Astroloji

14 Haziran Yay burcu Dolunayı en çok hangi burçları etkileyecek?

Astrolog Kristin Demirci, 14 Haziran'da Yay burcunda meydana gelecek Dolunayın etkilerini yorumladığı yazısında Chiron (Şiron) yıldızının astrolojik önemli ve dolunay sürecindeki rolüne de dikkat çekti.

14 Haziran Yay burcu Dolunayı en çok hangi burçları etkileyecek?

Astrolog Kristin Demirci, 09 Haziran 2022 Perşembe günü hthayat'ta yayınlanan  "Yay burcunda Dolunay: Stigma" yazısında 14 Haziran Yay burcu Dolunayından en çok etkilenecek burçları açıkladı: Yay burcu, İkizler burcu, Başak Burcu ve Balık Burcu.

İşte o yazı: 

14 Haziran günü Yay burcunun 23. Derecesinde saat 14.51’de Dolunay gerçekleşecek. Dolunay etkileri ortalama 1 hafta öncesinden hissedilebilir.

Haziran ayının “golden günleri” 16-20 Haziran sakıncalı günler ise 21 -23 Haziran tarihleri arasında.

Yılın ikizler burcu dönemi ve yay burcundaki dolunay rüya ve gerçek, kalmak ve gitmek, bağlanmak ve ayrılmak, persona ve bilinç arasındaki ikilemlerdir. İki insan, iki tutku, iki seçim, iki ev, iki yer, iyi niyet ve kötülük yani en temelde iki şey arasında kararsızlıktır. Bir uçtan diğerine savrulmaktır aslında. Bu durum kaygılı ve uykusuz geceleri beraberinde getirebilir.

Doğruyu ve yanlışı, gerçeği ve yalanı ayırt etmenin güç olabileceği böyle bir evrede, dışarıdaki sesleri susturup içsel bir sakinlik sağlamak önemli.

Yolların Sonunda

Yaşam etrafı yollarla çevrili bir adaya benzer. Yol bir yerden bir yere, bir kalpten diğerine ulaşmak, kavuşmak, uğramak ve devam etmek olabilir. Yol bazen evini evinden en uzak yerde bulmak demektir. Bazen de en yabancı olan kişiye en tanıdık olmaktır yol.

14 Haziran Yay burcunda Dolunay bütünleşmeyi, çemberin tamamlanmasını ve sonuçları simgeler. Yay burcu yollar anlamına gelir ve dolunay yolların sonudur. Bir meseleyi sonlandırmak için çıkılan yol, bir aşk için aşılan yol, bir eğitim macerasının sonu ya da başlangıcı anlamına gelebilir. Her dolunay ölüm gibi bir şeyler olur, kabuk değiştirirsin ve aslında her bitiş yeni bir yolculuğun da başlangıcıdır.

30 mayıs İkizler burcundaki yeniay ile birlikte, yapılan gıybetlerin ya da boşboğazlığın faturası Yay dolunayında kesilebilir. Yine iki hafta önce düşünmeden aldığınız kararlarda gerçekçi koşullarla yüzleşmeniz gerekebilir. Dolunay, alınan dersler, ödenen bedeller, kazanılan ödüller ve nihai sonuçla ilgilidir.

Uyanış

Sadece kısa paragrafların bittiği değil, yaşamımızda “uzun” bir bölümün sonlanacağı aşamadayız. Bir ilişkinin, bir işin, bir fikrin finalinde değil, ilişkiler, kariyer ya da hayata bakışımızın temelden değişebileceği eşikteyiz.

Dolunay'da sizden gizlenen bir gerçeği öğrenebilir, gerçek duygu ve düşüncelerinizi itiraf edebilir ya da hayata dair yeni bir gerçek keşfedebilirsiniz.

Arketipler

Yay burcu asker, kahraman, öğretmen, dindar personalarını taşımaktan hoşlanır. Bu kimlikleri hayata uyarlayarak özgürleşmenin kendince mücadelesini veren yay, fikirleri ve inançları konusunda son derece ısrarcı olabilir. Oysa insanın erken yaşlarda yakın çevre dolayısıyla maruz kaldığı felsefi, kültürel ya da dini eğilimleri aşarak, kendi özgün yolunu çizmeden ruhsal bilgelik yolunda ilerlemesi de mümkün olmaz.

Dolunay hangi burçları etkileyecek

Yay Dolunayı bilhassa Yay, İkizler, Başak ve Balık burçları ya da yükseleni bu burçlardan olan kişiler üzerinde etkili olabilir. Tansiyon yükselir ve ilişkilerde “ya bu diyardan gideceksin, ya bu deveyi güdeceksin” yazan bir yol ayrımına varılabilir.

