Bu durum, meyvenin hücrelerinde yaşanan kimyasal tepkimeden kaynaklanıyor. Meyvelerdeki renk değişimi ve kararmalardan polifenoloksidaz enzimleri sorumlu. Bu enzimler, meyvelerde bulunan fenol bileşiklerin oksitlenmesine neden oluyor ve kahverengi lekeler beliriyor. Meyvenin hücre yapısı bir bütün olarak korunduğunda, enzim ve fenoller birbirinden ayrı duruyor. Ancak meyve dilimlendiğinde, çürüdüğünde ya da zamanla bozulduğunda, meyvenin hücre duvarları yıkılıyor ve kimyasal karışma başlıyor. Meyvenin yüzeyindeki bu bozulma, oksijenin diğer organik bileşenlerle temasına yol açıyor. Meyvelerin çoğu kahverengiye dönüşerek oksitleniyor. Ancak limon ve turunçgiller kahverengiye dönmüyor, çünkü içerdikleri sitrik asit nedeniyle oksitlenme renksiz gerçekleşiyor.
Çürümeye başlamış meyveler tehlikenin habercisi.
Küflü meyveyi asla yemeyin, çürük meyveyi asla kullanmayın çünkü mikotoksinler insan vücudunda kanserojen etki yaratabiliyor
“Kesinlikle Atın”
Uzmanlar, çürümeye başlayan meyvelerin kesinlikle atılması gerektiğini düşünüyor.
Çoğu zaman diyoruz ki ‘çürümüş olan kesimi kesip atalım geriye kalan kısım ziyan olmasın’. Oysa burada şöyle bir yanlış var. Meyvenin bir yerinde oluşan küflerin oluşturduğu mikotoksinler hızla sporlarıyla meyvenin diğer yerlerine yayılabiliyor. O nedenle bir meyve çürükse yapacağımız tek şey var onu çöpe atmak.
Çürümemesi için meyveleri küf sporlarının ulaşamayacağı buzdolabında saklamak çok önemli.
Yorumlar