Eylül Ayı astrolojik olayları

04 Eylül 2021 Cumartesi
Eylül Ayı astrolojik olayları
Eylül Ayı astrolojik olayları

EYLÜL 2021: “AŞK”IN KANUNUNU YENİDEN YAZALIM MI?
(AŞK = HAKİKAT)

2021 yılının son çeyreğine Ay, meraklı zeka küpü İkizler in değişken, hızlı doğasında ışığını küçültmekte iken esnek ve şeffaf bir tonda giriş gerçekleştirdik.  Neticede öğrenci-öğretmen arketipinin sembolü İkizler burcunun doğasına uygun olarak; Eylül ayının hemen başlangıcında okul zilinin sesini duyduk! Hayat okulunun daimi kıdemli öğrencileri ise şu sıralar hummalı ve gizliden gizliye son bir hazırlık içerisindeler…

11 Eylül tarihine değin Başak burcundaki Venüs gezegeninin enerjisini tatmakta, deneyimlemekteyiz: özümüzdeki eril (animus) ile dişil (anima) ilişkisinin dengesini kusursuzlaştırmak niyetinde yol alıyoruz öz olarak dışarıda aradığımız bir diğerinin en başından beri içimizde olduğu hakikati ile yüzleşmeye doğru ilerliyoruz. İçsel dişil ve eril enerjimiz ile bilincin-bilinçdışı ile buluştuğu zeminde bulabiliriz.

6 Eylül'de haftaya etkin ve verimli bir enerji ile Ay marifetli Başak burcunda Balsamik Ay fazında iken başlıyoruz. Oldukça verimli hissediyoruz ancak bu pratik-verimli-çözüm üreten çalışkan enerjimizi zihinsel dağınıklığımızı toplamak üzere kullanmaya yöneltmemiz daha sağlıklı olacaktır. Bugün zihinsel olarak düşüncelerimizi boyunduruk altına almak üzere gücümüzü kullanabiliriz, böylece Salı günü tezahür edecek Yeniay enerjisi ile nasıl bir diet formunun öz yaşam enerjimizi faydacı bir tonda besleyeceğini en iyi şekilde analiz edebiliriz. Ayrıca Ay ın ışığı görünmez iken, görünmesini-bilinmesini istemediğimiz gizli birşeyleri belki ufak tefek cinayetlerimizi bu süreçte tezahür ettirmeyi seçebiliriz ;)

Bu nedenle ilişki deneyimler ve karşımızdaki partnerin bizim içimizdeki anima(dişil)/animus (eril) dengesini bize aynalamasını sağlarız ki; kendi merkezimizde ve içsel denge halinde var olabilelim. Ancak size minik bir detay ipucu vereyim: her ilişkinin sınırını /dengesini ; iletişim tonunun kalitesi belirler. İletişimin ham hali ise “algı” dır. Algılarımız; duyularımız aracılığı ile ilişki bağımızın tonuna göre form kazanarak gerçekliğimiz haline dönüşür ancak hatırlamalıyız ki;  gerçeklik tek başına bir şey değildir. Gerçeklik; canlılar arasındaki ilişkidir. İlişkinin tonu değiştiğinde, algıladığımız boyut dolayısı ile gerçekliğimiz de değişir.

”Gerçek; sadece bir algı meselesidir.” der  Fringe

Peki devam edelim; Ay ışığını haftasonu boyunca küçültmekte iken; (4 -5 Eylül) ışığı spiritüel ve fiziksel realitede en yüksek oktavda yansıtan Aslan burcunun cömert doğasında iken öz benliğimizi çocuksu bir doğa ile ortaya koyma yönünde hevesli olacağız. Ayrıca  Merkür ile Satürn gezegenleri arasındaki üçgen açı; akıl süzgecimizden süzülen düşüncelerin yaratım potansiyelini güçlendiriyor. Algı ve ifade biçimimiz daha gerçekçi bir zeminde köklenirken Satürn ün geri hareketini sürdürdüğünü göz önünde bulundurduğumuzda; geçmişte çözüme, açıklığa kavuşmamış meselelerimizin üzerine anlayışla odaklanmak üzere güzel bir zaman sürecindeyiz. Bu süreçte yeni girişimlerden ziyade Yeniay'a değin (7 Eylül) tamamlamak istediğimiz süreçlere konsantre olarak elimizdeki mevcut kaynakları değerlendirmek daha işlevsel olacaktır. Ve pek tabi haftasonu boyunca bilinçli bir formda dinlemeyi eş zamanlı olarak anlayışla dinlemeyi hatırlayalım.

