Soğmatar Gezegen Tapınakları
Bugün sizlere saklı kalan hazinelerimizden birisi olan Soğmatar’dan bahsedeceğim. Şanlı Urfa şehir merkezine 80 km uzaklıkta bulunan bu köy bir çok inanışa ev sahipliği yapmış. Tunç Çağına uzanan bir yolculuğa sahip yerleşimin gün ışığında bulunan kısmını görme ve gözlemleme şansım oldu. Benim yolumun buraya düşmesindeki en büyük etken burada bulunan Sin ve Şamaş Tapınaklarıydı. Fakat Soğmatar’da kutsal olarak kabul edilen bir tepe bulunduğunu ve bu tepeye yönelen tapınakların benim duyduklarımdan daha fazla olduğunu öğrendim. Satürn, Şamaş (Güneş), Jüpiter, Sin (Ay), Venüs, Merkür, Mars’a adanan tapınaklarmış Yine fotoğraflarda göreceğiniz Pagnon mağarasına kazınmış figürlerdeki Ay vurgusu buranında Sin’e adandığını gösteriyor. Buradaki durumu anlayabilmek için bu toprakların geçmişine gitmekte fayda var.
“Harran tanrılar panteounda yer alan Enlil Akad dilinde Ellil olarak ifade edilmektedir. Enlil Mezopotamya panteonundaki enönemli tanrılardan biridir. Enlil’in tanrıça çocukları arasında İnana,İşkur, Nanna Suen (Sîn), Nergal, Ninurta/Ningirsu, Pabilsag, Nusku, Utu (Şamaş), Uraş, Zababa ve Ennugi bulunmaktadır. Enlil genelde “Heybetli Dağ” ve Başka Toprakların Kralı” adlarıyla da anılmaktadır. Enlil ile heybetli, yüksek dağlar arasında bir bağlantı vardır. Onu ifade eden diğer imgeler kral, en yüksek rütbeli efendi, baba ve taratıcı; kızgın fırtına, vahşi boğa ve ilginç bir biçimde tüccardır. Astorolojide Ellil, Boötes takımyıldızıyla ilişkilendirilir.
Antik Mezopotamya’da en önemli sayı yediydi. Yedi (tanrı) adı verilen bir grup tanrı, yedi tane ile eşitlenmişlerdi. Büyüde, duaların yedi defa takrarlanması gerekirdi, yedi ifrit vücuttan dışarı çıkarılırdı, yedi tanrıya yakarılırdı, ayinler yedi kere ya da yetmiş yedi kere takrarlanırdı, yedi silindir hastanın boynuna asılırdı. Yeraltı dünyasına açılan yedi kapının varlığına inanılırdı. Harran’da yedi tanrı inanışı hem tanrılara yapılan şölenlerde hem de yedi gezegen kültünde kendini göstermektedir. Harranlılar Nisan’ın 28’inde Sabta adı verilen bir köye giderlerdi. Burada Hermes’e bir boğa kurban ederlerdi ve yedi tanrı, şeytan ve saatlerin efendisi için toplam 9 kuzu kurban ederlerdi. Burada “Yedi Tanrıya” adanan kurbanlardan bahsedilmiştir.
Fakat “yedi”, özel gezegensel tanrılara referanslar ile birlikte kullanıldığından, bu yedi tanrının göksel cisimler olduğu sonucuna varmamız için daha fazla delil gerekmektedir. Örneğin, Nisan ayında, boğalar, “Satürn olan Tanrı Kronos’a; Kör Tanrı Mars olan Aris’e; Sin olan Aya kurban edilirdi. Bu törende 9 kuzuyu da kurban ederler: u dokuz kurbanın yedisi “yedi tanrı” için, biri cin tanrısı için ve biri de Saatlerin Efendisine kurban edilirdi.
