DİYABETE NEDEN OLAN 10 ETKEN
Modern çağın tehlikeli hastalığı diyabet ülkemizde hızla yaygınlaşıyor. Halen kayıtlı yaklaşık 7 milyon diyabet hastası bulunurken, 40 yaş üzerinde her 5 kişiden 1’i, 60 yaş üzerinde de her 3 kişiden 1’i diyabet hastası olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı analizlerde, Türkiye’nin bu artış hızı ile 2035 yılında dünyada en çok diyabetli hasta barındıran ülkeler arasına gireceği tahmin ediliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter, “2000’li yılların başında ülkemizde erişkinlerde yüzde 7 olan diyabet, günümüzde ise yüzde 18’e dayandı.
Çalışmalara göre, bir bu kadar da prediyabet (diyabet öncesi durum-gizli şeker) hastası var. Gelişmiş ülkelerde; diyabet bilincinin artırılması, obezite ile mücadele ve sağlıklı yaşam koşullarının benimsenmesi ile artış hızı yavaşlarken, ülkemizde ise hızla artmaya devam ediyor” diyor. Diyabetin hızla artmasında yanlış beslenmeden hareketsizliğe dek birçok faktörün etkili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Rüştü Serter önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Fazla kilolar
Vücutta yağın aşırı birikmesi anlamına gelen obezite, diyabete yol açan en temel etkenlerden biri. Bu aşırı yağlardan salınan bazı kimyasallar ve hormonlar metabolizmayı olumsuz etkileyerek diyabete neden oluyor. Dolayısıyla diyabetten korunmanın ilk kuralı fazla kilolardan kurtulmak.
Hareketsizlik
Modern toplumda giderek azalan fiziksel aktivite diyabetin yaygınlaşmasında en önemli rolü oynuyor. Gıdalar ile alınan kaloriler başlıca fiziksel aktiviteyle yakıldığından, günlük hareketliliğinizi en üst seviyede tutun; kısa mesafeler için taşıt, asansör ve yürüyen merdivenden kaçının. Bundan daha etkilisi düzenli egzersizi yaşam tarzı haline getirin. Yani haftada en az 3 gün 30’ar dakika tempolu yürüyüş ya da bisiklet, yüzme, aerobik, hızlı dans gibi tüm vücut kaslarını çalıştıran fiziksel aktiviteler yapın. Kilo sorununuz varsa bu egzersizler her gün yapılmalı
Yanlış beslenme
Karbonhidrat ve yağ oranı yüksek gıdalar hızlı kilo almaya yol açıyor. Düşük oranda lif içeren ve glisemik indeksi yüksek gıdaların aşıryenilmesi de sık sık acıkmaya ve daha çok gıda yenilmesine neden olduğundan uzak durmak önemli. Sofra şekerinin bir sanayi ürünü olduğu, fazla kullanımının gereksiz kalori alımına yol açtığı bir gerçek. Mısır şurubu vb. katkı ürünleri ile hazırlanan hazır gıdalar, sakatat vb. hayvani artıklarla desteklenen işlenmiş et ürünlerinin kalori ve yağ yükü beklenenin çok üzerinde olduğundan, bu tarz ürünler sağlıksız gıdalar kapsamına giriyor. Öte yandan meyveler, meyve şekeri içermelerine rağmen beraberinde yoğun liflerle alındığından aşırı yenilmedikleri sürece zararlı değil ancak suyunu sıkıp içmek yerine posasıyla yemeye dikkat edin.
Bazı hastalıklar ve ilaçlar
Özellikle tiroit bezinin çok çalışması (hipertiroidi), yüksek tansiyon (hipertansiyon), kan yağlarının yüksekliği (hiperkolesterolemi - hiperlipidemi) diyabet gelişme riskini artırdığından düzenli kontrol ve tedavisi çok önemli. Ayrıca, başını kortizonlu romatizma ilaçları, doğum kontrol hapları ve idrar söktürücü türü tansiyon ilaçlarının çektiği bazı ilaçlar da metabolizmayı olumsuz etkileyerek diyabetin ortaya çıkışını kolaylaştırıyor.