Bu süreçte ; sağlık bilincindeki en önemli iyileştirici ilacın adını da hatırlıyoruz : “bilgi” Ayrıca Yeniay ın ışığı tam partil üçgen açı ile devrimin simgesi Uranüs gezegenine dokunuyor ve zihnimizde bugüne değin yaşam döngümüzün akışına ilişkin yerleşmiş/kalıplaşmış “zaman” olgusuna ilişkin tortuları aniden damıtmaya hazır mısınız diyor! Bu yazdıklarım şaka değil! Gerçek. Peki “gerçek” nedir? Tek bir gerçek mi var? Aynı anda birden fazla gerçekliği bir arada deneyimleme olasılığımız var mı?

Efendim? Bu “Olasılıksız” mı diyorsunuz? Her şey bir anda değişebilir, size peşin hüküm vermeden önce okuldaki derslerinizi can kulağı ile dinlemenizi önereceğim.

Vizeler “7 Haziran 2022” tarihinde başlıyor, final sınavları ise; 6 Nisan 2023 de gerçekleştiriliyor… Yeniaya ilişkin daha detaylı bir yazı sunacağım, şimdilik ön bir bilgi vermek istedim.

Salı günü (7 Eylül) Yeniay doğuyor ve dünyamızı değiştirmek için önce kendimizi değiştirmemizin ivediliğini ve değişim için yeni yaşam hikayemizin kurgusunu bedensel-zihinsel-ruhsal laboratuvarlarımızda yazmaya başlıyoruz. Eş zamanlı olarak çok radikal bir biçimde her boyutta (fizyolojik-zihinsel-tinsel) beslenme şeklimizi değiştirmeye başlıyoruz.
Her şeye “0” dan başlamak adına çok verimli bir döngünün kapısı açılıyor. Ve bu döngüde bizi destekleyecek en önemli güçlerden birisi de “kusurlarımız”ın bilgisi olacak gibi görünüyor (Yeniayın yönetici gezegeni Merkür ile Kiron (Chiron) arasındaki karşıt açı ) Bizi eşsiz kılan biricik kusurlarımızı zihnimizin derinliklerinden damıtmak adına verimli bir döngüdeyiz.

2008 yılında yayınlanmaya başlayan J. J. Abrams, Alex Kurtzman ve Roberto Orci tarafından kurgulanan bilimkurgu dizisi “Fringe” ı izlemiş miydiniz? Sıra dışı ve bir o kadar da bilimsel verilerin ışığında harmanlanmış olan bu yapımı izlemenizi öneririm Eylül ayı boyunca zihnimizi farklı olasılıklara doğru açarken Fringe dizisi yeni bir bakış açısı ile yaşam döngünüze bakmanıza olanak sağlayabilir. Burada dikkatinizi yöneltmenizi istediğim husus; “bilgi” nin gerçek panzehir olduğu ancak bilgimizin açılması için deneyimlemeyi seçtiğimiz olayların örüntüsünü  Çarşamba günü (8 Eylül) zihnimizde barış rüzgarları eserken, ılımlı ve dengeli bir güne Terazi burcunun estetik doğasının ahenginde güzel bir tonda başlıyoruz. Akıl-duygularımızın dengesi ile düşüncelerimizin birleştirici gücünü ortaya rahatlıkla koyabiliriz. Ay-Merkür birleşimi ile düşüncelerimizin gücü ile içsel dünyamızı yeniden tasarlamak üzere mantıklı adımlar atmayı seçebiliriz.

9 Eylül Perşembe günü; Ay, Hilal fazında, aklını kullanma cesareti göster diyen Terazi burcunun dengeli doğasında büyüyor. Gün genelinde zihnimiz ile aklımızın barış melodisi hakim iken; (Ay-Merkür birleşim açısı) Ay ın Yeraltı diyarı Hades ile uzlaşma yönünde diyalog başlatmak niyetinde ancak bu süreç içsel tutumumuza göre bir Meksika açmazına da dönüşme potansiyeli barındırmakta. Özellikle öğleden sonraki saatlerde bilinçdışımızın derinliklerinde yarattığımız bizi hipnoz altına almış fosilleşmiş duyumlarımızın farkındalığına erişmemiz adına kendimize objektif olabileceğimiz bir süreçteyiz. Belki de korkunun en büyük korkusu kendisidir.

