Dengeli epifiz bezi korkuyu yenmenizi sağlar

12 Nisan 2020 Pazar
Dengeli epifiz bezi korkuyu yenmenizi sağlar
Dengeli epifiz bezi korkuyu yenmenizi sağlar

 KORKULARINIZI DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORSANIZ

RUHUN KOLTUĞUNA DENGELİ ŞEKİLDE YERLEŞİN
 
Her birimizin özünde beslediği soyut ya da somut korkuları var. Kimimiz başarısız olmaktan, kimimiz yılandan-köpekten-kediden, kimimiz kapalı bir mekanda kalmaktan, kimimiz ise rededilmekten korkuyor...

Tüm korkularımızın kökünde ölüm korkusu var oluşunu sürdürmektedir. Yaşamı yaşamayı seçmediğimiz için genellikle her birimiz ölümden korkarız. Her doğum bir ölümdür. Doğarken ana rahmindeki çevremizden ayrışır ve plasentamızı (eşimizi) bırakarak doğarken ölürüz. Sonrasında ise her nefes verişte süptil bir düzeyde ölümü deneyimlemekteyiz. Kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek yaşamla birlikte akmayı seçmediğimiz anlarda korkularımızı besleriz. Özümüzdeki zenginliği can bulduğumuz Dünyaya nasıl sunacağımızı bilemediğimizden kendi kendimize engeller oluşturur ve zihnimizde korku illüzyonları oluşturmaya başlarız.

EPİFİZ BEZİNDEKİ DENGE HALİ KORKU İLLÜZYONU YOK EDER

Hangi metodu denerseniz deneyin isterseniz yıllarca psikoterapi seanslarına gidin eğer epifiz bezinizi dengelemek üzere hem sözel hem de davranışsal boyutta uygulamalar gerçekleştirmezseniz korkularınız bir ömür boyu gölgeniz olarak var oluşlarını sürdürürler. Epifiz bezi; zihnin gözüdür. Ünlü Fransız filozof Rene Descartes’in deyimi ile, “ruhun koltuğudur”. Epifiz bezi(pineal bezi), omurgalıların beyinlerinde yer alan yaklaşık olarak mercimek tanesi büyüklüğünde çam kozalağına benzer bir yapıya aynı zamanda endokrin sistem üzerinde yüksek kontrole sahip çok önemli iç salgı bezimizdir.

Vücudumuzda melatonin adı verilen, büyüme hormonu epifiz bezi tarafından salgılanmaktadır.

Melatonin, bedenimizin günlük ritmini düzenlemekte ayrıca cinsel gelişimimizde önemli bir rol oynamaktadır. Epifiz bezimizin dengeli olması; ruh ile beden arasında denge sağlar böylece farkındalığımız artar. Epifiz bezimizin dengeli çalışması için düzenli olarak meditasyon uygulamanın faydaları araştırmalar tarafından ispatlanmıştır. Düzenli meditasyon uygulamaları sayesinde bilinç düzeyi genişlerken; ebedi varlığımıza ilişkin farkındalığımız artar böylece zihin daima şimdi ve burada “an”ı deneyimler. An da olan bir zihin korku üretemez çünkü korku senaryoları üreten bir zihin ya geçmişte ya da gelecekte var olmaktadır.

KORKULARIMIZ BAĞIMLILIK OLUŞTURUR

Yaşamı hissetmekten korktukça dış dünyadaki nesnelere ve bazen en yakımızdaki kişilere yönelik bağımlılıklar geliştiririz sonrasında ise sindirim sistemi sorunları (kabızlık, mide ülseri, reflü…), insulin direnci ve diyabet, ödem, aşırı kilo, bağışıklık sistemi sorunları, kronik baş ağrıları, fibromiyalji, uyku bozuklukları, bitkinlik-halsizlik, panik bozukluk, depresif bozukluk gibi fizyolojik ve ruhsal boyutlarda organizmamızın bize seslenişleri ile yarattığımız illüzyonlardan uyanmaya korkularımız ile yüzleşmeye yönelik davetyiyeler alırız.

