Psykhe ve Cupido Miti: Sonsuz aşk

21 Nisan 2022 Perşembe
Psykhe ve Cupido Miti: Sonsuz aşk
Psykhe ve Cupido Miti: Sonsuz aşk

Psykhe ve Cupido Miti: İnsanın Özündeki Yüceliği Keşfetme Macerası

Mitoloji dünyasından Psykhe ve Cupido’nun öyküsü, hepimizin aşk hayallerini süsleyen, birçok kişinin bildiği bir anlatıdır. Elbette ruhun ve aşkın birlikteliği, romantik açıdan hepimizin ilgisini çekse de, aslında Psykhe’nin öyküsünü, bugün adını da verdiği psikoloji bilimi üzerinden okuduğumuzda çok daha muazzam bir anlam görürüz: kendimizin en yüksek haline vuslat. 

Burada vuslat her haliyle – cezbe, ağıza çalınan bal, en derin tatmin ve varma/ulaşma- Cupido’dur. Başta vuslatı bilmeyen, sonra bilse de kendisini ona layık görmeyen ama en sonunda onun için yok olmayı göze alan Psykhe bizim psişemiz, yani ruhumuzdur[1]. Afrodit ise kritize eden çok da pozitif görülemeyecek bir "sağduyu" (common sense), hatta bir nevi süperego konumundadır.

Hikâyede, bilindiği gibi önceleri Psykhe tüm güzelliği herkesçe kabul edilen, ama kendisi bunun anlamını ve sonuçlarını idrakten yoksun, bu bilgiye kayıtsız biri olarak karşımıza çıkar. Burası metaforik olarak zihnimizin henüz yüksek potansiyeline açık olmadığı yerdir. Küçük bir çocuğa “çok zekisin” dediğimizde, o bunun tam manasını idrak edemeyecek, bu bilgiye kayıtsız kalacaktır. Çünkü henüz bu bilgiyi nasıl açığa vuracağını ve üzerine nasıl bu kimliği giyeceğini bilemez. İşte öykünün başında Psykhe de bu durumdadır: sahip olduğu parıltıyı üzerine henüz giyemeyen, bu sebeple özlenmemiş, iki ayrık yapı. Sanki Psykhe’nin dillere destan güzelliği ile kendisi, onun zihninde iki başka form olarak yer almakta, kahramanımız tüm benliğini bir olarak kabul etmemektedir.

Olaylar devam eder ve Psykhe’nin güzelliği Tanrıça Afrodit ile başına iş açar. İşte burada yüksek bilincin bu bütünleşmemişliği ve çiğliği gören ve kişiyi bununla yüzleştiren, huzursuzluğu konuya dâhil olur. Kişi veya bu öyküde Psykhe Afrodit’e katılmakta hatta neredeyse gönüllü olarak onun kendisini kurban etme talebine doğru gitmektedir. Çünkü burada Psykhe, artık kendisi de bu ayrımın farkına varmıştır ve şuan olduğu kişinin çiğliği ile (henüz ortaya eylem/somut anlamda potansiyelini koymamış) kendisinde bulunan potansiyele gitmeyi düşünmemekte, buna zaten layık olmadığını hissetmektedir.

İşte bu noktada sahneye Cupido çıkar.

Neredeyse tüm ezoterik söylemlerde geçen bir sözü  tam burada hatırlatmakta fayda var: “ aradığın her ne ise, o da seni arıyor/ Tanrı’ya yakarıyorsanız bilin ki o da sizi arzuluyordur/ dünyanın iki ucunda iki insan birbiri için dua eder ve birbirlerini çekerler.”

Cupido ilk etapta Psykhe’nin ağzına çalınacak bir bal olmak için gelir. Ondaki potansiyeli bilir, o da onu arzular ve daha da önemlisi Psykhe’yi harekete geçirir. Evet, Psykhe tüm potansiyelini aşkın etmek gibi bir görevden korkacak (“Afrodit kadar güzel olduğumu kabul ediyorum”) ve kesinlikle bundan kaçacaktır. Ama şimdi burada kahramanımız dolaylı bir küçük amaç, önüne atılan bir ekmek kırıntısı elde etmiş olur: Cupido ile ilişkisi.

Psykhe’nin henüz Cupido’nun kim olduğunu bilmediği, ama huzurla yaşadığı günlerde kötü kız kardeşlerinin ortaya çıkması elbette tesadüf değildir. Kız kardeşler burada nefsi, vesveseyi, psikolojik olarak söylersek her bireyde az çok bulunan aşağılık kompleksini temsil eder. Kahramanımız bu noktada çok kolay elde ettiği evliliğini, mutluluğunu, aşkını sabote etmektedir, çünkü içten içe aslında henüz onu elde edecek bir şey yapmadığını bilir. Aşağılık kompleksi onu şu düşünceye iter: “ kesin canavar, yoksa neden yüzünü göstermesin ki?” Burada alt metin şudur: “ben bir canavarla evlenmeyi hak ediyorum.” İşte bu yüzden, ya hak etmediği bir mutluluktan ya da ruhunun kendine reva görmediği bir canavardan kurtulmak, ama daha da önemlisi bu belirsiz huzurdan kurtulmak için Psykhe Cupido’yu görmeye azmeder ve bunu başarır. Cupido onu terk eder.

