Ali Rıza Bayzan Ali Rıza BayzanSufi ile Terapist

Körler Ülkesinde Kral Olmak...

16 Haziran 2021 Çarşamba
Körler Ülkesinde Kral Olmak...
Körler Ülkesinde Kral Olmak...

Bilimkurgu'nun önde gelen yazarlarından Herbert George Wells, ilginç bir öykü ile; Körler Ülkesi’nde özgürlük kavramını anlatmaya çalışır.

Wells on dört kuşak boyunca kör olan insanların yaşadığı vadideki bir köye düşen ve onların arasında yaşamak zorunda kalan dağcı Nunez'in ikilemini anlatır. Köyün kör halkı görmekle ilgili tüm isimleri ve kavramları unutmuş veya kendilerine göre değiştirmişler.

Arkadaşlar, öyküyü okurken körlerin yerine kalbini unutan insanları koyun, dağcının yerine Sûfi'yi koyabilirsiniz.... 

Öyküyü, Murat Toktamışoğlu'nın Aklın Öteki Sesi ( Kapital Y. , s. 91- 2003) adlı eserinden aktarıyorum: 

Dere tepe, dağ ova dolaşmasını seven tek gözlü Nunez adlı bir adam varmış. Yürür yürür gider, gider gider yürürmüş.

Bir gün uzaklarda renkleri karmakarışık bir köy görmüş; alacalı bulacalı garip bir köy. Yaklaşmış köye doğru. Yolları bir tuhaf, evleri bir tuhaf, insanları bir tuhafmış köyün...

Girince köyün içine, anlamış meseleyi. Körler köyüymüş burası. Kadınların, erkeklerin, çocukların sonuçta herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri.

Gezgin adam karar vermiş burada yaşamaya:

“Hiç değilse benim bir gözüm var” diyormuş, “Körler ülkesinde şaşılar kral olur, derler. Ben de bunların başına geçer yaşarım.”
Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları, burunları çok hassasmış. Kendilerine göre bir düzen içinde yuvarlanıp gidiyorlarmış.
Adam şaşkın hallerine bakıyormuş onların. Yürümeleri, konuşmaları doğrusu başka türlüymüş.
Bir gün körlerden biri ötekinin malını aşırmış. Sadece tek gözlü adam görmüş bunu. Bağırarak ilan etmiş: “Filanca malını çaldı falancanın.”

Körler, “Nereden biliyorsun, o kadar uzaktan duyulmaz ki” demişler.
“Ben duymadım, gördüm. Gözüm var benim, görüyorum.”

Körler göz diye, görmek diye bir şey bilmiyorlarmış. Uzun yıllar içinde çoktan unutmuşlar bu hissi. “Ne demek görmek?” demişler, “Nasıl görüyorsun yani, duyulmayacak mesafeden anlıyor musun ne olup bittiğini?”
“Anlıyorum tabii...”
“İnanmayız, imtihan edeceğiz seni...”

Adamı almışlar, uzakça bir yere dikmişler. Tecrübeleriyle biliyorlarmış o uzaklıktan hiçbir şeyin işitilmeyeceğini.
“Anlat bakalım, şimdi biz ne yapıyoruz?” demişler.
Adam anlatmış: “Oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz vs..” derken, körler bir evin içine girmişler, bağırmışlar: “Anlatsana...”

“İçeri girdiniz, göremiyorum ki...”

Körler bilmedikleri için içeri girmenin ne olduğunu, “Ne olmuş yani içeri girmişsek. 50 cm. fark etti, anlat anlat” demişler.
“Arada duvar var göremiyorum”

Körler, “Sen atıyorsun” demişler, “Demincek tesadüf etti. Bak, şimdi bilemiyorsun.”
“Ben duymuyorum, ben görüyorum” diyormuş adam.

“Öyle şey olmaz” demişler, “Sende bir bozukluk var. Saçmalıyorsun, acayip şeyler söylüyorsun. Hekime muayene ettireceğiz seni...”

Adamı yaka paça köyün hekimine götürmüşler. Hekim de kör tabii...
Elleriyle yoklamaya başlamış adamı.

Yoklamış yoklamış ve parmaklarını adamın yüzünde gezdirirken:

“Buldum” demiş, “Bozukluk burada... "
Adamın açık olan gözünü kastediyormuş hekim ve, “Saçmalaması bundan dolayı” diyormuş.
“Ben şimdi hallederim, düzeltirim onu!..”

Körler ülkesinde kral olmaya kalkan gezginci zor bela kurtarmış kendisini oradan.

Kıssadan Hisse:  Modern zamanlar da böyle değil mi; bilginin kaynağı olarak sadece duyularımızı ve aklımızı sayıyor, bazı şeylerin ancak kalbimizle de kavranabileceğini inkar ediyor.

Ali Rıza Bayzan - Mistikalem.com

instagram: alirizabayzan

twitter: @arbayzan

facebook: Ali Rıza Bayzan