Cuma günü (10 Eylül); Venüs gezegeni çok tutkulu bir doğaya; Akrep burcuna geçiş gerçekleştiriyor. Değer yargılarımızda daha tutucu olabileceğimiz, sevgiyi deneyimlemekte derinleşeceğimiz ancak sevgimizi paylaşmaya pek gönüllü olmayacağımız, aşkımızı bir sır gibi içimizde sarıp saklayacağımız derin bir süreç başlıyor.

Gün genelinde Ay, diplomasi ustası Terazi burcunda büyümeye devam ederken eylemlerimizin istediğimiz değil, seçtiğimiz boyutta ilerlemesi söz konusu bu bağlamda her şeyde bir hayır olduğunu kendimize gün boyunca hatırlatmak faydalı olabilir. Ani ve sürprizli gelişmelerin olması gerektiği için olduğunu ancak oluşan her sürpriz şarta/deneyime yönelik cevap verme hakkımızı farklı bir olasılıkta deneyimlemeyi seçebiliriz.

11 Eylül Cumartesi günü bilinçdışımızın ritmini ışıyan Ay, yaşamın tohumda daima devam ettiği bilincini ışıyan Akrep burcunun yoğun atmosferinde büyüyor. Değer yargılarımızın akıntı yönü aniden değişebilir böylece eğer uyanık isek önyargılarımızdan ayrışma fırsatı yakalayabilir, kendimize ne kadar dürüst olduğumuzu görebiliriz. Bu süreçte, ışıkların uyumlu dansı da yaşamı daha derinden görme ihtiyacımızı destekleyecektir.

“Olaylar, bizim başımıza gelmez, biz onların başına geliriz.” der Dane Rudhyar

Seçtiğimiz olayların örüntüsünü nasıl kurgulamakta olduğumuz. Diyelim ki; bir varlığı çok seviyorsunuz ancak onu deneyimlediğiniz zaman boyutunda kaybettiniz. Ancak siz bir bilim insanı olarak enerjinin yok olmayacağı bilgisini deneyimlemeyi seçebilirsiniz, başka bir boyuta geçerek o sevdiğinizi kendi evreninize getirmeyi seçer miydiniz? Belki de onun evreninde yeni bir yaşam kurgulayarak var olmayı seçersiniz kim bilir? Peki ya bu dünya okulundan mezun olmuş bir varlık olsanız ancak sizinle aynı ruhu paylaşan ikizinizin mevcut yaşamında ona bir mesaj iletmek için milyarlarca yıl ışık yılını geri dönerek yeniden dünya gezegeninde beden almayı seçer misiniz? Sizce sevgi, zaman boyutunu aşabilir mi? Sevgi; kainattaki tek hakikat, yegane güçtür.

2021 yılının ana mesajının “inandıklarımızı bildiklerimiz ile değiştireceğimiz” olduğunun altını daha önce birçok kez çizmiştim. Şimdi yılın son 4 ayı boyunca bildiklerimizin ana kaynağını ve bildiğimizi zannettiklerimiz ile neleri nasıl gerçekleştirmeyi seçtiğimizi sorgulayacağımız bir döngüye hızlı bir geçiş gerçekleştiriyoruz.

7 Eylül Salı günü, zihni sinir Başak burcunun ikinci dekanında, zihinsel algı boyutumuzun genliğini ışıyan Merkür gezegenin yönetiminde içsel doğamızdaki karşıtlıkları dengeleyen, uzlaştıran güç; Venüs gezegenin kısmi asalet ışığında sabahın erken saatlerinde (03:51) tezahür eden Yeniay; “yazı mı tura mı?” diye soruyor?

Yazı mı Tura mı:

Evet yazı gelirse; yıldırım nikahı ile gerçekleştireceğiniz “evlilik” yolu ile kendinizi gerçekleştirme ve öz benliğinizin ışığı ile bütünleşme yolculuğunuzda sürpriz ve güzel bir adım atmayı seçebileceğiniz, iki ayrı bedende birbiriniz için nefes alan tek bir ruh olduğunuzu idrak etmek üzere yeni bir serüvene başlayabileceğiniz , gibi eş zamanlı olarak tura gelmesi durumunda sizi hayat okulunda önümüzdeki 3-4 yıl boyunca bilgimizi uyandıracağımız temel müfredatımız: “Çoklu Evren Kuramı (Paralel Evrenler) ile tanışmaya davet ediyoruz.