Bence gitmeye de gütmeye de gerek yok konuşmak da işe yarayabilir ama yine de siz bilirsiniz.

Evet Yay Dolunayı'nın en can alıcı kısmına geldik: Mars ve Chiron kavuşumu

Mitolojide Chiron – Yaralı Şifacı

Chiron babası Satürn’ün bir deniz perisi olan Philyra’la yaşadığı evlilik dışı ilişkiden doğar ve Philyra çocuğunun görüntüsünden utandığı için doğar doğmaz onu bir mağaranın yakınlarında terk eder. Yunan mitolojisinde yarı insan yarı at olan sentorlar (centaur) gözü kara, cahil, kavgacı sıfatlarıyla anılan ilkel yaratıklardır. Chiron ise büyüdüğü aşamalarda kendi kavmine aykırı duran iyi kalpli bir sentor olmayı seçer. Kendi iradesiyle insanın evrimine ve bilgisine hizmet etmeyi seçtiği için kendi kabilesinden soyutlanır.

Ölümsüz bebek Chiron yalnız büyür ve kendini pek çok konuda geliştirir. Maharetli ellere sahip usta bir müzisyen, astrolog, savaş uzmanı ve şifacı olarak aklı ve bilgisiyle tanrılar tarafından kabul ve saygı görmeyi başarır. Tanrılar çocuklarını eğitmesi için Chiron’a gönderirler. Herakles bu şekilde Chiron’un en sevdiği öğrencisi haline gelir.

Chiron ilaçlar, iksirler ve okların mızrakların uçlarına sürülen zehirler de yapmaktadır.

Bir gün Herakles kötü kalpli sentorların saldırısına uğrar ve bu sentorlardan birini hedef alarak fırlattığı zehirli ok kazara Chiron’un ayağına saplanır.

Chiron kendi yaptığı zehirle/kendi zehriyle yaralanmıştır. Ölümsüz olan Chiron bundan sonra asla iyileşmeyecek acı veren bir yara taşımaya başlar.

Acısını dindiremeyen Chiron mağarasına kapanıp tanrılara ölmek için yalvarır. Nihayetinde Chiron Prometheus’un özgürlüğü karşılığında kendi ölümsüzlüğünden vazgeçer ve Zeus onu gökyüzündeki bir takımyıldıza dönüştürür.

Astrolojide Chiron

İnsan ruhsal amacının idrakine varmak için, pek çok kez acı olaylarla sınanır. Hayatta kalmak uğruna verdiği mücadelede bazen öylesine derin darbeler alır ki, asla iyileşemeyeceğini düşünür. Yaşamımızın büyük bir bölümünü acıyan yerlerimizi iyi etmek, sarıp sarmalamaya çalışmakla geçiririz. Uzunca bir zaman, bütün enerjimiz kan kaybettiğimiz noktaya odaklıdır. Doğum haritalarında, kapanmayan bu fiziksel ve ruhsal yaraları Chiron temsil eder.

Chiron’un bulunduğu astrolojik ev ve burç çocukluktan itibaren mahrum kaldığımız, utandığımız, soyutlandığımız ve bizi inciten konuları gösterir. Chiron nesilden nesile taşınan ve asla iyileşmeyen yaralar olarak tanımlanır. Kronik sorunlar, patolojik davranışlar, sürekli tekrarlayan tüm kalıplar haritada Chiron’a bakarak yorumlanır.

Aynı zamanda Chiron’un bulunduğu ev be burç başkalarına iyi gelebileceğimiz konuları, başkalarına öğretebileceğimiz şeyleri, uzmanlık kazanabileceğimiz alanları da gösterir.

Ego ve Gölge

Mars Chiron kavuşumu bir kırılma noktasını ve acılarımızı tetikleyen olayları temsil edebilir.

Hayatınız boyunca hangi korkunun kurbanı oldunuz? Dışlanma korkunuzun ve aidiyet ihtiyacınızın çekirdeğinde aslında hangi duygu var? Bütün enerjinizi, utancınızı ve kırılganlığınızı gizlemek için mi harcıyorsunuz? Bir şeyi kabul ederken neyi reddediyorsunuz? Yaşadığınız tüm acı tecrübeler sizi donduruyor mu, kaçıyor musunuz yoksa mücadele etmeyi mi seçiyorsunuz? Bağlantı kuramamaktan, yalnızlıktan korktuğunuz ve utandığınız için içinizde neleri öldürüyorsunuz? Kendinize bu soruları sorun.