Kronik stres
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter ”Stres hormonları vücutta insülin direncini artırır. Bu hormon seviyelerinde az da olsa artışın süreklilik kazanması hastayı obezite, diyabet, kalp ve damar hastalıkları için riskli gruba sokar. Genetik yönden metabolizması eğilimli olanlar doğal olarak daha kolay bu hastalıklarla yüz yüze kalacaklardır. Gece aşırı horlama ve uyku apnelerinin (uykuda nefes durması) kronik stres kaynağı olduğu ve bu riskleri artırdığı bilindiğinden gecikmeden tedavi olmak gerekiyor” diyor.
Kentleşme
Toplumda kırsal kesimden büyük şehre göç de diyabete zemin hazırlıyor. Çünkü kırsal kesimde yüksek olan fiziksel aktivite düzeyleri ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları şehrin modern kargaşası içinde kayboluyor, bu da obezite ve diyabet eğilimini artırıyor.
Sporun bırakılması
Düzenli egzersiz yada profesyonel spor yapanların metabolizması hızlı kalori yakılmasına uyum sağladığından herhangi bir sebeple sporun bırakılması daha evvel yakılabilen kalorilerin vücutta yağ olarak birikmesine, dolayısıyla obeziteye, ardından da diyabete yol açabiliyor. Bu nedenle profesyonel sporcuysanız ve aktif spor yaşamını bitirdiyseniz düzenli egzersizlerle sağlığınızı korumaya dikkat edin.
Çocukluk çağı obezitesi
Çocukluk ve ergenlik döneminde fast-food tarzı beslenme, bol miktarda yenilen şekerli gıdalar ve hareketsizlik nedeniyle çok kolay kilo artışı olabiliyor. Çocukların ilk beslenme alışkanlıkları aile içinde oluştuğundan doğru örnek olmak, sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak ve spora teşvik etmek çok önemli. Ailesinde kiloya eğilim, obezite, diyabet ya da kalp-damar hastalıkları bulunan çocukların risk grubunda olduklarını unutmamak gerekiyor.
Sık gebelik
Sık gebelik, değişen hormon düzeyleri nedeniyle annenin metabolizmasını zorlayan bir unsur olduğundan, metabolizması yatkın olan bireyleri diyabete taşıyabiliyor. Gebelikte şeker yükselmesi yani gebelik diyabeti riski daha da artırıyor.
Genetik Yatkınlık
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Rüştü Serter, “Diyabette genetik yatkınlık da önemli bir unsur. Eğer ebeveynlerden biri 50 yaşından sonra diyabete yakalanmışsa risk yüzde 7, daha erken yaşta diyabete yakalanmışsa risk yüzde 15’i buluyor. Hem anne hem baba diyabetik ise risk yüzde 50’ye yükseliyor. Ancak sağlıklı yaşam tedbirleri ile bu riski azaltmak mümkün. Bunun tam tersi de geçerli. Ailesinde diyabet olmayan obez ve hareketsiz bir kişinin diyabet riski yükseliyor” diyor.
DİYABETLE SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN 15 İPUCU
Yanlış beslenme alışkınlıkları ve hareketsiz yaşam halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin adeta salgın halinde yayılmasına neden oluyor. Alınan fazla kilolarla yakından ilişkisi olan diyabetin önüne geçebilmek için günlük beslenme düzeninde değişiklikler yapmak, atılacak adımların başında geliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü”nden Dyt. Gözde Serin, diyabet hastalarının beslenme ve yaşam tarzında dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Çocuklar da risk altında
Pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda ortaya çıkan diyabet daha çok kilolu, kadın, orta yaş ve üzerindeki kişilerde görülmektedir. Ancak, beslenme alışkanlığındaki yanlışlıklardan dolayı çocuk ve genç erişkinlerde obezite oranının artması diyabetin de yaygın olarak görülmesine neden olmaktadır.
