İlk uygarlıklardan itibaren bilim insanları gökyüzü ile ilgilendiler. Dönemin önemli bilim adamları kısıtlı imkânlara rağmen astronomi ile uğraşarak çeşitli bilgiler edindiler. Yıldızların şifresini çözerek gökyüzüne rehberlik eden Uluğ Bey’den, güneş yılını çağlar önce 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak belirleyerek dünyaya örnek olan astrolog ve bilim adamı El-Battani’ye; matematikte sıfır rakamını bulan ve hazırladığı cetvellerle bilim insanlarına ışık tutan Harezmi’den Gıyaseddin Cemşid’e ve astroloji, astronomi ile matematik alanında önemli kitaplar kaleme alan müneccimbaşı Ali Kuşçu’ya kadar birçok önemli astrolog yaptıkları çalışmalar ile tarihimize ışık tutuyor. Ancak bugün Çin Astrolojisi, Batı Astrolojisi ve Vedik Astrolojisinin dünya üzerinde yer alan eğitim kurumlarında okutulurken üç kıtaya hükmetmiş Türklerin astroloji tarihinden söz edilmiyor. Bizde astroloji sadece burçların yorumlanması gibi dar bir alana sıkışmış durumda. Bu yaklaşımı eleştiren Dr. Şenay Devi, kendi meslek alanının dışında astroloji üniversitelerinin, yüksek okullarının varlığından habersiz at gözlüğü ile dünyanın merkezine kendi düşüncelerini koyan ve kabul ettirme çabası içinde olan kişiler yüzünden Türk astrolojisinin bu durumda olduğunu belirtiyor.
Astroloji danışmanlığı yapan ve bu konuda profesyonel eğitimini ABD Kepler College ve Dirah Academy International’da tamamlayan Dr. Şenay Devi ile astronomi, astroloji ve müneccimbaşılık hakkında merak edilenleri anlattı:
ASTRONOMİ İNSANLIK KADAR ESKİ
Astronomi; yıldızlar, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, kutup ışıkları ve galaksiler gibi gözlemlenebilir tüm olay ve olguları inceleyen bilim dalıdır. İnsanlar çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere astronomi ile ilgilenmiş ve bu sayede astroloji doğmuştur. Ülkemizde bulunan ve dünyada güneşin ülkesi olarak adlandırılan Apollon Tapınağı’nda M.Ö. 7. yüzyıla ait horoskoplar, doğum haritaları halen varlığını korurken yakın zamanda Şanlıurfa’da gün yüzüne çıkarılan Göbeklitepe’de bulunan anıtların üzerindeki semboller astrolojinin insanlığın yazılı tarihinden öncesine dayandığını ortaya koyuyor.
Astroloji Bilimi’nin bugün ülkemizde hak etmediği bir noktada olduğunu söyleyen Şenay Devi, “Astroloji severlere tavsiyem sapla samanı birbirinden ayırt etmeleridir. Türkiye’yi İstanbul’dan ibaret sayan ve dünyanın gelişmiş ülkelerindeki astroloji okullarından bihaber, astrolojiden anlamayan ya da Amerika kıtasını yeniden keşfettim diyerek dikkat çekmek isteyenler insanların kafasını karıştırmaktan öteye gidemez.” şeklinde konuşuyor.
Tarihimizde adı geçen ve bugüne kadar gelen astrologlar aslında matematik, fizik gibi alanlarda uzman kişilerdi. Bugüne baktığımızda ise astroloji ile ilgili bir şeyler kaleme alan herkes astrolog ya da müneccimbaşı. Hatta bu sıfatlarla gazetelerde köşe yazısı yazanlar da var. Oysa matematik olmadan, gözlem olmadan astronomi; astronomi olmadan da astroloji olmaz. Astroloji ile ilgilenmek isteyenlerin mutlaka bir eğitim alması gerektiğine değinen Devi, “Gözlem ve bilginin peşinden gitmediğimiz sürece bilimin ışığında aydınlanmak mümkün değildir. Tıp Fakültesi okumadan doktor olunabilir mi? Öyleyse evde kendi kendinize harita yorumlayıp astrolog da olabilirsiniz ki bu mümkün değildir. Astroloji de tıp gibi kendi içinde uzmanlık alanlarına ayrılır. Batı Astrolojisi, Çin Astrolojisi, Hint Astrolojisi, Jaimini ve Medikal Astroloji gibi. Her alanda uzmanlık eğitimi alabileceğiniz gibi tek bir alanda da eğitiminizi tamamlayabilirsiniz” diyor.
