Neden hayatımızda artık ilginç şeyler olmuyor?

25 Eylül 2017 Pazartesi
Neden hayatımızda artık ilginç şeyler olmuyor?
Neden hayatımızda artık ilginç şeyler olmuyor?

Başlıkta yer verdiğimiz bu soru, bugünlerde çok sık dillerden dökülür oldu. Dünyanın belki de en fantastik zamanlarına şahitlik ediyoruz ama yine de bir iç sıkıntısı alıp başını gitmiş durumda. Yoo, hayır. Bu yazı insanın bencil yaklaşımı ile tüketim algısının yarattığı doymaz insanlar söylemine taşınmayacak. Konuya daha teknik, daha zihinsel yaklaşacağız.

Şimdi, dikkatinizi çektiyse bu bir yetişkin bunalımıdır: ilgi çekici şey yaşayamamak. Küçük çocukların çoğunlukla böyle sıkıntıları yoktur, çünkü onlara her şey ilginç gelir. Topraktan yaptıkları köfteler, solucanlar, parkta salıncaklar, arkadaşlar, bilgisayar oyunları ve çizgi filmler gündelik ilginç şeylerdir. Coşku yaratırlar çocukta. Bir de bayram, yılbaşı, doğum günü gibi ekstra ilgi çeken şeyler vardır, onlar için.

Biz bu durumu çocukların naifliğine bağlarız. Naiftir çocuklar da, ondan bize artık basit ve rutin gelen şeyleri ilginç bulurlar.

Oysa cevap bundan daha farklı ve daha umut verici.

Öncelikle ilgilenmek nedir, ilgi çekicilik nedir bunu bilmek gerekir. İlgi çeken şey diye bir şey yoktur. Şeylerin, insanın bakış açısı dışında ne bir kıymeti, ne bir zararı ne de bir faydası yoktur. Yani ilginç bir şey olmuyor önermesi yanlıştır, çünkü bizim dışımızda ilginç, iyi, kötü, bayık şeyler yoktur. İşte çocuklarla aramızdaki fark bundan kaynaklanır. Çocuğun ilgi çekici olarak gördüğü şeyi biz görmeyiz. Çünkü şey’e bakan göz başkadır, algı başkadır böylece varılan sonuç başkadır.

Yani sorunun doğrusu şöyle olacaktır: “neden hiçbir şey ilgimi çekmiyor?”

Bu sorunun birçok yanıtı olabilir, ama biz bu yazıda bir yanıt üzerinde duracağız.
İlgilenmek için meyl gerekir. Yani çekilme gerekir. Çekilmenin gerçekleşebilmesi içinse zihinde belli bir oranda özgürlük olmalıdır. Çünkü zihin, başka şeylerle zincirlenmişken, başka bir şeye doğru meyl edemez, yakınlık kuramaz.

Peki nedir o başka şeyler?

Geçmiş ve gelecektir.

Eğer zihnimiz, geçmişin yaşanmışlıklarını bugünkü düşüncelerimize çekiyorsa, bunu bir alışkanlık haline getirmişse, zihin adlı odanın bir bölümü tüm bunlarla dolu olur.
Eğer zihin gelecekte düşünülmesi gereken yaşanacakları bugüne çekiyorsa, o zaman odanın bir kısmı da gelecekle dolu olur.

Kalan bölümün bir kısmı ise gündelik işlere kafa yormaya ayrılır.

Görüldüğü gibi bilinçte geriye çok az bir yer kalır. Ve de bilincin çok az bir enerjisi.

Bu enerji, çoğunlukla başka şeylere odaklanmaya yetecek güçte değildir, dolayısıyla meyl gerçekleşmez.

Meyl gerçekleşmediğinde ise, yeni ilgi nesneleri oluşmaz ve bunun getireceği coşku, heyecan ve motivasyondan mahrum kalırız.

Bunu şöyle bir örnekle izah edelim: bir otobüs şoförüsünüz. Araca bir sürü insan bindi, ama inmiyorlar. Birkaç durak sonra araç tıklım tıkış oldu. Artık önünüze çıkan durakları pas geçiyorsunuz çünkü yolcu alacak yeriniz kalmadı. Bir süre sonra aracın içine baktıkça hep aynı yüzleri görür oluyorsunuz. Ve içiniz sıkılmaya başlıyor. Hiç yeni biri araca binmiyor diye hayıflanıyorsunuz, ama aslında duraklarda yeni biri için durmayan sizsiniz. Çünkü otobüs ful dolu.

Peki, o otobüsteki yolcular nasıl indirilir?