3 temel kuralı unutmayın
Çok yenmesine rağmen açlık hissinin artması, susuzluk hissi ve sık idrara çıkma, enerji eksikliği, kilo kaybı, bulanık görme, yaraların yavaş iyileşmesi, kadınlarda vajina kaşıntısı gibi farklı belirtilerde kendini belli eden diyabette beslenme hayati önem taşımaktadır. Diyabetin kontrol altına alınmasında beslenmede 3 temel kural unutulmamalıdır.
• Şeker ve şekerli yiyeceklerden sakının.
• Posalı yiyecekleri tercih edin.
• Glisemik indeksi ve glisemik yükü düşük yiyecekleri tercih edin.
Glisemik indeksi yüksek yani kan şekerini hızla yükselten besinler yenilecekse ara öğün yerine ana öğünler tercih edilmelidir.
Protein alımında aşırıya kaçmayın
Diyabet hastalarının beslenmesinde karbonhidrat, yağ ve protein dengesinin korunması önemlidir. Tekli doymamış yağ içeren zeytin, fındık veya çoklu doymamış yağları içeren ayçiçek, soya yağı gibi bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir. Kan şekerini hızlı yüksetmeyen proteinli besinlerin aşırı yenilmesi diyabete özgü bozukluklardan biri olan böbrek rahatsızlıklarına neden olabilmektedir. Özellikle diyabete bağlı oluşabilecek hastalıkları önlemek için antioksidan maddeler içeren besinlerin yenilmesine özen gösterilmelidir.
Diyabet hastaları için önemli öneriler
- 1. Gün içinde 3 ana 3 ara öğün planlanmalıdır. Beslenme programında bütün besin gruplarından yenilmelidir.
- 2. Günde 2-3 litre arası su içilmelidir.
- 3. Şeker ve şekerli yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Bal, şeker, reçel, pekmez, marmelat, şurup, pasta, kurabiye, kek, çikolata gibi şekerli ürünlerden uzak durulmalıdır. Ayrıca kola, gazoz ve hazır meyve suları gibi şeker eklenmiş içecekleri ve alkollü içecekleri yiyip içmememelidir.
- 4. Lif oranı yüksek besinler günlük beslenme düzenine dahil edilmelidir.
- 5. Fiziksel aktivite ihmal edilmemelidir
- 6. Muz, incir, üzüm, kavun, karpuz, dut, kayısı gibi şeker oranı daha yüksek meyveler yerine daha ekşi meyveler tercih edilmelidir. Meyve ve sebzelerin uygun olanları kabuklu yenilmelidir.
- 7. Kan şekerini hızla yükselten basit karbonhidratlar yerine, kan şekerini yavaş yükselten kompleks karbonhidratlar seçilmelidir. Beyaz ekmek yerine tahıllı veya esmer ekmek, makarna yerine kepekli makarna, pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih edilmelidir. Karbonhidrat içeren yiyecekleri yemeden 15 dakika önce süt, yoğurt, ayran, kefir, peynir, ceviz, fındık, badem gibi protein değeri yüksek besinler yenilmelidir.
- 8. Nohut, mercimek, fasulye gibi kuru baklagillerle beslenme artırılmalıdır.
- 9. Günde ortalama 2 adet ceviz veya 10 adet fındıktan daha fazla kuruyemiş yenilmemelidir.
- 10. Yağda kızartmalar, kavurmalar (et-sebze-hamur işi) ve yağlı sos eklenmiş besinlerin yemekten kaçınılmalıdır.
- 11. Sucuk, pastırma, salam ve sosis gibi işlenmiş besinler ile karaciğer, beyin, böbrek gibi sakatatlardan uzak durulmalıdır.