FAL VE ASTROLOJİ AYNI ŞEY DEĞİL
Tarihimiz boyunca fal ve falcılık Türk İslam kültüründe ve kutsal kitabımızda haram kılınmış hiç bir dönemde itibar görmediği gibi yasaklanmıştır. Türkiye’de astrolojinin eğitimsiz insanlar tarafından ele alındığından dolayı fal gibi algılandığını belirten Devi şunları aktarıyor: Fal ve falcılık Kur’an-ı Kerim’de haram kılınmıştır. Yasal olarak da suçtur. Fal ve Falcılığın bilimle, ilimle hiç bir alakası yoktur. Eğer olsaydı üniversiteleri, eğitim kurumları olurdu. Ülkemizde yasal çerçevede fal-falcılık, büyü-büyücülük yasak olduğundan dolayı bu tür kişiler kendilerine astrolog unvanı vererek kanunlara karşı koruma altına girdiklerini sanıyorlar. Bu kişiler yüzünden fal ve astroloji birbirine karıştırılmaktadır. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada falcılık ile astrolojinin ayrımı şu şekilde yapılır. Falcılar, Fortune Teller yani Geleceği Söyleyen olarak adlandırılır. Dünyada astroloji uzmanlarına ise astrolog denir. Ve hiç bir zaman astrologlara Fortune Teller denmez. Bu ayrımı görmezden gelmek söz konusu dahi olamaz. Astrolojide gezegenlerin yerleşimleri, birbiri ile yaptığı açılar ve dönemler incelenerek kişilere ya da toplumlara seçenekler ile yol göstererek rehberlik edildiğinden bahseden Devi, “Kişi ister buna inanır dikkate alır ister almaz.” diyerek astrolojide seçimlerin her zaman kişilere ait olduğunu ve bir dayatma söz konusu olmadığını söylüyor.
HAYIRLI İŞLER İÇİN EŞREF SAATİ BEKLENİRDİ
Osmanlı Devlet yapılanmasında astronominin var olduğu kayıtlarda geçiyor. Tarih boyunca; alimler, imparatorlar, savaşçılar, kağanlar, sultanlar, padişahlar astrologların gözlemlerine önem vermiştir. Osmanlı padişahlarının astronomiye verdiği önemi gösteren kanıtlardan birinin de tılsımlı gömlekler olduğunu söyleyen Devi, “Çok uzun çalışmalar sonucunda hekimbaşı, müneccimbaşı ve zanaatkarlar tarafından padişahın doğum zamanına uygun olarak hazırlanan gömlekler; sağlık sorunları, nazar ve savaşa gitmeden önce kullanılmak üzere ay fazları takip edilerek özel bir törenle padişaha giydirilirdi” diyor.
SARAYDA ASTRONOMİ EĞİTİMİ VERİLİRDİ
Müneccimbaşılık kaynaklarda yer alan bilgilere göre 15. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti idaresinde resmiyet kazanmış bir kurum. Osmanlı Sarayı’nda Birûn erkanından olan müneccimbaşılar, ilmiye sınıfına mensup ve birden fazla alanda eğitim alan kişilerden oluşurdu. Bu dönemde Mektebi Fenni İlmi Nucm adlı astroloji okulunun kurulduğunu ve astronomi-astroloji eğitimlerinin verildiğini söyleyen Devi, buradan birbirinden değerli müneccimbaşıların yetiştiğini anlatıyor. Devi, “Bu dönemde müneccimbaşılar padişah tarafından Hilat giydirilerek göreve getirilirdi. İmsakiye hazırlamak, önemli olayların yapılacağı zamanın eşref saatinin belirlenmesi, namaz ve orucun başlangıç-bitiş zamanının belirlenmesi, kuyrukluyıldız geçişleri, yangınlar, kıtlık, Kıble yönünün belirlenmesi, hükümdar için zorlu ve talihli zamanın belirlenmesi müneccimbaşıların görevlerindendi. Eşref saati belirleme her vaktin hayırlı ve hayırsız zamanlarını belirleyen işlere başlangıç ya da uzak durması gereken zamanların belirlenmesinde faydalanılan bir ilimdi. Eşref zamanına göre bazı işlerin hayırlı ya da hayırsız olacağı belirlenirdi” şeklinde konuşuyor.