Korkularımızın bir diğer ana kaynağı annemiz ile koşulsuz sevgi zemininde köklenmemiş ilişkimizdedir. Annemiz ile ilişkimizde deneyimlediğimiz yetersizlikten kaynaklanan boşluğu doldurmaya yönelik çaba sürecinde korkular yaratarak kendimizi beslemeye çalışırız. Çünkü kendimizi olduğumuz gibi sevmeyi ve kabul etmeyi bilemeyişimiz; bedensel ve ruhsal şikayetler aracılığıyla kabul, ilgi ve sevgi arayışına yönelmemize neden olmaktadır. Annesi tarafından koşulsuz sevgi zemininde beslenen ve desteklenen bireyler özlerindeki zenginliği özgecilikle Dünya insanlık aileleri ile paylaşmayı tercih etmektedirler. Annemiz ile ilişkimiz her ne düzeyde olursa olsun onu bağışlamamız ve affetmemiz çok önemlidir. Çünkü annemiz bizim Dünya ya açılan kapımızdır, ona daima şükranla ve sevgiyle yaklaşmalıyız ki yaşam bize şükran ve sevgiyle yaklaşsın. Bizler annelerimize nasıl davranıyorsak, yaşam da bize aynı şekilde davranır. Anne demek yaşam/hayat demektir.

Korkularımızın illüzyonundan uyanmak her an kendimiz ile destekleyici ve sevgi dolu bir ilişki süreci oluşturmak mümkündür, bunun için:

1. Özgeci eylemlerde bulunun: özgecilik üzerine yapılan araştırmalar göstermektedir ki; sadece özgeci bir eylemi izlemek bağışıklık sisteminini güçlendirici etkiye sahip. Gönüllü olarak eylemde olacağınız bir topluluk ya da kurumda haftada en az 1-2 saat çalışmalar yürütmeyi tercih edin. Her fırsatta gönüllü faaliyetlerde bulunmayı deneyin.

2. Dinlemeyi Seçin: en derinlerde korkuları olan kişiler genellikle sadece kendi ihtiyaçlarının tatminine yönelik eylemlere yönelerek bencil davranış tutumları sergilerler. Çevrelerindeki insanların ihtiyaçlarına karşı duyarsız kalırlar. Haftanın bir günü, çevrenizdeki kişileri kendi vereceğiniz yanıtları ya da ihtiyaçlarınızı düşünmeksizin kalbinizle dinleyerek empati kurmayı deneyin. Karşınızdaki kişi bir olayı/ durumu anlatırken sözcüklerinin ardındaki duyguları hissetmeye ve ses tonundaki değişimlere dikkatinizi yöneltmeyi deneyin. Bu kişinin yerinde olsam nasıl hissederim, neler yapmayı seçerim, nasıl düşünürüm gibi soruların yanıtlarını dinleme süreciniz bitince kendiniz ile temasa geçerek gözden geçirin.

3. Ne ile Besleniyorum?: duygusal olarak neler sizi besliyor? Eylemde olduğunuzda özünüzdeki huzuru hissstmenize vesile olan içsel kaynaklarını düşünün ve onlara yaşamınızda daha fazla yer açmayı deneyin. Fiziksel beslenmenizde yeşil yapraklı taze ve çiğ gıda tüketimine özen gösterin.

4. Şükredin: her gün sabah ve akşam sahip olduğunuz, deneyimlediğiniz herşey için şükürlerinizi sunun. Derin korkuları olan kişiler kendilerini içsel olarak yetersiz hissettiklerinden dolayı her neye sahip olurlarda olsunlar bir süre sonra derin bir tatminsizlik deneyimlerler. Bu duygu durumunu içsel huzura dönüştürmek için şükran duyduğunuz şeyleri yüksek sesle telaffuz etmeyi deneyin.

5. Kendinize İyi Bakın: bazen kendi ihtiyaçlarımız ile temas etmekten o kadar korkarız ki; diğer insanların ihtiyaçlarını bütünüyle tatmin etme arayışına gireriz. Bu kendimizden kaçmaktır. Bunun yerine her gün düzenli olarak kendinize alan ve zaman ayırın.

Sadece kendi kendinizle olacağınız tek başınalık ve sessizlik zamanları oluşturun. Her gün düzenli olarak 5 dakika boyunca tüm iletişim cihazlarınızdan uzakta, sessiz ve sakin bir alanda tek başınalık zaman dilimleri yaratın. Ve tek başınalık sessizlik zaman sürecinde hiçbirşey yapmamayı tercih edin. Gözlerini kapatın mümkünse yere sırt üstü uzanın ve sadece herşeyi olduğu gibi bırakmayı deneyin. Hergün düzenli uygulama sayesinde; işlerinizdeki verimin arttığını ve ilişkilerinizin daha tatminkar seviyeye yükseldiğini gözlemleyebilirsiniz.

6. Yaşama Bağlanın: yaşamdaki var oluş nedeninizi keşfedin. Yaşamı deneyimlerken bağlılığınızı güçlendirecek bir idealiniz olsun ve her gün bu ideali gerçekleştirmek için emek vererek elinizden gelenin en iyisini yapın. Böylece yaşama yönelik aidiyet duygunuz beslenecek ve daha dingin hissedeceksiniz.

Uzman Psikolog Özge Genlik