Soğmatar’da kutsal tepe çevresinde 7 tapınak yer alır
Yedi tanrı anlayışı yıldız-gezegen kültünde de önemli bir yer tutmaktadır. Gökyüzü cisimlerindeki güce inanışın en açık sebebi, onlarda gözlenen harekettir. Soğmatar’da kutsal tepe çevresinde yer alan yapıların sayılarının yedi oluşu, “yedi tanrı” anlayışına bir gönderme yapılmış olma ihtimali vardır. Alanda Satürn Tapınağı, Şamaş (Güneş) Tapınağı, Jüpiter tapınağı, Sin (Ay) Tapınağı, Venüs Tapınağı, Merkür Tapınağı ve Mars tapınağı olmak üzere yedi tane günümüze ulaşmış yapı yer almaktadır.
Soğmatar yapıtları erken geleneklerdeki çeşitlilik üzerinde Hermetik yorumlarının ilavesidir. Soğmatar’ın gezegensel mezhebinin tapınağı olması ihtimal dâhilindedir. Eski fonksiyonlarını hiç kaybetmeden zamanla yani manalar yükleyerek geometrik formlar alıp, devam etmiş olabilir. Gömüt mimarisi, gezegenlerin ibadetgâhı, astroloji ve son olarak Hermetik anlayışı ifade ediyor olabilir. Yöredeki bir başka önemli kült de Atartagis kültüdür. Verimlilik Tanrıçası Atargatis (Tar’atha) kültü Edessa’daki Tanrısal varlıklar arasında çok önemli bir yer işgal etmekteydi. Tanrıça adına şehir içerisinde bu kültün sembolü olan kutsal balıklarla dolu havuz bulunmaktadır. Bu dönemde Edessa’da Harran’ın pagan kültürüne karşı ciddi herhangi bir tehdid söz konusu değildi. Zira her ne kadar panteonun zirvesinde Sin’den başka tanrılar olsa da Urfa’daki kült, yörede Harran’ın baş temsilciliğini yaptığı paganist yıldız ve gezegen kültüründen farklı bir yapıda değildi223. Tar’atha kültünün bir gereği olarak Suriye’de olduğu gibi Urfa’da da ibadet amacıyla hadım olma inanışın var olduğunu Abgar’ın Hıristiyan olduktan sonra kendisini hadım eden erkeklerin elinin kesileceğini emretmesinden anlamaktayız.
Bath Nikkal veya İştar Mezopotamya paganizminde en eski tanrılardır. İştar ve Venüs Roma-Yunan mitolojisinde deyer almaktadır. Tar’atha veya Atargatis geç antik çağda yerel geleneklerin karmaşası altında gizlenmiştir.
Arap tanrıçalarının (Lat, Menat, Uzza) 3’ünden biri olan Uzza, daha sonra Venüs ve Astarte olarak tanınmıştır. Edessalıların da Atargatis (Tar’atha)’ya taptıklarını Addai öğretisiyle Bar Daysan’dan öğrenmekteyiz. Addai Edessa’yakomşu olan Mabbug (Menbic-Hierapolis) kentindeki Tar’atha kültüne bağlamaktadır. Drijvers Suruc’lu Yakup’un hitabesinde Harran’ın kız kardeşi olarak adlandırılan, Hierapolis (Mabbug)’deki tanrıça detayla anlattığını ifade etmektedir. Suruc’lu Yakup’un “her ikisi de (Harran ve Mabbug) ilkbaharı severler” vurgusuyla, Harran’daki tanrılar şerefi ne yapılan törenlere gönderme yapmıştır. Her yerde tanrıların ortaklığıyla suyun hayat verici gücüne vurgu yapılmıştır. Edessa ve Hierapolis’de kutsal balıkların olduğu göller gibi, Harran’da böyle bir bilgiye rastlanmasa da Harran’ın kutsal pınarları tanrıların kutsal koruması altındaydı. Sonuç olarak tanrıçaların hiçbiri, erkek tanrılarda olduğu gibi Roma ve Yunan benzerleri ile tanımlanmamıştır. Yukarıdaki ifadelerden anlaşılacağı gibi Edessa’da Bath Nikkal veya Ningal Ay Tanrısı Sin’in eşidir. Sin ve Nikkal’in kızı ise İştar (Venüs) veya Atargatis olarak kabul edilmektedir. Urfa’da Şamaş