Kesal, dünyayı ve yaşamı geleceğe taşıyabilmek, en azından tükenişi yavaşlatmak adına, ana felsefesi bilgiye dayalı yaşama ve ilkel dönemlerin bilgeliğine dönülmesinin gerektiğini söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Ofisi tarafından bu yıl dördüncü kez düzenlenen ‘’BÜ’yülü Bir Gün’’ etkinliğinde “Yarından sonra insan ve sinema” konulu bir söyleşi gerçekleştiren yazar, senarist ve oyuncu Ercan Kesal, kültürlerin kendini ifade etme ve yaşatma, gerçeği arayışta ulaşmada araç olarak kullandıkları sanatta sinemanın hızlı ve vazgeçilme yükselişini insan ve toplumların hiçbir zaman tutamadıkları ve sahip olamadıkları zamanı kaydedebilme gücü elde etmelerine bağladı.
Toplumların yaşayamadıkları ve yaşama dair yeniden yarattıkları umut ve hayallerini sinema aracılığı ile gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirten Kesal, “Sinema senaristlerin geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğe dair hayallerini gerçekleştirdiği yerdir. İnsanoğlu zamanı ancak sinema ile en azından kanıt olarak kaydedebilmektedir” dedi.
Sinemanın kadar teknoloji ile farklı bir boyutta izleyici ile buluştuğunu ve daha hızlı ve tüketilen bir aşamaya geldiği tartışmalarını da değerlendiren Kesal, “Ancak hiçbir zaman insanoğlunun farklı bir yaşamı kurgulamak ve yaratmak, zamanı kaydetmek, geleceğe dair hayallerini kurgulamak için duyduğu ihtiyacı bitmeyecek. Bu nedenle sinemada senaryolar yine insana dair olacak” öngörüsünü paylaştı.
“Yarında sonra insan” kavramını ise kişisel ve toplumsal kültürlerin gelişimi ile anlatan Kesal, modern dünyanın sorunları ve tükenen yer küre ile insanoğlu ve kültürlerin geleceğe artık umutsuz baktığını belirterek, “Burada bilge ve bilgelik arasındaki farka geri dönüyoruz. Gelişmiş toplumların kültürü ile bilgi merkezinde gelişen batı uygarlığı dünya tüketmiş, protez mutluluklar ile şekillenen insanoğlu umutsuz bir hale gelmiştir. Burada karşımıza ilkel toplumların gelişmemiş toplumlar kültürüne dönüş bize getirmektedir. Bilgi artık kendini tüketmiş ve başarısız olmuştur. Bilgelik dönemine dönmemiz gerektiği ortaya çıkmıştır” diye konuştu.
Sinema sektöründe dijital, 35 mm’yi yendi
BÜ’yülü Bir Gün’de ‘’Yarından Sonra İzlemek’’ başlığında ise yapımcı Ali Bayraktar, Selim Erkul ve Deniz Şaşmaz Oflaz’ın (Blu TV) katıldıkları panelin moderatörlüğünü Mithat Alam Eğitim Vakfı’ndan Boğaziçi Üniversitesi mezunu, yönetmen Umut Aral üstlendi. Netflix, HBO gibi kanalların yükselişe geçtiğini belirten Aral, Türkiye’de de bu alanda yeni adımların atıldığını belirtti. Sadece ürettikleri içerikler açısından değil, özellikle ünlü yönetmenlerin bu kanallar için çalışmalar yapmasının ve uluslararası film festivallerinde yapımcılığını online kanalların yaptığı filmlerin damga vurmasının sinemanın bu alana mı kayıyor sorusunu ortaya çıkardığını belirtti.
Uzun yıllar sinema lisanslama ve dağıtım konularında çalışan ve halen Blu TV İçerik danışmanlığı yapan Deniz Şaşmaz Oflaz, online izleme alışkanlığı ve sinemanın içiçe geçtiğini söyledi. Yurtdışında sinemada gösterime sunulan bazı filmlerin, eş zamanlı olarak online kanallara da koyulduğunu belirten Oflaz, ülkemizde de bu şekilde adımların atılmasının yakın olduğunu ifade etti. Beyazperdenin bir alışkanlık olduğunu, uzun vadede yok olacağını düşünmediğini söyleyen Oflaz, bunun yanında online’ın bunun bir parçası olduğunu bilmemiz gerektiğini söyledi. Blu Tv’den Selim Erkul ise online’dan uzak kalmak isteyenlerin bile bir şekilde bu platformlara gelmek zorunda olduğunu ifade etti.
Ali Bayraktar ise online kanalların pozitif yanlarının yanı sıra negatif neticeler doğurduğunu belirtti. Sinemanın 122 yıllık bir tarihi olduğu söyleyen Bayraktar, i-phone’un sadece 10 yıldır hayatımızda olduğuna ve bu on yıllık sürede teknolojinin hayatımıza çok hızlı bir şekilde girdiğine değindi. 10 yıl önce 35 mm’ni yerine dijitalin yeni yeni sinemaya girmeye başladığını da söyleyen Bayraktar, 35 mm’nin dijital karşısında hiçbir etkisinin kalmadığını belirtti. Uzun yıllar teknolojiden en az etkilenen alanın sinema olduğunu, 110 yıl kadar 35 mm kamera ile filmlerin çekildiğini söyleyen Bayraktar, 10 senede dijitalin 35 mm’yi yendiğini ve önümüzdeki süreçte de online kanalların sinemada film izleme kültürünü yeneceğini düşündüğünü sözlerine ekledi.
Salona gidip film izlemenin konforlu olmadığını hatta külfetli olduğunu belirten Bayraktar, online streaming ile birlikte zaten orada da bir değişimin yaşandığını belirtti. Uzun vade de belki de bu salonlarda canlı maç yayınlarının izleneceğini, insanların ise filmlerini evlerinde bilgisayarlarından izleyeceğini aktaran Bayraktar, bu hız ve kolaylığın ise görsel sanatlarda nitelik açısından zararlı olabileceğini belirtti.
Yorumlar