- 12. Kuyruk yağı, iç yağı, tereyağı, margarin ve bütün yağlı besinler (yağlı etler, krema, tahin, kaymak) beslenme düzeninden çıkartılmalıdır.
- 13. Turşu, salamura, konserve, ev yapımı tuzlu salçalar gibi çok tuzlu besinler tercih edilmemelidir.
- 14. İçeriği bilinmeyen hazır gıdalardan uzak durulmalıdır.
- 15. Tatlandırıcı kullanılacaksa miktarına dikkat edilmelidir.
25 YAŞIN ÜZERİNDEKİ GEBELERDE DİYABET RİSKİ!
Anne adaylarının gebelik döneminde karşılaştığı en önemli sağlık sorunlarından biri olan “gebelikte şeker hastalığı” kontrol altına alınmadığında anne ve bebek sağlığını tehdit edebiliyor. Tüm gebeliklerin %6-7’sinde diyabet oluşabiliyor ve bunların %90’ının daha önce şeker hastalığı bulunmayan kadınlarda, gebelik sırasında ortaya çıktığı düşünülüyor. Gebelik diyabetine neden olarak, hareketsiz yaşam biçimi ve obezitenin artışı gösteriliyor. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Gülbin Destici İşgören, gebelik şekeri ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Diyabet, anne ve bebek için hayati risk oluşturabilir
Kan şekeri yani glukoz, vücudun temel enerji kaynağı olan bir şekerdir ve kandaki değeri, başta insülin hormonu olmak üzere vücuttaki bazı hormonlar tarafından belli seviyelerde tutulmaktadır. Kandaki şeker düzeyinin yüksek olması, diyabet hastalığıdır ve bazı kişilerde bu gebelik döneminde ortaya çıkmaktadır. Gebelik şekeri kontrol altına alınmadığında; sezaryen gereksinimi, anne karnında ani bebek ölümü, doğumdan sonra bebekte solunum problemleri ve kan şekeri düşüklüğü, yenidoğan sarılığı gibi sorunlar yaşanabilir. Annede de tansiyon yüksekliği ve tansiyona bağlı gebelik zehirlenmesi riski oluşabilir.
Kimler risk altında?
- 25 yaşın üstünde olmak
- Gebelik öncesi kilonun normalden fazla olması
- Önceki gebelikte de diyabet sorunu yaşanması
- İri bebek veya ölü doğum öyküsünün bulunması
- Yakın akrabalarında diyabet varlığı
- Diyabetin sık görüldüğü bazı ırklara mensup olmak
- Daha önceden bilinen insülin direnci, glukoz intoleransı ve idrarda şeker saptanması
Risk yüksekse zamanından önce tarama gerekli
Gebelik diyabeti zamanında belirlenip gerekli önlemler alındığında yaşanabilecek tüm olumsuzlukların riski de minimum düzeye inmektedir. Bu nedenle gebelikte şeker kontrolü önemlidir. Eğer kişi 25 yaşın atındaysa ve herhangi bir disk faktörü bulunmuyorsa, bu testler gerekli olmayabilir. Gebelerin diyabet açısından ilk değerlendirilmesi, genellikle ilk kontrolde açlık kan şekeri bakılarak yapılır. Buradaki amaç daha önceden diyabeti olan ancak tanı konmamış olan kişilerin belirlenmesidir. Gebelik diyabeti taraması ise 24-28’inci haftalar arasında şeker yükleme testleri ile yapılmaktadır. Ancak yüksek risk grubundaki gebelerde daha erken dönemde yükleme testi gerekebilir.
