Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu’nun Antimikrobiyal Direnç Çalışma Grubu kuruluş toplantısı Ankara’da gerçekleşti.
Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti ve Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya kurucu üyeler olarak Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti (TMC), Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD), Hastane İnfeksiyonları Derneği (HİDER), Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD), Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD), Türkiye Ekonomi Politikalar Araştırma Vakfı (TEPAV), Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED) ve T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü temsilcileri katıldı.
Ülkemizde ve dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen Antimikrobiyal Direnç (AMD) ile ilgili hareket geçmek ve ilgili tüm paydaşlarla doğru uygulama ve standartları belirleyerek ülkedeki politikaları etkilemek için bir araya gelen kurucu üyeler, toplantıda AMD yol haritası üzerine tartıştılar.
TMC Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kayacan ve Platform Lideri Prof. Dr. Serhat Ünal, 2013 Dünya Ekonomik Forumu’nun global riskler konulu yıllık raporunda, insan sağlığını tehdit eden en önemli riskin antibiyotik dirençli bakteriler olarak belirtildiğine dikkat çektiler. Katılımcılar ayrıca geçtiğimiz Temmuz ayında düzenlenen G20 Zirvesi’nde ilk kez düzenlenen B20 Sağlık Konferansı’nda tartışılan öncelikli başlıklardan birisinin AMD olduğunun ve toplantıda, küresel bir sağlık sorunu haline gelen AMD’nin tüm ülkelerin ulusal eylem planlarının olması gerektiğinin vurgulandığının altını çizdiler.
Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD) 2. Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, endikasyonsuz olarak çok uzun süre yoğun bakımlarda yatırılan veya yatmak zorunda kalan hastalarda tekrarlayan enfeksiyonlar nedeni ile tekrarlayan geniş spektrumlu antibiyotik tedavileri uygulanmasının dirençli mikroorganizmalar için ilgili hastaları bir kaynak haline dönüştürdüğünü, bu hastalardaki dirençli mikroorganizmaların diğer hastalara nakledildiğini, sonuçta dirençli mikroorganizmalar ile oluşan enfeksiyon ve sepsis vaka sayısı ile bunlara bağlı ölüm oranlarının gelişmiş ülkelerdekinin üzerinde çıktığını belirtti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2015-2025 için üç ana önceliğinin bulunduğunu ve bunlardan en önemlisinin AMD olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Onur Karatuna ise, harekete geçmek için en doğru zaman olduğunu söyledi.
Konu ile ilgili DSÖ ile birlikte çalışmalarına devam eden Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü yetkililerinden Prof. Dr. Selçuk Kılıç ise AMD’yle ilgili doğru kan kültürü alımı gibi denetimlerin sıklaşarak uygulama tavsiyelerinin doğru şekilde yerine getirilip getirilmediğinin daha sıkı kontrol edileceğini ve bu konularda benzer denetim çalışmaları üzerinde çalıştıklarını belirtti.
İlaç direncinde patlamaya hazır bomba gibiyiz
Toplantı sırasında Orta Asya ve Doğu Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı’na (CAESAR) dâhil olan Ulusal Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Sistemi’nden çıkan sonuçları tartışan katılımcılar, Türkiye’de ilaç direnci rakamlarının korkutucu olduğunu ve Avrupa coğrafyası değerlendirildiğinde Türkiye’nin direnç anlamında patlamaya hazır bir bomba gibi olduğu belirtti.
Bir halk sağlığı sorunu olmasının yanısıra, antimikrobiyal direncin ülke ekonomisine getirdiği yük de toplantıda tartışılan konular arasındaydı. Avrupa Birliği, Dünya Sağlık Örgütü, CDC, Medtech gibi uluslararası kuruluşların verilerinin paylaşıldığı toplantıda OECD raporuna[1] göre 2050’ye kadar OECD ülkelerinde AMD sebebiyle ortaya çıkan ekstra sağlık harcamalarının2.9 trilyon dolara ulaşması beklendiğine dikkat çekildi. Bunun yanı sıra, Dünya Bankası’nın tahminlerine göre artan direnç oranı sonucu 2020 ve 2030 yıllarında küresel GSYİH’nın sırasıyla yüzde 0,5 ve yüzde 1,5 düşmesi bekleniyor. Hiçbir tedbir alınmadığı takdirde, 2050 yılında küresel GSYİH’nın yüzde 2-3 oranında azalması ve 100-600 trilyon dolarlık bir küresel ekonomik kayba yol açacağı tahmin ediliyor.[2] Toplantı katılımcıları arasında da yer alan TEPAV’ın raporuna göre; bu kapsamda dünya için yapılan ekonomik kayıp tahmin senaryoları Türkiye için güncellendiğinde, Türkiye'nin, yüksek antibiyotik direnci sebebiyle 2050’ye kadarki süreçte, 220 milyar ile 1,4 trilyon dolar arasında bir ekonomik kayıp yaşama riski taşıdığı görülmektedir. Türkiye’nin mevcut antibiyotik direnç seviyesini yıllar içerisinde koruması halinde, 2010’dan başlayarak ekonomiye etki edecek toplam zarar 220 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Önlem alınamaması ve direnç oranlarının artması halinde gözlemlenebilecek olan kötümser senaryoda ise, bu etkinin 1,4 trilyon dolara ulaşacağı tahmin edilmiştir.
Çözüm için yol haritası da belirlendi
Ulusal ve uluslararası rehber ve verilerin gözden geçirilerek tartışıldığı toplantıda, aşağıdaki konular öncelikli aksiyon konuları olarak belirlendi:
- Kanıta dayalı tanı ve tedavide standardizasyon
- Yoğun Bakım, Acil, Pediatri, İç Hastalıkları gibi her bölümde “doğru kan kültürü alımının” yaygınlaşması için çalışmalar yapılması.
- Sepsis ile mücadelede ilgili kılavuz ve standartların zorunluluk haline gelmesi
- Hızlı tanı testlerinin yaygınlaştırılması, geliştirilmesi
- AMD ile ilgili ekonomik yükün açık bir şekilde ortaya konması; AMD kaynaklı devletin yüklendiği aslen önlenebilir olan büyük maliyetin önüne geçilmesi için çalışmalar yapılması
- Veri yönetimi ve kullanımı
Yorumlar