olarak ifade edilen güneşin tanrısal varlığına da inanılmakta idi. Şehrin kapılarından birinin adı Beth Şamaş olması da bunun bir göstergesedir. Bu dönemde Harranlıların inancına dair bilgiler az olmakla birlikte, Edessa paralelinde olduğu gibi, Harran’da antik inancın somut yazınsal geleneği yoktur. Ortaçağ kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre Harran’daki ay kültürünü yaşayan Sabiîler, bu kültürü MS. XI yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir. Nitekim İbni Cübeyr, İbn Şeddad, el-Biruni, Dımeşkî, Yakut, İbn Mes’udî, Şehristanî ve İbn Nedim ile Bar Hebraeus gibi birçok tarihçi aya tapan Sabiî adında bir topluluktan ve onların Harran’daki Ay tapınaklarından söz etmektedirler. Zaten Harran’ın şöhreti de yöredeki ay tapınaklarına bağlıdır. Harran antik dönemdeki şöhretini ne ticari yönden yörede oynadığı röle ne de sahip olduğu kültürel zenginliğe borçludur. Özellikle antik dönemde Harran’ın şöhreti Sin’e bağlıdır.
Harran’ın ay tanrısı Sin’dir
Harran’a altın çağını yaşatan en önemli faktör, antik dönemde, adeta Harran ile özdeşleşmiş olan Harran’ın ay tanrısı Sin’dir. Sahip olduğu Sin kültürü en erken dönemlerinden itibaren Harran’a yörede ayrıcalık kazandırmıştır. Başta ünlü E-hulhul olmak üzere Harran’da bulunan görkemli Sin tapınakları Asur, Babil ve sonraları Roma’lı kral ve imparatorların ziyaretgâhı haline gelmiş, hatta zaman zaman devletlerarası yapılan bazı önemli barış antlaşmalarının imzalandığı bir yer olmuştur. Sin Tapınağının yanında Harran’a şöhretini temin eden Ay Tanrısı’na yönelen çeşitli makamlar da yörede bulunmaktadır.
En eski devirlerden İslam devrinin başlarına kadar, Harran’ın şöhretini bilhassa temin eden cihet burasının Ay Tanrısı Sin ile zevcesi Ningal’in makamı addedilmiş olmasıdır. Bölgenin en eski Tanrılarından biri olan Sin sonradan Asurîler tarafından da kabul edilmiş ve bütün eski çağ boyunca Mezopotamyasının dinî hayatında mühim bir yer işgal etmiştir. Antik Mezopotamya’da hem güneş hem de ay erkek ilahlardır.
Sümer’de ay erkek ilahtır
Sümer’de ay erkek ilahtır. Sümer’de ay tanrısına, Suen ya da Nanna (Nannar) adı verilirdi. Akkad dilinde Suen, daha sonraları Sîn olarak telaffuz edilmiştir. Diğer adları arasında Asimbabbar, Namraşit (dışarıya doğru parlayan kişi) ve Inbu (ayın doğal genişlemesine ve küçülmesine gönderne yapılmaktadır) bulunmaktadır. Ayrıca adı, ay takvimine göre bir aydaki gün sayısına olan 30 ile de yazılırdı. Nanna (Sîn), Enlil ve Ninlil’in oğludur. Nanna’nın en önemli tapınakları Ur şehrindeki E-kis-nu-gal tapınağıdır. Neo-Babil döneminde başkabir kült merkezi Harran’daki tapınak büyük önem kazanmıştır. Bu tapınakta ona Sîn adıyla ve oğlu kabul edilen Nusku’yla birlikte tapılıyordu. Harran’daki tapınak büyük özellikle Babil kralı Nabonid döneminde rağbet kazanmıştır. Nabonid’in annesi bu tapınaktarahibeydi. Nabonid kızını da Ur şehrinde Sîn’in yüksek rahibesi yapmıştır. Sîn’in simgesi yan yatmış hilaldir. Hayvanı ise bir boğa ya da bir aslan-ejderha’dır. Bu nedenle tapınakta boğa kurban edilirdi. Tamara Green Sîn için kullanılan farklı isimlerin ayın evrelerine işaret ettiğini belirtmektedir.