İlk uygarlıklardan itibaren bilim insanları gökyüzü ile ilgilendiler. Dönemin önemli bilim adamları kısıtlı imkânlara rağmen astronomi ile uğraşarak çeşitli bilgiler edindiler. Yıldızların şifresini çözerek gökyüzüne rehberlik eden Uluğ Bey’den, güneş yılını çağlar önce 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak belirleyerek dünyaya örnek olan astrolog ve bilim adamı El-Battani’ye; matematikte sıfır rakamını bulan ve hazırladığı cetvellerle bilim insanlarına ışık tutan Harezmi’den Gıyaseddin Cemşid’e ve astroloji, astronomi ile matematik alanında önemli kitaplar kaleme alan müneccimbaşı Ali Kuşçu’ya kadar birçok önemli astrolog yaptıkları çalışmalar ile tarihimize ışık tutuyor. Ancak bugün Çin Astrolojisi, Batı Astrolojisi ve Vedik Astrolojisinin dünya üzerinde yer alan eğitim kurumlarında okutulurken üç kıtaya hükmetmiş Türklerin astroloji tarihinden söz edilmiyor. Bizde astroloji sadece burçların yorumlanması gibi dar bir alana sıkışmış durumda. Bu yaklaşımı eleştiren Dr. Şenay Devi, kendi meslek alanının dışında astroloji üniversitelerinin, yüksek okullarının varlığından habersiz at gözlüğü ile dünyanın merkezine kendi düşüncelerini koyan ve kabul ettirme çabası içinde olan kişiler yüzünden Türk astrolojisinin bu durumda olduğunu belirtiyor.
Astroloji danışmanlığı yapan ve bu konuda profesyonel eğitimini ABD Kepler College ve Dirah Academy International’da tamamlayan Dr. Şenay Devi ile astronomi, astroloji ve müneccimbaşılık hakkında merak ettiklerimizi konuştuk.
ASTRONOMİ İNSANLIK KADAR ESKİ
Astronomi; yıldızlar, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, kutup ışıkları ve galaksiler gibi gözlemlenebilir tüm olay ve olguları inceleyen bilim dalıdır. İnsanlar çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere astronomi ile ilgilenmiş ve bu sayede astroloji doğmuştur. Ülkemizde bulunan ve dünyada güneşin ülkesi olarak adlandırılan Apollon Tapınağı’nda M.Ö. 7. yüzyıla ait horoskoplar, doğum haritaları halen varlığını korurken yakın zamanda Şanlıurfa’da gün yüzüne çıkarılan Göbeklitepe’de bulunan anıtların üzerindeki semboller astrolojinin insanlığın yazılı tarihinden öncesine dayandığını ortaya koyuyor.
Astroloji Bilimi’nin bugün ülkemizde hak etmediği bir noktada olduğunu söyleyen Şenay Devi, “Astroloji severlere tavsiyem sapla samanı birbirinden ayırt etmeleridir. Türkiye’yi İstanbul’dan ibaret sayan ve dünyanın gelişmiş ülkelerindeki astroloji okullarından bihaber, astrolojiden anlamayan ya da Amerika kıtasını yeniden keşfettim diyerek dikkat çekmek isteyenler insanların kafasını karıştırmaktan öteye gidemez.” şeklinde konuşuyor.