Gebelik planlayan şeker hastaları daha dikkatli olmalı
Kan şeker düzeyleri kontrol altında olmayan diyabetli kişilerin bebeklerinde doğumsal anomali riski oldukça yüksektir. Gebeliğin ilk 3 ayındaki organ gelişimi döneminde yüksek kan şekerine maruz kalan bebekte başta kalp ve sinir sistemi ile ilgili olmak üzere birçok organda gelişim bozuklukları oluşabilir. Bu kişilerin gebelik öncesi takipleri yapılarak kan şekerleri normal düzeye çekilmeli ve gebelik daha sonra planlanmalıdır. Gebe kalmadan bir ay önce folik asit alınmalı ve gebelik sırasında da diyetisyen kontrolünde beslenme programı oluşturulmalıdır. Bu gruptaki anne adaylarının kullandıkları tedavilerin dozları ayarlanmalı ve kan şekerleri hedeflenen düzeylerde tutulmalıdır.
Diyet yeterli olmazsa insülin tedavisi gerekebilir
Gebelik diyabetinde, uygun diyet ve egzersiz ile günde birkaç kez evde parmaktan kan şekeri ölçülen cihazlarla, açlık ve tokluk kan şekeri takibi planlanır. Bu şekildeki takipte kan şekeri değerleri hedeflenen düzeylerde seyrederse, gebelik haftasına uygun diyetle, kan şekeri ölçüm aralıkları belirlenerek takibe devam edilir. Yaşam tarzı değişiklikleri ile hedeflenen kan şekeri düzeylerine ulaşılamazsa insülin tedavisine başlanır. Son yıllarda ağızdan alınan diyabet ilaçlarının gebelikte kullanımının güvenli olduğuna dair yayınlar olsa da, bu konuda hala tartışmalar mevcuttur.
Doğum sonrası çocukların da takibi önemli
Doğumdan sonra çoğunlukla kan şekeri normale döner. Ancak gebelik şekeri tespit edilmiş kadınların yaşam boyu diyabet olma riski %40'lara kadar çıkmaktadır. Bu kişilerin çocuklarında da uzun dönemde diyabet ve obezite görülme riski arttığı için çocukları da yakın takip edilmelidir. Ayrıca gebelikte diyabet saptanan kişilerin çoğunda sonraki gebelikte de diyabet gelişmektedir.
Doğumdan sonra sağlıklı beslenmeye devam edilmeli
Doğumdan hemen sonra kontrol edilen kan şekerleri normal veya normale yakınsa, doğumdan 6-12 hafta sonra şeker yükleme testi yapılmalıdır. Değerler normalse 3 yılda bir diyabet için tetkiklere devam edilmelidir. Doğumdan sonra sağlıklı beslenmek, ideal kiloda kalmak ve düzenli egzersiz yapmak, ileri dönemde ve sonraki gebeliklerde diyabet görülme riskini azaltmaktadır.
GÖRME BULANIKLIĞI VE KAŞINTI DİYABETİN İLK BELİRTİSİ OLABİLİR
Son yıllarda dünyada ve ülkemizde giderek artış gösteren diyabet hastalığı, pek çok insanın yaşam kalitesi ve süresini düşürüyor. Diyabet hastaları ve henüz tanı almamış ancak diyabete aday olan kişilerle birlikte her 3 kişiden birinin sağlığının tehlikede olduğu belirtiliyor. Pek çok belirtisi olan diyabet, görme bulanıklığı ve geçmeyen kaşıntı ile kendini gösterebiliyor. Diyabet erken fark edildiğinde ise organ hasarları azaltılabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Canan Demir, diyabet hastalığı belirtileri, zararları ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Her 3 kişiden biri diyabetle karşı karşıya
Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de diyabet ve diyabete bağlı gelişen sağlık problemleri pek çok kişiyi etkilemektedir. Ülkemizde diyabetik hastaların oranının tüm nüfusun yaklaşık %13.5’ine ulaştığı belirtilmektedir. Henüz diyabet tanısı almamış, ancak diyabete aday kabul edilen kişilerle birlikte bu oran yüzde 33 gibi yüksek bir seviyededir. Bu da her 3 kişiden birinin diyabetle karşı karşıya olduğunu gözler önüne sermektedir. Diyabet sıklığı pek çok nedene bağlı olarak artmaktadır. En önemli nedenler arasında aşırı karbonhidratlı gıda beslenimi, hızlı yemek tercihi (fast-food) ve şekerli içecek içiminin artması, fazla kilolar, hareketsiz yaşam ve düzensiz beslenme yer almaktadır.
