Ali Rıza Bayzan Ali Rıza BayzanSufi ile Terapist

Karlar üzerine kanla yazılan bir aşk öyküsü

27 Kasım 2018 Salı
Karlar üzerine kanla yazılan bir aşk öyküsü
Karlar üzerine kanla yazılan bir aşk öyküsü

Kapının önünde, böğründeki ve boynundaki tüyleri dimdik, ayakları karlara gömülü, ok saplanmış kanadından sızan kanı karlı eşiğe yayılmış ak bir turna yatıyormuş, güçlükle soluk alıyormuş.

Adam eğilmiş, kuşu incitmemeye çalışarak oku kanadından çıkarmış, sonra kucaklayarak içeri almış.

Bir süre kuşun kendine gelmesini beklemiş; bir gün, iki gün. Su vermiş, yiyecek vermiş. Sonunda koca turna ince, uzun bacakları üzerine doğrulmuş, silkinmiş, kapıya doğru yürümüş. Adam, kapıyı açmış, sabah güneşi karşıki dağdan başını uzatmış bakıyormuş. Turna uçmuş, gökyüzünde kayıplara karışmış.

Bir gün sonra, adam dışarı bakmak ve karları süpürmek üzere kulübesinin kapısını aralamış. Ve karşısında dünyalar güzeli genç bir kız, beyaz giysiler içinde gülümsüyormuş. Adamın beklediği aşk mı, genç kızın aradığı kısmet mi, turna kuşunun talihi mi, bunu kim bilebilirmiş ki?

Adam ve kız birbirlerine âşık olmuş, evlenmişler. Adam çok yoksulmuş, karısı ve kendine bakamayacak kadar yoksul. Karısı bir gün ona şu teklifi götürmüş: Sevgili kocacığım, dışarda işe yaramadan duran dokumacı kulübesinde üç gün üç gece çalışayım, kumaş dokuyayım, sen de o kumaşı pazarda sat, böylece geçinip gideriz. Ama bir koşulum var, sakın, beni görmeye kulübeye gelme. Kocası sevinçle kabul etmiş. Kulübeye kapanan karısının çıkmasını beklemiş.

Üçüncü günün sonunda karısı, kucağında muhteşem güzellikte bir kumaşla gelmiş. Adam, kumaşı bezciler çarşısına götürmüş; o kadar beğenilmiş ki, kumaşa “Turnanın Bin Tüyü” adı verilmiş, adama da parası altın olarak ödenmiş.

Adamın sevinci ve mutluluğu fazla uzun sürmemiş, ihtirasla eve dönüp karısına, aynı kumaştan bir kez daha yapmasını rica etmiş. Karısı kulübeye kapanarak aynı güzellikte yeni bir kumaş daha dokumuş, ama biraz halsiz, hatta epey zayıflamış halde dışarı çıkmış.

Adam bu kumaşı da pazarda iyi bir paraya satmış. Sevinçle eve dönmüş ve daha nasılsın, iyi misin diye sormadan, canımsın cicimsin demeden, karısından yeni bir kumaş daha dokumasını rica etmiş.

Hırsından, karısının nasıl da zayıfladığını, solduğunu gözü görmüyormuş. Peki demiş karısı, dokuma kulübesine yeniden yollanmış. Ama, daha üç gün dolmadan, ikinci günün başında, kocası kulübedeki dokuma işini merak etmiş. Mucizevi dokumanın daha çok üretilebileceğini düşünmüş belki de. Ve kulübenin kapısını açmış, içeride, havada uçuşan tüyler ve tozlar arasında, gövdesindeki tüyleri yolup ak bir kumaş dokuyan turna kuşunu, perişan halde görmüş. Turna, doğrulmuş, “Buraya gelmeyeceğine söz vermiştin” demiş ve kulübenin kapısını aralayıp gökyüzüne ağmış.

Özcan Yüksek, Atlas Dergisi, Kasım 2013

Fotoğraf: Thomas Krumenacke

Ali Rıza Bayzan - Mistikalem.com