Çocukluk dönemi takıntıları

24 Mart 2018 Cumartesi
Çocukluk dönemi takıntıları
Çocukluk dönemi takıntıları
> “Anne, lütfen cevap ver! Anneeee….”
> “Ayy vallahi fenalık bastı. Kızım temiz diyorum, anlamıyorsun. Temiz! Yeni yıkadım.”
> “Tamam, yıkadın. Ama ya sen görmeden kardeşim dokunduysa! Onun elindeki mikroplar pijamalarıma geçtiyse! Hem bunları yatağımın üzerine koymuşsun, ben yokken birileri gelip bu atağa oturduysa!”
Uzayıp giden bir ikna konuşması yaşadınız mı? Yakın çevrenizde gördünüz mü?
Takıntı (obsesyon), tekrarlayıcı, rahatsız edici, önlenmesi zor, istenmeyen, gerginlik ve endişe oluşturan düşüncelere denilir. Takıntılara ilişkin gerginliği azaltmak amacı güden tekrarlayıcı davranışlar ise “kompülsiyon” olarak isimlendirilir.
Son zamanlarda çocuklarda çok artış gösterdi.
Takıntılı kişilik yapılanması öncelikle anneden, sonra babadan geçer. Anne ve babada obsesyon yoksa, birinci derece akrabalardan birisinde varsa onlardan genetik geçişle miras alınır.

İkinci geçiş yolu “sosyal genetik” dediğimiz görerek öğrenme modelidir. Yani anne takıntılı, aşırı temiz/titiz bir kadınsa, kendi abartılı temizlik ritüellerini sanki çok normal temizlik algısı buymuş gibi çocuğuna aktarır. Örneğin ellerin bir kez sabunlanması yeterliyken, bu anneler en az 5-6 kez el yakanması için ısrar eder, vs gibi. Derken çocuk, el yıkamanın normal sayısının öyle olduğunu zannederek büyür. Daha azını yaptığında içi rahat etmez, kaçamak yaptığı kaygılarını yaşar.

Takıntı çok ilginçtir. Yaşayan bilir! Yüzü melek gibi, tavırları kibar çocuklarınız, bir bakarsınız ki ikna edilmesi son derece güç, inatçı varlıklara dönüşür! Onu yatıştırmayı başaramazsanız konuşma uzayıp gider. İkna çabalarınızın işe yaramadığı anlarda, evin içinde kabus dakikaları başlar. Bağırır, ağlar, kendisini yerden yere atar. Sinir krizi geçirdiğini düşünerek endişeye kapılırsınız.
Çocuğunuz ortalama 4-5 yaşlarına gelmeye başladıktan sonra zihinsel ve sosyal gelişim süreçleri gereği, yaşadığı hayatı anlamlandırmaya çalışır. Sorular sorar, uygun cevabı bulmaya, anlamaya çalışır. Zihni karışırsa tekrar sorar. Yeterince beslenebildiği cevabı alamazsa endişelenir ve sorular tekrarlanır. Soru tekrarları, bu yaşlarda anlamlandırma çabasının bir uzantısıdır.
Derken yaşı ilerlemeye devam eder. 6 yaş civarına gelir. Sorular hala basınçlı şekilde devam edebilir.

Takıntı ile normal süreç arasındaki fark tam da burada başlar. Çocuk soru sorduğunda veya endişelendiğinde verdiğiniz cevapla rahatlar, yetinir, hayatına devam ederse her şey normaldir. Ancak cevap verdiğiniz halde aynı şeyi defalarca sorar, bir türlü tatmin olmayıp sizden teyit almak için tekrarlayan sahneler yaşatırsa çocukluk dönemi takıntıları başlatmış olabilir.
Peki obsesyon ve kompülsiyonları, normal bir tedbir davranışından ayıran nedir?
Takıntı rahatsızlığında (OKB) görülen bazı davranışlar, birçoğumuzun gündelik hayatta yaptığımız, kendimizi çeşitli tehlikelerden korumak için gerek duyduğumuz davranışlardan farklı değildir. Oysa kirli olmadığı halde elleri kirli zannedip defalarca yıkamak; kapının kilitli olduğunu bildiği halde gidip gelip kontrol etmek; saçma olduğunu bildiği halde o düşünceyi beyinden atamamak; içinden bir sesin onu sürekli yönlendirdiğini düşünmek; sevdiklerine zarar geleceği kaygılarından kurtulamamak gibi durumlar takıntı halidir.