Geçmeyen kaşıntıya dikkat
Sık idrara çıkma veya gece idrara kalkma, aşırı susama hissi, ağız kuruluğu, diyet yapmadan hızlı kilo kaybı, halsizlik, konsantrasyon azlığı ve gün içinde uyuklama sık görülen bulgular arasındadır. Ancak bazen geçmeyen kaşıntı, genital bölgede sık tekrarlayan mantar enfeksiyonları ile el-ayak ve bacaklarda karıncalanma gibi nadir görülen bulgular da ortaya çıkabilir. Bu belirtiler ortaya çıktığında mutlaka bir doktora başvurmak gerekmektedir.
Diyabet hasarlarla ilerleyen bir hastalıktır
Kontrol altına alınamayan diyabet, küçük ve büyük damarlar ile sinirlerin hasar görmesine neden olabilmekte ve kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, kalıcı görme kaybı başta olmak üzere pek çok organda hasarlar ortaya çıkabilmektedir. Diyabet, sağlıklı beslenme, tıbbi tedavi ve düzenli egzersizden oluşan planlama ile takip edildiğinde ve kan şekeri kontrolü sağlandığında bu hasarlar önlenebilir. Erken tanı ve tedavi için diyabetin belirtilerini fark etmek ve zamanında hekime başvurmak çok önemlidir.
Diyabetin yol açtığı göz hasarı engellenebilir
Diyabette göz sorunları, geçici görme bozuklukları veya kalıcı görme kaybı şeklinde ortaya çıkabilir. Geçici görme bozuklukları kan şekerindeki dalgalanmalara bağlıdır. Gözün kırıcılığındaki bu değişiklikleri kişi gözlük numarasındaki değişiklikler olarak yaşar. Kan şekerinin düzene girmesi en önemli tedavi yöntemidir. Diyabetlilerde katarakt da daha sık ve daha erken yaşlarda rastlanır.
Diyabet tedavisinde kan şekeri kontrolünü sağlamak için sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması önemlidir. Diyabeti olmayan bireylerde olduğu gibi diyabetli bireylerin de yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmesi ve bunları günlük yaşamda uygulaması sağlıklı bir yaşamın temelini oluşturur.
Diyabete Karşı Süt
Sütün sağlıklı beslenmedeki önemini her fırsatta vurgulayan uzmanlar, süt içmenin diyabet riskini azalttığını belirtiyor.
Diyabet, halk dilinde bilinen adıyla şeker hastalığı dünyada ve ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, birçok organda yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek hasarlara neden olan kronik bir hastalıktır. Uzmanlar, yapılan araştırmalarda süt proteinlerinin, ve süt ve süt ürünlerinde bulunan yağ asitlerinin diyabet hastalığına yakalanma riskini azalttığının ortaya çıktığını belirtiyor.
Diyabetli hastaların tedavisinin beslenme, fiziksel aktivite, ilaç ve insülin kullanımı ve diyabet eğitimini içerdiğini belirten Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, diyabet hastalarının süt içimi ile ilgili ayrıca; “Süt ürünlerinde bulunan kalsiyum ve protein enerji dengesini etkilemekte ve ağırlık kaybına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda glikoz toleransını iyileştirmekte ve diyabet dahil, obezite, bazı barsak hastalıkları gibi birçok kronik hastalıkların ortaya çıkışında etkili olan inflamasyon adı verilen yangıyı azaltmaktadır. İnflamasyonun azalması da diyabet gelişme riskini azaltmaktadır. Altmış üç bin iki yüz elli yedi kişinin katıldığı çok geniş çaplı bir araştırmada sütün içerdiği kalsiyumdan bağımsız olarak diyabet gelişme riskini azalttığı bulunmuştur” dedi.
Yorumlar