Kırılgansanız utanç hissediyorsanız ve empati kurabiliyorsanız neyseki bir psikopat olmadığınız açık. Tüm bu duyguları yaşamanızda da hiçbir sorun yok.

Kırılganlık zayıflık değildir. Aslında kırılganlık gerçek cesareti ölçmenin en doğru yoludur” diyor Prof. Brene Brown. Çünkü “Kırılganlık, kazanmak ve kaybetmekle ilgili değildir. Sonucunu öngöremediğin bir konuda kendini ortaya koyabilme cesaretini gösterebilmektir” diye ekliyor.

“İnsanlarla konuşmak yerine, insanlar hakkında konuşuyoruz.” Yetersizliklerimizi kıyaslıyoruz. Fakat kendi personalarımıza tutsak yaşarken, aslında en çok kendimize ihanet ediyoruz.

“Kırılganlık zor ve korkutucudur, tehlikeli gelir; ama hayatınızın sonlarına gelip de, kendinize şu soruyu sormak kadar tehlikeli değildir.”

“Ya kendimi olduğum gibi ortaya koysaydım, o zaman nasıl bir hayatım olurdu?

“Çünkü kırılganlık, içtenlikle “ben buradayım ve seni seviyorum. Eğer beni aldatırsan, kalbimi kırarsan mahvolurum ama bu ihtimal yüzünden kendimi senden uzaklaştırmayacağım.” Diyebilme cesaretidir. Tıpkı Chiron’un yaşadığı talihsizliklere rağmen kendi egosunun tutsağı olmamayı seçmesi gibi. Aynı anda hem güçlü hem de kırılgan olmanız mümkün.

Acının üstünden değil, içinden geçen insan için acıda büyük bir güç ve bilgelik vardır. Bilgelik kendi gölgeni kabul etmekten yani içeriden gelir. İyileşmeyen tüm yaralarda hazineler saklıdır.

Stigma

* Chiron çocukluğumuzun ilk korkusu ya da ilk utancıyla kronikleşen acıları yüzeye çıkarır ve bu da iyileşmeye başlamak için bir fırsattır.

* Mars enerjisiyle istediğiniz yolu seçebilir, arzularınızın peşinden gidebilir, hem de aynı zamanda şefkatli ve düşünceli olabilirsiniz. Karma’yı Dharma’ya dönüştürün.

* Eğer kusurlarınızı açıklıkla kabul ederseniz, başkalarına da yumuşaklık ve sevgiyle yaklaşabilirsiniz.

Acı çektiğimizde, şifa bulmak için başladığımız yolculuk özünde bir “kendini bilme” serüvenidir. Varılan noktada iyi olmak için başkalarını iyileştirmek gerektiğini öğreniriz. Zira verdiğimiz şifa öz değer duygumuzu arttır ve yaşamımızın bir anlamı olduğunu bize fark ettirir. Bu nedenle Chiron aynı zamanda başkalarına koşulsuz olarak sunmamız gereken anlayış ve fedakarlığın da sembolüdür. 

Chiron’un kötü şans eseri büyük acı veren yarasına en yakın dostu Herakles sebep olmuştur. Bizi de yaşamda en çok üzenler genelde en sevdiklerimiz, yakınlarımızdır. Kendimizi savunmaya gerek görmediğimiz kişilere karşı savaşmak aklımıza gelmez. Örneğin bazen sözler bile zehirli oklar gibi yüreğimize saplanır ve bizi hasta eder. Her şeye rağmen affetmeden iyileşmek mümkün değildir.

Chiron, kendinle barışabilmenin enerjisidir. En kıymetli hazinesini, ölümsüzlüğünü/bilgeliğini başkasına armağan ederek acılarından kurtulmuş, huzur bulmuştur.

Zehri nasıl ilaca dönüştürürsünüz? İyileşmek için neyi feda ederdiniz?

Chiron’un açtığı kırıklar, yaşamın en değerli bilgilerinin içeri sızmasını sağlayan kapılardır. Kimse hayat tarafından incitilmeyecek kadar güçlü ve kusursuz olamaz. Ve kendimize acımak da, başkalarını incitmek de bizi bu yaralardan kurtarmaz. Şifa bulmak için yapabileceğimiz tek şey, ne yaşarsak yaşayalım açık apaçık bir kalple yolumuza devam edebilecek kadar cesur ve hizmet etmekten vazgeçmeyecek kadar sevgi dolu olmaktır.

Cesaret ve umutla...

Yazının orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz

Yorumlar