Sahi, Hacivat'la Karagöz neden öldürülmüştü?
"Neyime gerek Gandi beklemek..." diye devam edebilirim yazılarıma 'sebepsiz' bıraktığım yerden.... Boşveriyorum... Çok şey var yazılacak... Üstelik tam da zamanı bunları yazmanın... Ama... Nicedir elim kaleme her uzanışında "boşver" diyen iç ses galip geliyor... 'Derin darbeler' engel oluyor yazacaklarıma...
Tembellik deyip geçiyorum mağlubiyetin adına. Yılgınlık ve bezginlik demek geçiyor içinden bazen. Olmasa gerek. Derinliklerde nefesi kesilecek kadar yaşlanmış olamaz barbar ruhum... Sadece eski günlerde olduğu gibi yalnızlıkla sevişmenin cazibesine kapılıyor ve alıp başımı gidiyorum... Kah bir kafe köşesinden, kah bir köprü altından seyrediyorum "bereketsiz yer sofrasına dönüşen yaşam"ı... Ne yana baksam trajedi...
'Üç beş demokrat'ın elinde şamar oğlanına dönen 'derin devletin' sığ sularında boğuşan 'derin komplocu silahşorlar' ve onlara yağdanlık eden kalemşorların 'rant savaşını' seyretmek hiç şüphesiz daha zevkli, The Jay Leno Show programını seyretmekten...
Hatta bazen iyice tozutup, Türk Televizyonlarının Jay Leno'su olup, ince ince giydirerek onları seyirciye teşhir etmek bile geçiyor içimden. Kimse gelmez ki öyle bir programa demeyin. Koşa koşa gelir, ekrana çıkar, çağırdığım için teşekkür bile ederler inanın... Politika yapmak ne menem hastalıktır bir bilseniz...
Son günlerde politika yapmakla ilgili gördüğüm en sıkı espri, Karayip Korsanları filmindeydi. Serinin 3. filminde korsan hukukuna bağlı korsanlar arasında çıkan 'fikir ayrılığı' kavgasını hatırlayın. O kavga sırasındaki gürültü - patırtının arasında öne çıkan
- "çıldırmış bunlar"
- hayır Politika yapıyorlar"
repliğine hayran kaldım...
Korsan Hukuku deyip geçmeyin. Devlet hukuklarından daha sağlam ve saygıdeğerdir!
Devlet hukukları yaz-boz tahtası gibidir. Bir yanda "bir kere delinse kıyamet mi kopar" kavgası yapılır, diğer yanda kevgire dönmüş anayasanın deliklerinde 'fareler' saltanat sürer...
Yeterli sayıda parmak varsa devlet hukukunun en doğru maddesi bile bir çırpıda değiştirilir, kimsenin gıkı çıkamaz... Eğer 'işlerin tıkırında gitmesini' sağlayan yanlış bir madde varsa yeterli parmak sayısı bulunsa dahi değiştirmeniz mümkün değildir. Çünkü tam bu noktada 'çakma hukuk' girer devreye... Örneğin, nur topu gibi bir 367 şartı viyaklayıverir elinizde!
İşin başında her ne kadar tüm politikacılar, ulu başbuğ Atilla olmaya soyunup, "yüzde yüz adalet, sıfır merhamet" diyerek siyaset hayatına atılırsa da sonuçta "yüzde yüz merhamet" galip gelir...
Oysa korsanların kanunları hem devletten daha merhametsiz ve tavizsizdir, hem de parmak hesabı ile değiştirilemeyecek kadar zamanlar üstü. Hukukun üstünlüğüne duydukları saygı daha güçlü olduğu için korsanların kurduğu çeteler, devletler kadar kolay kolay çökmezler. Ol sebepten, korsanlar kadim yasalarıyla övünürken, rakipleri kurdukları devlet sayısı ile avunurlar...