Tarihimizde adı geçen ve bugüne kadar gelen astrologlar aslında matematik, fizik gibi alanlarda uzman kişilerdi. Bugüne baktığımızda ise astroloji ile ilgili bir şeyler kaleme alan herkes astrolog ya da müneccimbaşı. Hatta bu sıfatlarla gazetelerde köşe yazısı yazanlar da var. Oysa matematik olmadan, gözlem olmadan astronomi; astronomi olmadan da astroloji olmaz. Astroloji ile ilgilenmek isteyenlerin mutlaka bir eğitim alması gerektiğine değinen Devi, “Gözlem ve bilginin peşinden gitmediğimiz sürece bilimin ışığında aydınlanmak mümkün değildir. Tıp Fakültesi okumadan doktor olunabilir mi? Öyleyse evde kendi kendinize harita yorumlayıp astrolog da olabilirsiniz ki bu mümkün değildir. Astroloji de tıp gibi kendi içinde uzmanlık alanlarına ayrılır. Batı Astrolojisi, Çin Astrolojisi, Hint Astrolojisi, Jaimini ve Medikal Astroloji gibi. Her alanda uzmanlık eğitimi alabileceğiniz gibi tek bir alanda da eğitiminizi tamamlayabilirsiniz” diyor.
FAL VE ASTROLOJİ AYNI ŞEY DEĞİL
Tarihimiz boyunca fal ve falcılık Türk İslam kültüründe ve kutsal kitabımızda haram kılınmış hiç bir dönemde itibar görmediği gibi yasaklanmıştır. Türkiye’de astrolojinin eğitimsiz insanlar tarafından ele alındığından dolayı fal gibi algılandığını belirten Devi şunları aktarıyor: Fal ve falcılık Kur’an-ı Kerim’de haram kılınmıştır. Yasal olarak da suçtur. Fal ve Falcılığın bilimle, ilimle hiç bir alakası yoktur. Eğer olsaydı üniversiteleri, eğitim kurumları olurdu. Ülkemizde yasal çerçevede fal-falcılık, büyü-büyücülük yasak olduğundan dolayı bu tür kişiler kendilerine astrolog unvanı vererek kanunlara karşı koruma altına girdiklerini sanıyorlar. Bu kişiler yüzünden fal ve astroloji birbirine karıştırılmaktadır. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada falcılık ile astrolojinin ayrımı şu şekilde yapılır. Falcılar, Fortune Teller yani Geleceği Söyleyen olarak adlandırılır. Dünyada astroloji uzmanlarına ise astrolog denir. Ve hiç bir zaman astrologlara Fortune Teller denmez. Bu ayrımı görmezden gelmek söz konusu dahi olamaz. Astrolojide gezegenlerin yerleşimleri, birbiri ile yaptığı açılar ve dönemler incelenerek kişilere ya da toplumlara seçenekler ile yol göstererek rehberlik edildiğinden bahseden Devi, “Kişi ister buna inanır dikkate alır ister almaz.” diyerek astrolojide seçimlerin her zaman kişilere ait olduğunu ve bir dayatma söz konusu olmadığını söylüyor.
HAYIRLI İŞLER İÇİN EŞREF SAATİ BEKLENİRDİ
Osmanlı Devlet yapılanmasında astronominin var olduğu kayıtlarda geçiyor. Tarih boyunca; alimler, imparatorlar, savaşçılar, kağanlar, sultanlar, padişahlar astrologların gözlemlerine önem vermiştir. Osmanlı padişahlarının astronomiye verdiği önemi gösteren kanıtlardan birinin de tılsımlı gömlekler olduğunu söyleyen Devi, “Çok uzun çalışmalar sonucunda hekimbaşı, müneccimbaşı ve zanaatkarlar tarafından padişahın doğum zamanına uygun olarak hazırlanan gömlekler; sağlık sorunları, nazar ve savaşa gitmeden önce kullanılmak üzere ay fazları takip edilerek özel bir törenle padişaha giydirilirdi” diyor.
