EUREKA ! ( Boğa Burcunda Dolunay)

15 Kasım 2024 Cuma
EUREKA ! ( Boğa Burcunda Dolunay)
EUREKA ! ( Boğa Burcunda Dolunay)

"Yanlış düşünebilir, yanlış anlayabilir veya yanlış yapabilirsin; ama yanlış hissedemezsin." -Edith Wharton-

 

2024 yılının 46. haftasının son gününün başlangıç dakikalarında (16 Kasım Cumartesi/ 00.28) “Bahar’ın Güneş’ini ve “Doğa Ana”yı simgeleyen, öz değer bilincimizin sembolü Boğa burcunun son dekanında (24° Boğa = dekan yöneticisi ve eş zamanlı olarak kısmi asalette yer alan gezegen: Satürn)  aşkın tanrıçası Afrodit in (Venüs gezegeni) yönetiminde bir yaşam gurmesi bilincini ışıyan Saka (Kova) burcunun dodekatemoriasında, spiritüel gücün simgesi; Aslan burcu yükselirken tezahür eden Ay-Güneş karşıtlığı (dolunay),     19 Mayıs 2023 tarihi itibariyle başlattığımız özellikle de 2024 yılının 2. ayında tohumladığımız enerjinin neticesini kristalize ediyor! Adeta 2024 yılının muhasebesini derinlemesine ve bir o kadar da şaşırtıcı bir ritimde değerlendireceğimiz bir dolunay sürecindeyiz.

BAKALIM SÜRPRİZ YUMURTADAN NE ÇIKIYOR ?  

Çocukluk dönemimin bir bölümünde babam her akşam bana  sürpriz yumurta şeklindeki çikolatalardan getirirdi, içerisinden acaba ne çıkacak diye büyük bir heyecan ile çikolatanın  paketini açardım… Dolunay sürecinde de o içimizdeki ölümsüz saf  ve masum çocuğun heyecanıyla hayatın/yaşamın bizim aracılığımızla dünya kardeşlik ailemize nasıl bir mesaj iletmek istediğini bir anda anlamlandırabileceğimiz, zihnimizi tıpkı bir ambalaj paketi gibi sarıp sarmalamış toplumsal normlardan, nesiller boyu içselleştirdiğimiz kalıp yargılardan  özgürleştirmek adına güzel  ve sürpriz deneyimlerle karşılaşabiliriz, uyanık mıyız? Kalbimizin ritmini izleyelim… Bakalım bizi nereye davet ediyor?
 

SESSİZ OL VE SESSİZLİĞİN SESİNİ DİNLE...
 
Dolunayın ışığı iç sesimize güven duyumsayarak sezgilerimizin eylemlerimize yön vermesini işaret ediyor ve bizleri sessizliğin en derinindeki o sesi “dinle” meye davet ediyor. İletişim süreçlerimizin belkemiği olan; dinleme becerimiz üzerine bilinçli farkındalık uygulamaları gerçekleştirmemiz işlevsel olabilir. Gerçekten dinliyor muyuz? Bir, iki, üç …tıp! Hayat bize ne söylüyor? Şimdi kendi içimize yönelmek, öz gücümüzün ve potansiyelimizin farkına varma zamanı! 
İç sesimizle bütünleşmek ve özümüzdeki doğanın ritmini daha iyi duyumsayabilmek adına sanatın yaratıcı ve iyileştirici gücünden fayda sağlayabiliriz. Deneme yazıları kaleme almak, kalbimizin melodisiyle dans etmek, müze ziyaretleri gerçekleştirmek, doğada yürümek, masaj yaptırmak, şarkı söylemek, resim yapmak, kil hamurlarından objeler tasarlamak, kendimizle oyun oynamak vb. güzel ve anlamlı olabilir. Belki biraz da bizim için “huzur” ve “güven” in tam anlamıyla ne anlama geldiğine dair tefekkür edebiliriz.  Huzur ve güven bir şeye benzese bunun biçimi ne olur? Huzur ve güven bir melodi olsa nasıl bir ritmi olur? Huzur ve güvenin bir dokusu olsa bu doku nasıl olur? Huzur ve güven birer renk olsa hangi renk(ler) olur? Peki huzur ve güven bir koku olsa, nasıl kokar?

Bir öz sevgi disiplini olan yoga uygulamalarını günlük akış ritmimize entegre etmemiz de akıllıca bir seçim olabilir. İnsanoğlunun en temel besin maddesi olan; meditasyon süreçlerimizde derinleşmeyi araştırabilir bu bağlamda bir zihin  enstrümanı olan mantraları meditasyon süreçlerimize entegre etmeyi seçebiliriz. Bu süreçte “Mul” mantrasıyla çalışabiliriz.
Dolunayın ışığı idealist, hümanist, realist Saka (Kova) burcunun lezzetinin hâkim olduğu bölgede tezahür ettiği için; aklımıza düşen orijinal fikirlere kulak vermemiz, biraz tek başımıza kalmayı seçmek,  sürünün dışına çıkarak, her bir canlıdan farklı, eşsiz olan güzel ışığımızı parlatmak adına daha başka neler yapabiliriz? İlk aklınıza gelen daima sizin adınıza en doğru olandır! :))

