Süperstar Ben vs...

24 Ocak 2022 Pazartesi
Süperstar Ben vs...
Süperstar Ben vs...

İnsanın varlığı, bağları ve yaşamı, şahsi dilemması üzerine kuruluyor: ortaya çıkarabilse çok mutlu olacağını sandığı süperstar kendiliği ve belki ona imkânsız olan daimî mutluluğu getirmeyecek ama, daha derinden tatmin verecek organik kendiliği. Bunların iki yandan çekiştirerek değişime, kaymaya uğrattığı, gerdiği derimiz ise an itibariyle dışarı verdiğimiz imaj.

Mesela süperstar halinin liderlik, alfalık olduğunu varsayan çünkü harika fikirleri olduğuna inanan birini düşünelim. Bu insan işte, hayatta, ilişkilerde, yani bir yerlerde kendisine yetki verilse nihai amacına, hak ettiği yere demek ki kişisel mutluluğuna ulaşacağını sanacaktır. Oysa liderlikte bu insanın hiç hesaba katmadığı şeyler vardır: sorumluluk, fedakârlık, diğerkamlık ve olgunluk gibi. Liderlik harika bir fikir bulup diğerlerini o yöne doğru sürüklemekten çok daha fazlasıdır.

Dolayısıyla biz bu insana “lider” kimliğini deneyimlemesi için versek, o:

a-aslında lider değil bir fikir üreticisi olduğunu, fakat fikirlerinin ciddiye alınmadığı bir toplumda büyüdüğü için ancak lider olursa sözünü dinletebileceğini sandığını, esas kimliğinin “düşünür” olduğunu anlayacak ve lider olma arzusunu bırakacaktır. Böylece içindeki lider-düşünür çatışması da son bulacaktır. Kendi öz kimliği olan düşünür imajını tam anlamıyla kucaklayacaktır, sonuç olarak dışa vuran benliği çekiştirilmiş, karmaşık ve komplike gözükmeyecektir.

b- bu gerçeğe aymamak için elinden geleni yapacak, kötü bir lider, çekiştirilmekten yer yer pörtlemiş, tolere edilmesi zor bir imaj, kötü bir lider olmakla fazlasıyla vakit ve enerji kaybettiği için hiç-düşünür (yani hiç-kendisi), özetle kendine de etrafına da eziyet bir nevrotik olacaktır.

Bu dilemmanın ve onun yarattığı çatışmanın formülü gördüğünüz gibi basit:

Öz-ben + öz-benin gördüğü x ihmali/eleştiriyi/istismarı giderecek yama = süperstar ben

Süperstar yaşamı= altından kalkılamayan yaşam

Öz-ben yaşamı= hakkı verilebilen yaşam.

Gelelim ilişkilere. İlişkiler de bizdeki bu çatışmaya cevap verirler. Süperstar halimizi bilen, onu şişiren/talep eden ilişkiler, öz-benimizi bilen/hisseden/gören ilişkiler ve ikisi arasındaki çatışmayı görecek.

1- Artık kanıksayacak kadar uzun süre bizimle yola devam edenler.

İlk kategori dış ilişkilerdir: maskenin ardını görmeyen, görmek de istemeyen sadece alacağını alıp gitmek isteyen çıkar ilişkileri. Üçüncü kategoriye aile, dost, eş girer. Artık oradan oraya savrulmalarımız onlar için rutin döngümüz olmuştur çünkü her mevsimimizi görecek kadar yanımızda (bir biçimde) bulunmuşlardır. İkinci kategori ise aşktır. İkinci kategoride olanlar aradadırlar: bir yandan süperstar ben’i görürler öte yandan altta başka, daha yalın, daha farklı bir ben olduğunu da görmeden görürler.
İşte bu insanda çatışma yaratır: süperstar ben’in ışıltısına gelenler ama altta yatan öz-beni kurcalayanlar. Süperstar ben’i en fazla göstermek istediğimiz, çabaladıkça altından kalkamadığımızı görüp kimlikler arası yarıldığımız, öte yandan yanında öz-benimizle var olmak istediğimiz insanlar.

İşte bu yüzden aşk, ilişkilerde dönüştürücü, farkına vardırıcı, çatışmayı şiddetlendirdiği kadar çözülmesine yardımcı da olan bir deneyimdir. Hem aşklarımız hem de bizi çatışmalarımızla kabul edenlerimiz besleyicidir: en zarar verici ilişkilerimiz ise şakşakçılarımızdır yani süperstar ben’i çıkarları için paso destekleyenler, şişirenler. Bu sebeple mesela siyasetçiler, meşhurlar dönüşmekte güçlük çekerler (genelde de başaramazlar) çünkü şakşakçı kitleleri hiç tükenmez. Sevenleri yoktur, ponpon kızları vardır onların. Gerçi bu sadece onlar için geçerli değil: şakşakçısı ailesi veya işi olanlar da benzer sıkıntıdan mustarip olmaya adaydır.
Sanırım nihayetinde şunu hatırlamak lazım: süperstar ben diğerlerinin zanları, beklentileri, asılsız fantezileri ile oluşturulmuş bir balondur. Yani tüm bu tantana hayatımızdaki bir çılgının bize dair gerçeği kabul etmek yerine inatla görmek istediğini dayatması ile oluşur. Oradaki biri (genelde birincil bakımveren) kendi kimliğinin, hayatının, elde edebileceklerinin gerçeğini kabul etmiyor, o da ona yüklenen bir süperstar yaşam için şartları, yeri geldiğinde de bizi zorluyordur. Tüm bu zincirleme kaza ise, kimse önündeki ekmeği kabul etmediği, ondan pasta olmasını beklediği için, boş yere, gereksizce, yaşamı yırtarak gerçekleşiyordur.

2- Süperstar kimlikler, yaşamlar hayatı o kadar çok çekiştirir ki yırtar. Ancak öz hakiki yaşam, benlik, bütün, işlevsel ve verimli olabilir. Dahası ekmekten pastaya giden yol, ekmeği pasta sanmaktan değil, önce ekmeği kabul etmekten geçer. Ancak ekmek yapabilen zamanla pastayı da kotarabilir.

Caput Draconis - mistikalem.com

Prof. Yaşam Koçu, NLP ve Öğrenci Koçluğu
Usui-Kundalini Reiki II
Seans/iletişim: [email protected]

www.youtube.com/user/thejenrachelblack