ÖLÜMLÜ DOĞAMIZI KEŞFETMEK

26 Nisan 2025 Cumartesi
ÖLÜMLÜ DOĞAMIZI KEŞFETMEK
ÖLÜMLÜ DOĞAMIZI KEŞFETMEK
"Le soleil ni la mort ne se peuvent regarder en face. = Güneşin ya da ölümün yüzüne doğrudan bakamazsınız." -François de La Rochefoucauld-

 

Değerli okurlar,

Yılın 4. ayının son Pazar günü (Güneş'in günü/ 27 Nisan 22:31), bilinçdışımızın ritmini ışıyan Ay biricik aşkı Güneş ile 'Bahar'ın Güneş'ini sembolize eden, öz değer bilicimizin baramotresi, üreme,  verimlilik  ve yeniden doğuşun sembolü Boğa burcunun güzel mis kokulu bahçesinde birleşiyor...

Ölümlü doğamızla ilişkimiz nasıl? 

Işıklar, ölümlü doğmızla var olan ilişkimizi sahneye koyuyor. Her an mevcut bedenimizdeki son deneyim olabilme potansiyeline sahiptir. Ölüm, genellikle yaşamın karşıtı gibi nitelendirilse de 'doğum' gibi yaşamı/hayatı var eden bir diğer güçlü dinamiktir. Bir başka deyimle hayat/yaşam; ölüm-doğum döngüsünde tezahür eden kendini hatırlama yolculuğudur. Bu dünyaya doğarken eş zamanlı olarak öldük, ve ölürken yeniden doğduk bu sonsuz bir döngüdür ta ki uyanıncaya ve samsara döngüsünden özgürleşinceye dek...

2009 yılında İst. Bilgi Üniversitesindeki psikoloji lisans eğitimimin son yılında bir bitirme projesi hazırlamak istedim, danışman eğitmenim  iki konu seçeneği sundu : 1) Çoculuk çağındaki cinsel istismar/ 2) Ölüm sonrası yas süreci. Çok fazla düşünmeden "Yas" sürecini irdelemek, ölümün bilinmezliğini keşfetmek adına iç dünyamda bir kıpırtı hissettim ve lisans bitirme projesi olarak "Türk Kültüründe Yas Süreci" başlığı altında bir araştırma yayınladım, bu araştırma sonucunda aydınlanan bilgiler 2012 yılında yüksek lisans tezime dönüştü. Bu süreç boyunca "ölüm" ü konuşmaktan çekindiğimiz ve/veya istemeyeşimizin yas sürecinin nasıl deneyimleneceğine ilişkin en önemli katalizör olduğunu fark ettim. Mevcut bedenimdeki yaşam döngümde 2 kez ölümle kucaklaştım ilki 9 yaşımda iken, ikinci kucaklaşma ise 30 yaşımı deneyimlerken gerçekleşti bu bağlamda "ölüm"ü  bildiğimi, ölümle tanıştığımı söyleyebilirim. Öz olarak; ölüm, doğuma göre çok daha kolay ve sevgi dolu bir ışık deneyimi. 

Ölüm hakkındaki bilgi eksikliğimizi gidermek, hayatın/yaşamın sonunun ölümle geldiğine ilişkin inançlarımızın değişmesi yönünde yapabileceğimiz en anlamlı eylemin;  kendi iç dünyamızda ölüm olgusunu araştırmak ve kendimize özgü bir ölüm tanımı yaratmak  olduğu kanaatindeyim. 

Ay, Güneş ile Boğa burcunun ilk dekanında ( 7 46' / dekan yöneticisi: Merkür), aşkın, doğurganlığın, güzelliğin  Tanrıçası Afrodit in şahitliğinde (Venüs gezegeninin kısmi asalet ışığında), öz'de kim olduğumuzu sorabilme cesaretimizi yüreğimizde ateşleyen Aslan burcunun sevgi ışıyan sahnesinde   ( dodekatemoriasında)  birleşirken Yeniayın doğum anında ufukta inançlarımızı, hayat felsefemizi ışıyan Yay burcu yükseliyor. İşte şimdi "ölümlü" doğamızla ilişkimizi aydınlatmak ve hayatımızı daha anlamlı bir yolculuğa dönüştürmek adına sahne zamanı! 