İşte esas hikâye şimdi başlar. Dolaylı amacı yani Cupido’nun aşkı için yollara düşen Psykhe sonunda Afrodit’in huzuruna çıkar ve Afrodit onu çeşitli imkânsız görevlerle sınar. Burada görevlerin imkânsızlığı, zannımca aslında Psykhe’nin, yani bilincimizin imkânsız olarak kodladıklarıdır; yapılabilir ancak yapabilme becerisini kendimize konduramadıklarımız. İşte bu görevlerden ilki ambardaki tohumları ayıklamaktır. Bu ayıklama görevi açıkça analitik zekâ ve hayatımızın hemen her alanında karşılaştığımız “bir işin ameleliği” durumlarının metaforudur. Sınav kazanmak için test çözmek, bir makale yazılırken hazırlanan dipnotlar, okunan onlarca eser, bir evin düzenli alışverişi, temizliği: örnekleri çoğaltabiliriz; bizi çatı ve ulvi temaya taşıyacak her yolun bir analitik zekâ isteyen genel ameleliği bulunur. En basit, ilk, ama en zor etaptır burası aynı zamanda. Psykhe önce ağlar, sonra işe koyulur, derken yardım gelir ve bu etabı tamamlar.

Sonrasında Psykhe’yi kutsal koçların altın yelesinden Afrodit’e getirme görevi bekler. Burada Psykhe’nin alacağı ders, agâh olmaktır. Ne zaman nerede duracağını, ne zaman hamle yapacağını, kendini ortaya atmadan alması gerekeni alabileceğini öğrenir burada Psykhe. Koçların önüne atlamaz: zamanını bekler, çalılara kendiliğinden takılan yeleleri alır ve Afrodit’e gider.

Son görev ise artık dolaylı amacın bitişi ve esas amacın ortaya çıkışı safhasıdır. Afrodit için Yeraltı’ndan bit kutu güzellik alan Psykhe, kendisini hala eski benliği sanmaktadır, yani hala başladığı noktadaki gibi aşağıda görmektedir. Bu sebeple kendisini Eros’a güzel gösterebilmek için, biraz o kutudaki nimetten almak ister ve kutudan çıkan ölüm uykusuyla, aslında, ölür. Burada ölen Psykhe’nin kendisini hala yüksek benliğine yaklaşmadığını, ona uzak olduğunu sanan ve esas amacını Cupido’ya ulaşmak sananalgısıdır. Çünkü Psykhe atlattıkları sonucunda artık potansiyelini tam anlamıyla açığa vurmaya çok hazırdır, birçok kendine yakışmayacak ölçüde “yüksek” gördüğü, imkânsız saydığı şeyi başarmıştır. Sadece bu başarısının henüz bilincine varmamıştır ve uyku aynı zamanda burada bu bilinçsizliğin de sembolüdür. Ancak vuslat artık onun hazır olduğunu bilir: bu noktada Cupido gelir ve Psykhe’yi uyandırır.

Sonrasında kahramanımız artık kelebek kanatlarıyla, ki metamorfozun mükemmel bir anlatımıdır bu, ölümsüzlüğü elde eder. Artık esas amacın, ölümsüz ruhuna layık bir benlik yaratarak bütünleşmek olduğunun bilincindedir ve bunu başarmıştır. Bu yola giderken dolaylı amacı olan Cupido’nun aşkı ise, dönüştüğü şeyin doğal bir sonucu olarak gelir.

Sonuçta Psykhe’nin yolculuğu, hayatta hepimizin yaşadığı dönüşümü anlatır. Önceleri bizde diğerlerince görülen potansiyellerin bilincine varmayız, vardığımızda ise, içten içe o gücü kendimize yakıştırmayız. Burada dolaylı bir amaç, bizi harekete geçirmek için sahneye dâhil olur ve bizi o yola çeker. Yolda ilerledikçe gelişiriz, zorlu görevlerin altından, önce korkarak, sonra ağlayarak ama illa işin başına geçerek kalkarız. Son aşamada dolaylı amacın esas olmadığının idrak edileceği, esas amacın artık kabul edileceği bir safha gelir ve işte ondan sonra insan potansiyeli doğrultusunda ne olduysa, onu tam anlamıyla kabule geçer ve kanatlarını artık rahatlıkla açar. O zaman bizi o yola çeken, vuslatın tadını bize veren ve yol boyu cezbesiyle bizi besleyen her şey ve herkes doğal bir hak olarak bize verilir.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: [email protected]

www.youtube.com/user/thejenrachelblack