Hukuku kendisini korumaya yetmeyen devletler, ancak nicel savaşçı üstünlüğünü kullanarak korsanların oluşturduğu çetelerden kurtulmaya çalışır. Ama çoğu kez çeteler adına savaşanların nitel üstünlükleri, mağlup olsalar bile niceliğe ağır darbe vurur.
Bu yüzden hukuku kendisini korumaya yetmeyen devletler, varlıkları, itibarları ve bütünlükleri tehlikeye girmediği sürece çetelere bulaşmaya kalkışmazlar... Bulaşmaya kalkıştığı anda ise zaten iş işten geçmiş, karşısındaki kendisine rakip olmuştur...
Aslında hukuk bu yazıda önemsiz ayrıntı. Asıl vurgu derinlik. Korsanlar, haklı ya da güçlü oldukları değil, hukukları devletten daha derin olduğu için üstün görünür ve çaresiz bırakırlar rakiplerini.
"Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz" dese de türküler, toplumun türkülerini yakanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlü oldukları için eşkıya türküleri daha çok satar 'ırmağının akışına ölünen' türkülerden... Birinin kolayca gerilla silahı, diğerinin işkence aletine dönüşüvermesi de bu yüzdendir. Kültür sanatın derin mevzularıdır bunlar da.
Bir devlet için çetelere madara olmaktan daha beter hal de vardır. Çeteler tarafından yönetilir hale gelmek mesela. Böyle devletler için seçimler çok ama çok önemlidir. Çünkü seçimler, devleti elinde bulunduran çetelerin nüfuzunu gösteren silaha dönüşür. Çaresiz kalan korsan seçim ister....
"Ya devlet başa ya kuzgun leşe" demiş 700 yıl yaşamayı başaran Osmanlı. Bir bildiği var ki böyle buyurmuş devletlû.
Tabi ki söz buraya gelince, devletin 'efendisi' olmaktan bir tat alamayıp, 'kulu' olmak daha iyi sanan Osmanlı tellallarına şov yaptıracağımı sanmayın.
Niyetim Osmanlı'yı kötülemek değil malum. Ama gözü kapalı savunanlara karşı, Osmanlı'yı 'kendi fetvaları' ile dövmeye yeter 'sığ bilgilerim'. Gerçi, yabancı kaynakları derinlemesine yalayıp yutarken, kendi kaynaklarının sığ sularında yüzmeyi tercih ettiği halde el üstünde tutulan şaire 'Alevileri' aşağılama kibiri veren de o fetvalardır ya neyse... Derin konudur... Başka zaman dalarız...
Şimdilik Osmanlı'da yönetim derinliğinin olmadığı yıllara gideyim ve derinlikli bir soru sorayım yeter: Hacivatla Karagöz neden öldürüldü?
Cevabı hiç de kolay değil, değil mi?
Cevabınızı kolaylaştıracak bir soru sorayım o zaman: "Hacivatla Karagöz neden öldürüldü?" adlı film neden linç edildi?
Ellerini ovuşturma ey çelebi. Kellemi önünde görmeni sağlayacak soruyu sormadım daha!
Bilesin ki bir film linç edildi diye gözü korkup, 7 Kocalı Hürmüz'ün 8. Kocası olmaya razı olacak göz yok bende...
Yaşar İliksiz - Mistikalem.com
@yasariliksiz
Not: Bu yazı ilk kez 29 ARALIK 2009 tarihinde Haber7.com sitesinde yayınlanmıştır...
- 16 Aralık 2024
-
14 Kasım 2024
Urfa Kalesi - Hz. İbrahim, Balıklıgöl - Tanrıça Atargatis, Taş Tepeler - ???
- 24 Eylül 2024
- 17 Eylül 2024
- 13 Nisan 2024
-
27 Mart 2024
Allah'a inanmak ile Tanrı'ya inanmak arasındaki farklara giriş
- 08 Mart 2024
-
17 Ocak 2024
Uzaya çıkan ilk Türk kimdi? Türklerin Uzay Gücü: Propaganda ve gerçek!
- 03 Ocak 2024
- 12 Mart 2022
- 05 Kasım 2021
- 19 Ekim 2021