"İnsanın gerçek benliği, ancak ölümün karşısında doğar.» ---Saint Augustinus----

Boğa ve Aslan burcu birbirinin antisya/ birbirini ayalayan iki burç dinamiği olmasının yanı sıra her iki burç süreci de yaratıcılığı ve spiritüelliği simgelemektedir. Pema Chödrön'un altını çizdiği üzere; "Ancak ölümü anlarsak, yaşamımızın anlamını keşfederiz."  Ölümün güzel doğasını keşfetmek üzere bir yolculuğa uzanacağımız önümüzdeki 2,5 yıl boyunca yolculuğun ilk adımının suali Irvin Yalom'dan geliyor: "Ölümün seni en çok korkutan yönü nedir?" 

MATADOR'UN KOLAY OLMAYAN SÜRECİ 

Matador, bu kez ölümün onu en çok korkutan yönünü arenada keşfediyor ! Yeniayın doğum anında Işığın savaşçısı ARES (Mars gezegeni) Aslan burcunda, Yeraltı diyarının adaletli hükümdarı HADES (Plüton gezegeni) Saka (kova ) burcunda, karşı karşıya geliyorlar ve oluşan enerji Işıklarda yoğunlaşıyor, adeta kitleniyor! (Mars-Plüton- Yeniayın ışığı arasında t-kare açı kalıbı var oluyor.)  T -kare açı kalıbıın kilit noktasında ise Ay-Güneş birleşimi konumlanıyor. Ay yücelim asaletinde konumlandığı Boğa burcunda, Yeniay Güneş'in yönetimindeki Aslan dodekatemoriasında doğduğundan Işıklar oldukça güçlü bir konumda. Matador'un işi pek kolay gözükmüyor, ne dersiniz? 

Boğa ile matador karşılaştığında , asıl şov matador bilinmez olana güven duyumsayarak öz yeteneklerine olan kesin inancının ışığında cesaretle boğaya dokunduğunda başlıyor! 

Sonsuz yaşam gücümüzle var olan derin bağımızın zenginliğini keşfetmek adına çok verimli bir döngüdeyiz. Önümüzdeki mevcut süreçte; bizleri ölüm-doğum döngüsüne bağlayan altın iplik; nefesimiz üzerine yoğunlaşmamız nefesimizin ritmini can kulağıyla dinlememiz, nefes farkındalığımızı geliştirmek güzel ve anlamlı olabilir. Hatırlayalım ki; nefesimizin ritmi = yaşamın ritmi. Yaşamı deneyimlemek üzere kullandığımız en son teknoloji aracımız olan bedenimizle bağımızı güçlendirmek üzere çalışmamız işlevsel olabilir bu bağlamda beden odaklı somatik psikoterapilerden fayda sağlayabiliriz. Sanatın iyileştirici gücünü de hatırlayalım. Bilinç doğamızın somut formu "ses"imiz üzerine konsatre olmak adına da ideal bir zaman kalitesi; kendi kendimize konuşmak, meditasyon süreçlerimize mantraları entegre etmek, ses riimimizi keşfetmek,  zaman zaman sessizlik orucu tutatak içsel sesimizle bütünleşmek, içsel doğamızı anlamlandırmamıza destek olabilir.   Irvin Yalom'un kaleminden; "Güneş'e Bakmak Ölümle Yüzleşmek", Pema Chödrön'ün kaleminden; "Nasıl Yaşarsak Öyle Ölürüz", eserleri yolumuza ışık olabilir.  Son olarak beslenme rutinimizi (fizyolojik-duygusal-zihinsel-tinsel boyutlarda) gözden geçirerek orman banyosunu günlük akışımıza entegre etmemiz öz doğamızla bağımızı güçlendirmek adına güzel bir seçim olabilir. 

Işık OLsun!