Ancak siz seçiminizi zaten gerçekleştirdiniz, değil mi? Şimdi bu seçimin sonuçları ile yüzleşme vakti.
Yeniay süreci boyunca içselleştireceğimiz en ufak bir o kadar da önemli detay: kendi geleceğimizi seçme hakkımızı tezahür ettirirken yaşayan-yaşamış-yaşayacak olan her canlının, (“bilgi”nin de bir canlı ve enerji olduğunu hatırlayalım), yaşam döngüsündeki deneyimlerini değiştirme olasılığımızı zihnimizde damıtıyoruz.

Tüm olası gerçekleri bildiğinizi bir düşünsenize ne kadar harika olurdu değil mi? Ancak sizce “bilmek” yeterli mi? Herhangi birşeyi bilebiliriz ancak algılarımız hangi boyutta kök salmakta ise bildiğimiz gerçekliğin o boyutunu deneyimleyebiliriz.

Peki ya diğer boyutlar?

Anlayacağınız üzere ilk dersimizin konusu: “Laplace’in Şeytanı” Tabi ki Laplace in kuramını irdelerken önce sıkı sıkıya bağlı olduğumuz gerçeklik boyutumuzun avukatlığını nasıl gerçekleştirdiğimiz ile yüzleşiyoruz. Yeniayın yönetici ve kısmi asaletindeki gezegenlerin (Merkür ve Venüs) her olguyu objektif ve uzlaştırıcı bir zeminde değerlendirdiği için “karar” vermekte biraz güçlük deneyimleyen Terazi burcunun zemininde olması biraz işimizi kolaylaştırırken; kararlarımızın “doğru” ya da “yanlış” olmadığını sadece nötr olarak “karar” olduğunu ve o anın kalitesine bağlı bir seçim gerçekleştirerek zihnimizdeki bir yansımayı tezahür ettirdiğimizi idrak ediyoruz.

Bu süreçte “bilgi”nin gücünü kaos’a düzen sağlayacak denge anahtarının “bilgi” olduğu hakikati ile karşı karşıya kalacağız. Peki içerisinde varoluşumuzu deneyimlediğimiz evren, evimiz dünya en önemlisi öz yaşam enerjimizi yöneten aracımız bedenimiz hakkında ne ölçüde bilgimiz mevcut?
Bedenimizin yazılım programını güncelleme:  Eylül ayının başında yaşam enerjimizi simgeleyen Mars ile vizyonlarımızı, hayallerimizi, idealize ettiğimiz gerçekliğin sınırsızlığını simgeleyen Neptün gezegeni birbirlerine karşı karşıya bakmakta idiler halen bu enerjinin tesiri altında iken sizce ne görüyoruz? Yaşam döngümüzün bilincimize ait işlevselliğini yitirmiş kalıpların, modellerin değişimi için enerji yatırımımızı kendi merkezimize; öz merkez bankamızdaki ruh koine yapmamız hakikatini görebiliyor muyuz? Bugüne değin deneyimlediğimiz hayal kırıklıkları daha yüksek bir bilinç boyutuna açılmamızı, gözümüzün önüne çekilen sis perdesinin nihai hedefi; sadece kendi beden sınırlarımıza yönelik konsantrasyonumuzu keskinleştirmek ve yaşam irademizi ne ölçüde bilinçli olarak kullandığımızı net görebilmemiz adına olabilir mi? Gerçekten neyi/ nasıl savunuyoruz? Gerçekten neye yönelik tutku duyumsuyoruz? İnisiyatif alırken isteklerimizi nasıl ortaya koyuyoruz? Öz yaşam enerji yatırımımızı nereye nasıl gerçekleştirmeyi seçiyoruz?

İşte bu soruların öz yanıtları içsel olarak duyumsayabilmemiz adına; birazcık yanılmamız, bir tutam aldatılmamız, bir parça zihnimizin bulanıklaşması olağan değil mi? Neptün gezegeni hakkında

Dane Rudhyar şöyle demiş: “her seviyede bütünün bütünlüğünü iyileştirici ve destekleyici kudreti.” Ve bu anlamlı sözü analitik psikoterapinin yaratıcısı Carl Gustav Jung un “sizi gerçekte neyin destekliyor olduğunu o şey artık sizi desteklemediğinde anlarsınız.” Sözü ile taçlandıralım. Evet; aldatan, yanıltan, belirsizleştiren bir diğeri var mı sizce?