Çocuklarda en sık karşılaştığımız ve terapilerde çalıştığımız takıntıları sıralayacak olursam;

1. İstemeden zarar verirsem, istemeden yanlış bir şey yaparsam
“Kardeşime istemeden zarar verirsem…” gibi. Çocuk, zarar vereceğini düşündüğü kişiden özenle uzak durur. Bazı aileler, yeni doğan kardeşine hiç yaklaşmadığı için kıskandığını düşünerek çocuğunu getirir. Çocukla yaptığımız görüşmede durumun kardeş kıskançlığı değil, takıntı hali olduğunu düşünür, hemen tedbir almaya başlarız.

2. Zarar görürsem
“Okulda beni döverlerse…” gibi. Çocuk, zarar göreceği kaygısıyla içine kapanıktır. Okulda, diğer çocuklarlar diyaloğa girmez, teneffüste oynamaz, sokağa inmez. Aile genelde içine kapanık, asosyal olduğunu düşünerek getirir. Çocukla yapılan görüşmede böyle bir takıntıyla karşılaşılabilir.

3. Yeterince temiz mi?
“Ellerimi ne kadar çok yıkarsam yıkayayım, hep kirli gibi…”
“Beni öpmelerini istemiyorum, yanağıma tükrük bulaşır…”
“Tokalaşmayı sevmiyorum, elleri kirlidir, bana mikrop bulaşır…”
“Birilerinin dokunduğu şeyleri yemem… hastalanırım…” gibi. Çocuk, aşırı temizlik/titizlik nedeniyle önce okul ve sokak arkadaşlığı gibi sosyal çevreden uzaklaşır. Takıntılar arttıkça, ev halkına karşı da benzer titizlik tedbirlerini alır. Kendi kurallarına uyulmadığında aşırı sinirlenir. Kurallarına uyulmadığında sinir krizi bile geçirebilir. Bu krizlerle ev halkını yönetir, kendi istediklerini zorla yaptırır.

4. Kendine göre düzenlilik
Evdeki eşyaları, oyuncaklarını, kitaplarını belirli bir düzen içinde sıralama, bu sıra bozulursa evden birisinin öleceğini/hastalanacağını düşünme halidir. Bazı çocuklar okula giderken belirli ritüelleri yaparlar. Örneğin evdeki koltukların hepsinin kolluklarına iki kez dokunur, halıda üz kez zıplar ve evden o şekilde çıkar. Bunu yapmazsa, eve geldiğinde sevdiği birinin ölüsüyle karşılaşacağını zanneder.

5. Tekrar ve sayı takıntısı
Ev içinde yaptığı günlük davranışları için belirli sayılar vardır zihninde. O sayıyı tam olarak tutturmak zorunda hisseder. Örneğin ellerini 7 kez yıkar. Yatağına oturmadan önce 5 kez tek ayakta zıplar. Ders çalışırken şıkları tam 9 kez kontrol eder, gibi. Tüm hayatı rakamlara ve tekrarlamalara boğulur. Sayı tekrarı yaparken kafasını karıştırırsanız, o davranışa en baştan tekrar başlar. Sayıyı doğru yapıp yapmadığını bilemediğinde hep başa döner, bir süre sonra içinden çıkılmaz bir hal alır.

6. Her şey eksiksiz olmalı
Aşırı mükemmeliyetçi bir kişilik geliştirir. Herşey kendi kafasındaki şablona oturmak zorundadır. Örneğin annesine soru sorar. Annesi onun kafasındaki cevabı veremediyse, cevabı verirken tam da onun istediği sırayla söylemediyse hırçınlaşır, tekrar sorar. Hatta annesine nasıl cevap vermesi gerektiğini öğretir, tekrar sorar. Annesi harf hatası yapsa öfkelenir, yanlış cevap verdiği için yeniden sorar, tam olarak kendi öğrettiği gibi konuşmasını ister. Derken bir süre sonra anne çıldırır! Dayanamaz bir hal alır bu yaşananlar.

7. Dini takıntılar
“Abdestim oldu mu olmadı mı?”
“Namaz kılarken aklıma kötü şeyler geliyor…”
“İçimden Allah’a küfür etmek geliyor, sonra cehenneme gidersem diye korkuyorum…”
“Sürekli dua ediyorum… dua etmezsem sevdiklerime bir şey olacak diye korkuyorum…”gibi durumlardır. Özellikle 8 yaş sonrası çocuklarda karşılaşıyoruz. Ailenin dini konularda tavizsiz ve katı kurallı olması bu durumu tetikliyor.

