gücünü parlatmaya ne kadar niyetlisiniz?

Şimdi boş bir dosya kağıdını alın elinize, bembeyaz bomboş bir sayfa olsun. Görmeye niyet ederek bir süre bakın, bu boşluğun, hiçliğin ve eş zamanlı olarak saflığın, masumiyetin, beyazın herşeyi kapsamakta olduğu, merhametin okyanusunun derinliklerine doğru… Kendinizi şu an nasıl ve nerede konumlandırmayı seçiyorsunuz?

Bu beyaz okyanusun seçtiğiniz bir bölümüne bir nokta ile şu andaki mevcut yaşam döngünüzdeki varoluş boyutunuzu işaretleyin.

Ve bu noktadan nasıl seyr etmeyi seçiyorsunuz, insanlık alemini? Bulunduğunuz noktadan öz ışığınızın gücünü dilediğiniz gibi güzel yüreğinizin eşsiz ritminde yansıtabildiğinizi hissediyor musunuz?

Öz ışığımızın, bir boyutta alanın ve zamanın kesiştiği bir noktadan yansıyabilmesi için Güneş’in Ay’ a “aşk (gerçeklik/hakikat)” duyumsaması gibi bizlerin de “aşk” a düşme sürecimiz bizi kendi öz biricik krallığımızın hükümdarı yapar. Bu bağlamda gerçeklikte; “aşık” olunmaz, “aşk” a düşülür.

Bugün Dünya gezegeninde beden almayı seçmiş birçok insan varlığının, genellikle aşık olduğunu zannettiği duyumsamalar; ‘beğenme-hoşlanma-ilgilenme’dir. Bu nedenle “aşık oldum” biçiminde bir ifade tarzı benimsenir, oysa ki; öz aşk; zaten varoluşumuzdan beri süregelen özümüzdeki bir tohumdur. Bir diğeri vasıtası ile o tohumun, çiçeğe dönüşme süreci başlar. Bir diğeri dediğimiz kişi de kendimizden bir parçadır, özümüzün bir diğer yarısıdır. Biz hazır olduğumuzda, Dünya gezegenin aynasındaki yerini alır, bizim özümüzdeki “aşk” a düşerek; alev alev yanmamızı, sonsuzluğun toprağında gerçek yaşam ile buluşmamızı, yüreğimizdeki merhametin sularında yeniden dogma sürecimizi destekler. Böylece gerçekte özümüzdeki cevherin ortaya çıkar, kim olduğumuzu hatırlarız. Kendimizi hatırlama serüvenimizi destekleyecek enerji boyutundaki diğer yarımızdır bir diğer tabir-i ile; öz aşkı uyandıran varlık.

Öz olarak “aşk” a düştüğünüz diğer yarınız, bir diğer sizden bir başkası değildir, lakin kendimizin mutlak suratle tüm çıplaklığı ile ancak bir diğerinin gözlerinde buluşabilir ve özümüz ile “bir” olabiliriz.

Bizim minik aslanımız Simba’nın dönüşüm yolculuğuna, “aşk” a düşme serüvenine yirmi beş yıl aradan sonra tekrar tanık oluyoruz. Kalbinin sesinin izini sürmeyi seçerek nasıl; asil, cömert, merhametli, öz olarak güçlü bir krala dönüşerek gerçekte kim olduğunu nasıl hatırladığını seyr ettiğimiz öyküde, kendi gerçekleğimize dair pek çok nokta ile karşılaşabileceğimiz keşif dolu bir serüven.

HAKUNA MATATA

Bazen olaylar istediğimiz yön ve boyutta ilerlemediğinde, rüzgarlar yol almamıza birer engel teşkil ettiğinde “hakuna matata” diyebiliyor muyuz?

Herşeyin ama deneyimlediğimiz herşeyin “acı-tatlı, güzel-çirkin, kötü-iyi” sadece bir deneyim hem de bizi gerçekte özümüz ile buluşmamıza vesile olacak bir süreç deneyimi olduğunun ne kadar farkındayız? Özümüzdeki o güçlü aslan her zamanın tek bir nabızda atarak gerçekliği tezahür ettirdiğini çok iyi biliyor, biz o tek nabıza “an” diyoruz. Yaşam bir “an” da var olurken, kim olduğumuzu hatırlamamız için nasıl süreç deneyimleri deneyimlemeyi seçmişiz, farkında mıyız ki nasıl bir oyun kurgulamışız?