Akşam vakti Mezopotamya’nın gökyüzünün gücünü ve güzelliğini gören hiç kimse orayı bırakamaz, gezegenler ve sayısız yıldızlar dünya üzerinde döner ve insan dünyasının üzerinde bir baştan bir başa koruyucu bir dünya oluşturur. Akşamın çevreyi aydınlatmasındaki mükemmelliğe göre, herhangi bir insan karmaşık yıldızlar içersinde emniyette olduğunu ve gecenin çok güçlü azametinin olduğunu anlar. Ve bu gökyüzü üzerinde hilal şeklindeki botuyla gezen ve akşam ışığının kaynağı, zamanı ölçen, Tanrıların gözü rolünü oynayan ve ilahi kararların yazıldığı kitap görevini üstüne alan ve muhafızlık eden aydır.
Ayın ışığıyla Güneşin ışığı karşılaştırdığımızda güneş ışığı serttir, gücü yıkıcı, insafsızdır ve hatta hayatı tehdit edici olabilir. Güneş her zaman aynıdır; gündüz ışığını verir ve gücünde hiç azalma olmaz ve sadece kaybolduğunda bunaltıcı havasından kurtulunur. Bundan dolayı Mezopotamya kozmolojisinde önemli bir yer olsa da, Aydan sonra gelir. Enûma Elish (Enûma Eliş) inancında ay güneşten önce yaratılmıştır ve Sümerlilerin inancında Akşam Yıldızı ve Utu/Şamaş, Güneş Tanrısı Nona ve Ay’ın çocuklarıdır. Ay Tanrısının başka şekillerde bilinmesinin bir örneği de şöyledir; gece gökyüzünde seyir ederken hayvan sürüsü gibi olan yıldızların çobanıdır veya göksel bir koyundur.
Mezopotamya’da çobanlık kültürü ile yıldız tanrılar arasında güçlü bir ilişki vardır
Mezopotamya’da çobanlık kültürü ile yıldız tanrıları arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Nana: Ay, Utu: Güneş, İnanna: Gündüz ve akşam yıldızı, An: Gökyüzü. Gökteki bu cisimlerin aldığı bu isimler çobanlar için manidardır. Sümerlerin aşağı Fırat civarındaki şehirlerinde çobanlık ekonomik hayatta önemlibir yer alıyordu, Nanna’ya bağlılık çok aşikârdı. Nanna’nın Nipur’aseyahatinde, Enlil’in tapınağındaki kapıcıya, Tanrı, çobanları ve sürüleri besleyip onları çoğaltmaya geldiğini hikâye tarzındasöylemiştir. Enlil, dönüşünde, hediyelerle oğlunu neşelendirmiş. ve tekrar Ur’a vermek üzere balık, buğday, kamış ve ağaç hediye etmiştir. Mezopotamya kültüründe ay, erkek olarak biliniyordu. Buda erkeğin siyasi gücünü arttırmıştır. Adeta doğa ve insan arasında bir köprü olmuştur. Ayın hilal şekli ile boğanın boynuzları arasındaki benzerlikten dolayı, aynı zamanda boğanın güç sembolü olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle Ay Tanrısına en çok kurban edilen hayvan boğaydı. Sümerlerdeki Ensu ise “Vahşi Boğa” olarakta sembolize edilirdi. Mesela; Plutarch, Mısırlıların Ay’ı Dünya’nın annesi olarak gördüklerini ve ona iki cinslilik verdiklerini, bunun nedeni ise, güneş tarafından gebe bırakıldığını ve havaya madde gönderildiğine ve her tarafa yayıldığına inandıklarını söylerken, Yunanlıların dinî ve felsefî meyillerini dikkate aldıklarına bir gönderme yapmıştır. Aynı şekilde Hıristiyan Aziz Efraim’in M.S 2. yüzyıl fi lozofl arından Bar Daysan’ın astrolojik değerlendirmelerini yorumlarken “Bar Daysan, Güneş’e ve Ay’a baktı; güneşle babayı, ay ile de anneyi karşılaştırdı” ifadesinden Edessalıların Güneşi erkek; Ay’ı da dişi olarak tasavvur ettiklerini anlıyoruz.