8. Cinsel içerikli takıntılar
“insanların cinsel organlarını düşünüyorum…”
“İnsanların ayıp yerlerine gözüm takılıyor diye korkuyorum…”
“Cinsel durumları merak ediyorum, izlemek istiyorum…” vs gibi. Çocuk, cinsel içerikli konu ve durumlara karşı duyarlı olur. Televizyonda, çevredeki konuşmalarda hep cinsel konuları düşündüğü ve bu düşündüklerinin ayıp olduğunu bildiği için sıkıntı çeker. En çok korkulan ve çocuğun zorlandığı takıntı bu bence. Utanır ve bunları kimseye anlatamaz. İçine atıp kendisini üzdükçe takıntı artar. Bir süre sonra sebebi belli olmayan sinir krizlerine döner.

Tüm bunlar zaman içinde çocuğunuzun dikkat dağınıklığı yaşamasına, ders başarısında düşüşler göstermesine, diğer çocuklarda fiziki olarak uzak durmasına neden olmaya başlayabilir. Okula gitmek istemez, banyoda-tuvalette fazla kalır, ısrarcı görünür. Hatta iç sıkıntısı çok artmasına rağmen, aile çocuğun sorunlarına karşı duyarsızsa bedeninde, özellikle ciltte ciddi yaralar oluşur.
Ergenlik dönemine girmeye başlamasıyla birlikte, sahip olduğu bu semptomlar kişilik yapılanmasını değiştirmeye başlar. Yani çocuğunuzun takıntılı davranışlarını, zaman içinde onun huyu zannetmeye başlarsınız. Oysa huy falan değil, tamamen zamanla oluşmuş takıntılardır yaşadıkları.

Peki ne yapacaksınız?

Aile içi ilişkilerde huzursuzluk, kavga, tartışma, sorunlu karı-koca ilişkileri, bu ve benzeri sorunların ortaya çıkmasında etkili oluyor maalesef. Her şeyden önce aile çocuğuna huzurlu bir ortam sağlamalıdır diye düşünüyoruz. Bunun yanında çocuğun takıntılarına eşlik etmemeniz çok önemli. "Tatlım ben sana söylemiştim sorunun cevabını zaten... aa aklıma ne geldi, akşam çayın yanına kek yapalım mı ne dersin?" gibi rahatlatıcı ve şirin tarzda cevap vermek rahatlamasına yardım ediyor. Kızıp bağırmak veya ondan daha kaygılı şekilde basınçlı cevap vermek doğru değil.

Çocuğunuz davranışıyla sizi kontrol edebildiğini gördükçe durum ilerler. Tam da bu nedenle sizin tatlı ama ikna edici tarzla çocuğunuzu yatıştırmanız ve onun ritüellerine eşlik etmemeniz gerekir. Ona zaman ayırmak, eğlenceli sohbetler yapmak, duyguları hakkında konuşmak, birlikte gezmek, sevdiği faaliyetleri yapmak da çok işe yarar tabii ki.

Söylediğim gibi çocuklarda başlayıp gençlerde sıkça görülüyor takıntılar. Sıkıntı ve gerginlik oluşturan, güvenlik duygusunu azaltan her durumda çıkabilir.

Çocukluk dönemi takıntıları psikiyatrik bir rahatsızlıktır ve mutlaka çocuk psikiyatri uzmanlarına gitmenizi gerektirir. Bunun yanında düşünce takıntıları, davranış takıntıları ve bunlarla başetmeyi öğrenmesi için psikoterapi görmesi gerekir. Terapi eğitimi almış kişiler bu konuda sizlere yardım edecektir merak etmeyin. Üstelik çocuklarla çalışıp onları rahatlatmak, iyi hissetmelerini sağlamak insanı çok mutlu ediyor. En azından ben bu çocuklara terapi yaptığımda mutlu oluyorum.
Çok dikkatli olmalısınız. Çünkü takıntılar, sıkıntılı durumlarda ortaya çıkıyor. Sıkıntılı durum geçse bile takıntının kendisi kalmaya devam ediyor. Bu da takıntıyla yaşamaya mahkumiyet anlamına gelebiliyor...

Sevgiler...

Mehtap Kayaoğlu - mistikalem.com

(Psikolojik Danışman &Psikoterapist)
[email protected]