SARAYDA ASTRONOMİ EĞİTİMİ VERİLİRDİ
Müneccimbaşılık kaynaklarda yer alan bilgilere göre 15. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti idaresinde resmiyet kazanmış bir kurum. Osmanlı Sarayı’nda Birûn erkanından olan müneccimbaşılar, ilmiye sınıfına mensup ve birden fazla alanda eğitim alan kişilerden oluşurdu. Bu dönemde Mektebi Fenni İlmi Nucm adlı astroloji okulunun kurulduğunu ve astronomi-astroloji eğitimlerinin verildiğini söyleyen Devi, buradan birbirinden değerli müneccimbaşıların yetiştiğini anlatıyor. Devi, “Bu dönemde müneccimbaşılar padişah tarafından Hilat giydirilerek göreve getirilirdi. İmsakiye hazırlamak, önemli olayların yapılacağı zamanın eşref saatinin belirlenmesi, namaz ve orucun başlangıç-bitiş zamanının belirlenmesi, kuyrukluyıldız geçişleri, yangınlar, kıtlık, Kıble yönünün belirlenmesi, hükümdar için zorlu ve talihli zamanın belirlenmesi müneccimbaşıların görevlerindendi. Eşref saati belirleme her vaktin hayırlı ve hayırsız zamanlarını belirleyen işlere başlangıç ya da uzak durması gereken zamanların belirlenmesinde faydalanılan bir ilimdi. Eşref zamanına göre bazı işlerin hayırlı ya da hayırsız olacağı belirlenirdi” şeklinde konuşuyor.
ASTROLOJİNİN ASLINDA NE OLDUĞUNU ANLATMAK İSTEDİM
Batı, Çin, Ezoterik ve Hint Astrolojisi alanında uzman olan Şenay Devi, Türk Astronomisi’nin aslında ne olduğunu gözler önüne sermek amacıyla Türk Medeniyetlerinde Astroloji, Astronomi ve Müneccimbaşılık kitabını kaleme aldı. Türk medeniyetlerinde tarih boyunca gökyüzü ile yakından ilgilenen ve bu alanda eserler yazan alimler olduğunu söyleyen Devi, kitap yazma serüvenini şöyle anlatıyor: Türkiye’de 17. yüzyıl sonundan itibaren astroloji maalesef yanlış aktarılmış ve eğitimsiz insanların yorumları ile koskoca gökyüzü 12 burçtan ibaret gibi gazete köşelerinde ve TV programlarında anlatılır olmuş. Birbirinden değerli müneccimbaşıların yetiştiği, dünya astronomi ile astrolojisine yön veren yazma eserlerin kaleme alındığı ülkemizde geçmişte yapılan bu çalışmalar tüm dünya tarafından ilgi ile takip edilirken bizim bu eşsiz bilgilerin farkında olmayışımız beni harekete geçirdi. Dört yıllık bir çalışma sonucunda bu kitabı çıkardım. Gerçek astrolojinin ne olduğunu tarihi kayıtlar ve belgeler ile okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Batı, Çin, Ezoterik ve Hint Astrolojisi alanında uzman olan Şenay Devi, Türk Astronomisi’nin aslında ne olduğunu gözler önüne sermek amacıyla Türk Medeniyetlerinde Astroloji, Astronomi ve Müneccimbaşılık kitabını kaleme aldı. Türk medeniyetlerinde tarih boyunca gökyüzü ile yakından ilgilenen ve bu alanda eserler yazan alimler olduğunu söyleyen Devi, kitap yazma serüvenini şöyle anlatıyor: Türkiye’de 17. yüzyıl sonundan itibaren astroloji maalesef yanlış aktarılmış ve eğitimsiz insanların yorumları ile koskoca gökyüzü 12 burçtan ibaret gibi gazete köşelerinde ve TV programlarında anlatılır olmuş. Birbirinden değerli müneccimbaşıların yetiştiği, dünya astronomi ile astrolojisine yön veren yazma eserlerin kaleme alındığı ülkemizde geçmişte yapılan bu çalışmalar tüm dünya tarafından ilgi ile takip edilirken bizim bu eşsiz bilgilerin farkında olmayışımız beni harekete geçirdi. Dört yıllık bir çalışma sonucunda bu kitabı çıkardım. Gerçek astrolojinin ne olduğunu tarihi kayıtlar ve belgeler ile okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Yorumlar