Beth Hur’un zaferinde Harran güneş inancıyla ilişkilendirilmiştir
Şamaş (Güneş) Doktrina Addai ve Antyalı İsaak hitabesinde, Beth Hur’un zaferinde Harran’ı güneş inancıyla ilişkilendirmiştir. Bununla birlikte, bu referansların değişik kaynaklardan alınmış olması muhtemeldir. Doktrina Addai, Bath Nikkal ve İştar’dan Harran’ın Güneş ve Ay Tanrısı olarak bahsetmesinden dolayı anonim yazarların başlangıç noktalarını, üç tanrı ile bağlanan geleneksel Mezopotamya mezhebi olarak algılanmışlardır. Diğer taraftan, Antakya’lı Isaak’ın tanrı Beth Hur’u “Güneş, kurtarıcın, Harran’dan ileri gelen şehir” olarak ifadesi, bu şekilde bir inancın temel kaynağına işaret edebilir. Güneş ve ay hitabede geçmesine karşın, -Güneş’e ve ay’a tapanlar, Güneşin gözleri için açığa vuruldular”- Beth Hur’da Güneş daha önemliydi. Üzerinde durulan önemdeki bu değişiklik, başka bir inanç geleneği olan Arapların etkisi olabileceğini kkaydetmiştir. J. Teixidor, GrecoRoma döneminde, Yakın Doğu’da güneş mezhebinin yayılmasında Arapların sorumlu olduğuna işaret etmiştir.”
Yörede hâlâ bu inanışların izlerini görmek mümkün
Yöre halkında hâlâ bu inanışların izlerini görmenin mümkün olduğunu da özellikle belirtmek isterim. Yine firavundan kaçan Hazreti Musa'nın yaşadığı yer olarak kabul ediliyor. Halk arasında Musa Peygamber'in, kayınpederi Şuayip Peygamber ile bu bölgede buluştuğu anlatılıyor. Hz. Musa’nın bir dönem burada yaşadığı ve burada çiftçilik yaptığı anlatılanlar arasında. Yine Hz. Musa’nın mucizevi asası ile bir kuyu açtığı ve bugün o isimle anıldığını da eklemek isterim.
Soğmatar için sayfalarca yazabiliriz fakat bu yazıyı okuyanlar ile bir gün orada buluşmak ve idrak etmek niyetiyle yazımı bitiriyorum.
Havvanur İncekara - Mistikalem.com
Şifalı Taşlar Uzmanı
Karma&Spritüel Astrolog
www.havvanurincekara.com
email: İ[email protected]
twitter : @havvanurincekar
instagram: @havvanurincekara_sifali_taslar
facebook: havvanurincekara.sifalitaslar
- 11 Eylül 2024
- 01 Ekim 2023
-
24 Nisan 2023
Mitokondriyal DNA sadece annelerden değil, babalardan da miras alınabilir?
- 30 Ocak 2023
- 10 Ekim 2022
- 04 Eylül 2022
- 16 Ağustos 2022
- 20 Nisan 2022
- 27 Ağustos 2021
- 19 Ağustos 2021
- 11 Ağustos 2021
- 10 Temmuz 2021