O otobüste durağı geçtiği halde hala gelmediğini düşünen yolcular var: yani mesele çoktan olup, bitip kapanmış olmasına rağmen hala zihninize çağırdığınız olaylar, bu olaylarla bağlantılı kişiler ve onlarla ilgili hissettikleriniz. Yine bu olaylara dair belki de evinizde, odanızda, kişisel eşyalarınızı sakladığınız kutunuzda, günlüğünüzde sakladığınız yaşanmışlık kalıntıları… Bunları atın! Bunların artık otobüste yeri yok ve boşuna yer işgal ediyorlar. Artık onlarla alakalı yapılacak bir şey yok. Onları tekrar tekrar düşünmek, tekrar tekrar ders almaya çalışmak -benzetme için özür dilerim- yediğimiz ve dışkıladığımız bir gıdayı, “acaba içinde birazcık daha vitamin kaldı mı belki de iyi sindiremedim” ya da “çok güzel bir pastaydı acaba tekrar yesem aynı tadı alır mıyım” diyerek yemeye benziyor. Zehirlenirsiniz. Aynı dışkınızı yediğinizde zehirleneceğiniz gibi. Yaşanan olaylar zaten gerektiği ölçüde sizi değiştirmiş ve dönüştürmüştür. Siz bunu farkında olsanız da olmasanız da. Dolayısıyla artık sifonu çekmenin vakti geldi.

Bir de otobüse erken binenler var. 3 gün sonra arkadaşıyla buluşmak için Kadıköy’e gidecekmiş ama buluşma fikriyle o kadar telaşlanmış ki 3 gün evvelden Kadıköy otobüsüne binmiş. Evet, işte geleceği fazla takmak buna benziyor. 3 gün sonraki buluşma için bugün yola çıkar ve buluşulacak kafeye gider, orada 3 gün kapı önünde yatarsanız bitap düşersiniz. O zaman buluşmaya haliniz kalmaz ve iyi geçecek bir buluşma böyle anlamsız bir davranış sonucu mahvolur. Bu, plan yapmayın demek değildir. Planı yapın, ama planı bugün zihninizde yaşamayın! O, zamanı geldiğinde zaten yaşanacaktır. Dolayısıyla, erkenden otobüse binen yolcularınıza, otobüsten inip eve gitmelerini ve sakinleşmek için bir melisa çayı içmelerini salık verin. Zihninizden geleceği çıkartın. Evinizden, odanızdan geleceği çıkartın. Gelecekte işime yarayacak diye evin ortasında tuttuğunuz şeyleri, paketleyip dolaba kaldırın. İhtiyaç duyduğunuzda indirmek üzere. Bugünkü alanınızı işgal etmelerine müsaade etmeyin.

Son olarak, bir de nereden geldiği, neden geldiği, ne yaptığı belli olmayan şeyler vardır zihnimizde. Ankara’ya gidecekken Tuzla aracına binmiş yolcular. Onları da indirin araçtan!
Hayatınızda neden durduğunu, nereden geldiğini bilmediğiniz insanları, evinizdeki eşyaları, nezaketle yollarına uğurlayın. Zihninizde size ait olmayan ve neden düşündüğünüzü bile bilmediğiniz durumları geriye atın.

Özetle; alan açın. Odanızda, evinizde, sosyal çevrenizde ve en önemlisi zihninizde. Alan açın ki, kendinize zaman yaratın ki bu zamanda rahatça çevreye bakacak, her durakta duracak ferahlığınız olsun. Ferahlığınız olsun ki, sakin kafayla ilginizi çeken yeni insanları hayatınıza alabilin.
Aksi takdirde durum, oturma takımı olan eve, tekrar oturma takımı almak istemeye, ama nereye koyacağınızı bilememeye veya üst üste koymaya çalışmaya benzer, ve elbette hiç de coşku verici bir süreç olmaz.

İşte çocuklar bu yüzden her şeyi ilginç bulurlar.

Çünkü zihinleri temizdir, boştur, alan çoktur, kafa rahattır. Dolayısıyla her şeye gerekli vakti ayırabilir, meyledebilir, odaklanabilirler. Bir çocuk kadar olmasa da, hayatınızı fazlalık ve lüzumsuz eşya, kişi ve düşüncelerden temizleyerek bir ergen kadar coşku duyabileceğiniz günleri tekrar yaşayabilirsiniz. Hem de bu sefer bir artıyla: yetişkin olmanın verdiği güç ve tecrübeyle, aşırı coşku ve ilgi çekici şeyin olası zararlarından da korunarak.

Temizliğiniz hayırlı olsun.

Caput Draconis - mistikalem.com