Filmde Simba’nın “daima beraber olacağız değil mi, baba? Sorusunun üzerine, babası Mufaza’nın şu repliğine odağınızı yöneltin, lütfen: “ Simba, sana babamın eski bir hikayesini anlatacağım;

Yıldızlara bak, geçmişin güçlü kralları o yıldızlardan bizlere bakarlar. Ne zaman kendini yalnız hissetsen yıldızlara bak, onların sana yol göstermek için orada olduklarını hatırla! Ve beni de!””

Yıldızlara bakar mısınız? Hatırlıyorum da; çocuk bedenimde iken, biyolojik ailme kendimi hiç ait hissetmezdim, sanki onlar benim öz annem-babam değillermiş gibi derin bir hissiyat uyanırdı içimde, işte o vakit, yıldızlara sıklıkla bakar ve orada bir ailem/ öz ailem olduğunu düşünür ve hayal kurardım. Şimdi o öz ailemi görmek istediğim her an gök kubbeye yöneltiyorum gözlerimi…
Ya sizler? Ne görmek niyeti ile belki de bazı hissiyatları deneyimlemek adına, seyr eder misiniz, yıldızların görkemli dansını?

“Acılarımız en değerli yol göstericilerimizdir. Acının içerisine doğru yürüyebilme cesareti gösterebildiğimizde dönüşür, gerçeklikte kim olduğumuzu hatırlarız!”

Aslan Kral filmindeki bilge maymun “Rafiki”yi nasıl bilirsiniz? Maymunlar bizlere doğru yönü işaret eden kahin varlıklardır…

Bizim cesur, gözüpek kahramanımız; “Simba”, babasının ölümünden kendisini sorunmlu tutan amcasının sözlerini çocukluğunun masum doğasında içselleştirerek krallığından ayrıldıktan sonra hep yüreğinin bir yerlerinde geri dönmesi gerektiğini bilmektedir. Büyüyüp yüce gönüllü bir aslana dönüştüğünde, Rafiki’ye şöyle der: “Yapmam gerekeni biliyorum ama geri dönmek demek geçmişle hesaplaşmak demektir, uzun zamandır kaçıyorum, bu yüzden!”

Şimdi yaşam döngümüze bir göz gezdirelim, bizler de zaman zaman kaçmıyor muyuz? Yüzleşmemiz gerektiğini yüreğimiz ile gördüğümüz ve yine de o “acı” dan kaçındığımız süreçler deneyimlemiyor muyuz? Ve erteliyoruz, aslında ertelediğimiz “zaman” değil, kendi öz gerçekliğimiz!
“Acı” duyumsamadan özgürleşmek adına tek gerçekleştirmemiz gereken; o “acı”nı özüne doğru şimdinin bilinçliliği ile ilerlemek, geçmişten heybemize ağırlık olarak yüklemeyi seçtiğimiz değer yargılarımız ve gerçeklikten uzak inançlarımız ile değil!

Yukarıda özetlemeye çalıştığım farkındalığı Rafiki, Simba’ya çok öz bir şekilde uygulamalı olarak aktarıyor. Elindeki asası ile Simba nın kafasına vurur, Simba “Ah!..” der,

Maymun Rafiki der ki: “Ne önemi var, geçmişte kaldı!”

Simba: “Hala acıyor!”

Maymun Rafiki, bir kez daha vurmak için hamle gerçekleştirdiğinde, Simba kafasını eğer..
Rafiki: “Acıyı unutmak için ya ondan kaçarsın! Ya da ondan ders alarak yoluna devam edersin!”
Ve bu dialogun ardından Rafiki, Simba’ya sorar: “Şimdi ne yapacaksın?”
Simba: GERİ DÖNÜYORUM!

Siz (ler); nasıl ve ne zaman kendi krallığınızın merkezinde var olmayı seçerek tüm kainat ile sonsuz güzellikteki ışığınızı paylaşmak üzere, başla kendinize geri dönmeye “aşk” a düşmeye yönelik bir tohum atma niyetindesiniz?

SEVGİ”NİN GÜCÜ ADINA!

 Özge Genlik