İLİŞKİLERİMİZİN FARKLI BOYUTLARINA ZİHNİMİZİ AÇMAK
 
Hafızamızın derinliklerinde bedenimizde iz bırakan deneyimleri dönüştürmek üzere çok güzel bir zaman kalitesi deneyimlemekteyiz. Beden, zihnin somut halidir ve bedenlerimiz bilinçdışının bir yansımasıdır. Bu bağlamda mevcut bedenimizdeki yaşam döngümüzde; bedenimizde derin izler yaratmış deneyimleri fark etmek, görmek ve bu izlerin sesleriyle yüzleşmek akabinde hikayemizi dönüştürmek adına sıra dışı bir sıçrayış gerçekleştirebiliriz. Dünya gezegenindeki İlk çevremiz olan rahimde duyumsadıklarımız çerçevesinde dünyanın nasıl bir yer olduğuna dair bir algı sistematiği var ediyoruz ve her şey o ilk solukla beraber temel olan bu algı sistematiğinin üzerine sarmallar şeklinde inşa olmaya başlıyor.  Bu bağlamda şimdi bulunduğumuz noktadan bu sarmalın merkezine erişmek her an mümkündür çünkü her şey her an bizimle iletişim ve ilişki halindedir. Ne geçmiş geçmişte kalmış ne de gelecek olan bir gelecek var… Her şey, geçmiş-şimdi-gelecek, üçü bir arada mevcut anın realitesinde form kazanmaktadır. Bu bağlamda kendimizin özde ne olduğunu görmek, kendimizle olan biricik ilişkimizi iyileştirmek adına her zaman en gerçekçi ve doğru zamandır, cesaretimiz var mı? Her zaman sinir sistemimiz hazır olduğunda en başlangıçtan itibaren özümüzde mevcudiyetini koruyan bilgi (ler) bize sevgiyle açılacaktırSinir sistemimizi dengede olma haline davet etmek adına dünya gezegenindeki ölüm-doğum döngülerini deneyimlemek üzere kullandığımız en lüks ve son model aracımız olan: “beden”imiz üzerine konsantrasyonumuzu derinleştirmek, bedenimizle kurduğumuz ilişkiyi gözlemlemeye başlamak , o sessiz iletişimi anlamlandırmak harika bir başlangıç noktası olabilir.  

HAYDİ GELİN BİRAZ "DELİ"OLALIM!
 
Dolunayın ışığı çılgın dahi Uranüs gezegeniyle birleşirken, Merkür ve Venüs gezegenleri deklinasyon sınırlarını aşmışken, biz de biraz kendi kendimize çizdiğimiz sınırların ötesine geçerek, yeni ve özgün eylem deneyimlerini kendimize armağan etsek nasıl olur?
Haydi şimdi gelin hep beraber, zihin--beden arasındaki ilişkiyi bambaşka bir perspektiften deneyimleyebileceğimiz, zihinden özgürleşmek ve bedensel duyumlarımızı can kulağıyla dinlemek adına eğlenceli bir meditasyon uygulaması gerçekleştirelim: “Cibriş (Gebberish) Meditasyonunun tadına bakmaya ne dersiniz?
 
GİBBERİSH (CİBRİŞ) MEDİTASYONU 

* Başlanngıç için her bir aşamaya 3'er dakikalık eşit zaman dilimleri veriniz.*
 
1.Aşama:  Ayakta, yeryüzüne köklenen ayak tabanlarınızı hissederek, İçinizden geldiği gibi bedeninizi kendi içsel ritminize göre harekete davet ederken bu ritme hiçbir anlamı olmayan kelimeler eşlik etsin. Tıpkı bir bebek iken çıkardığınız sesler gibi, anlamsız belki çok saçma diyebileceğiniz sesleri; heceler- mırıldanmalar -anlam ifade etmeyen kelimeler şeklinde konuşun...Belki bu sesler bir şarkı gibi bir mırıldanma belki de bir yakarış, haykırış gibi olabilir izin verin olduğu gibi çıksın her şey,içeriden -dışarıya doğru... Eş zamanlı olarak beden nasıl hareket etmek istiyorsa izin verin bu hareket dalgasına. 

2. Aşama: Kendi kendinize hiçbir anlamı olmayan ses heceleriyle üç dakika boyunca konuşmanın ardından, yaşam ağacınız (omurganız) köklerinden en tepesindeki yaprağa değin dik-esnek ve rahat bir biçimde konumlanacak şekilde sessizce oturun, lütfen. Sessizliğin özündeki dinginliğe konsantrasyonunuzu nazikçe yönlendirin ve sessizliğin sesini dinleyin, bedeninizdeki duyumsamaların farkında olun. Zihninize düşünceler gelebilir, düşüncelerinize tutunmaksızın bırakın gökyüzündeki bulutlar gibi düşünceler de zihninizde akıp gitsin. 

3. Aşama: Sessizliği ve bedeninizdeki duyumsamaları üç dakika boyunca dinlemenin ardından sert bir zemine sırt üstü yavaşça uzanın ve bacaklarınızı kalça mesafenizce aralayın, ayaklarınız serbest kalsın. Şimdi derin bir nefes alın ve nefesinizi verirken tüm bedeni ve zihni bütünüyle yeryüzüne doğru özgürce bırakın. Teslimiyet bilinciyle sadece olana tanık olmayı araştırın.
 
Işık Olsun!