Şovalye kavramı ortaçağda ortaya çıkmıştır. “Atlı savaşçı” anlamına gelmektedir. Şovalyenin asıl görevi savaşmaktır. Günümüzde şövalye denilince akla önce gizemleriyle tapınak şövalyeleri gelir. Tapınak şövalyeleri ortaçağa damgasını vurmuştur.
Tapınak Şovalyeleri 1119 yılında 9 şövalye ile kurulmuştur. Kuruluş amacı Kudüs’e yapılan haç yolculuklarında güvenlik sağlamaktır. Haçlı seferleri ile birlikte sayıları hızla artmıştır. 1150 yılından itibaren bu güvenliği sağlamayla birlikte herhangi bir yolcu veya haçlının değerli eşyalarının korunması görevini üstlenmişlerdir. Yolcular yola çıkmadan önce değerli eşyalarını merkez tapınak şövalyelerinin merkez komutanlıklarına bırakıp karşılığında şifreli bir belge almaya başladılar. Yolculuk esnasında yolcunun para ihtiyacı olduğunda en yakın komutanlığa gidip para çekmesi yapabiliyor ve belge güncelleniyordu. Belge şifreli olduğundan soyulsa bile bir değeri olmuyordu. Tapınak şövalyelerinin bugünkü bankacılık sisteminin ilk kurucuları olduğu düşünülebilir.
Yıllar içinde, tapınak şövalyeleri büyük bir gücü ve serveti kontrole başlamışlardı. Gerçek güçleri savaşçılık bir kenara itilmişti. Başlangıçta Süleyman mabedinin yoksul savaşçıları olarak adlandırılan tapınak şövalyeleri krallardan zengin oldular. Bu zenginlik orta çağ dünyasının yüzünü değiştirmişti İmparatorlara, papazlara, krallara borç verir olmuşlardı.
Şövalyelerin Hasan Sabbah, Bektaşi’ler, Mevleviler ile ilişkiler kurmuş işaretleşme, sembol kullanımı ve sır saklama gibi konularından etkilendikleri düşünülmektedir. Kabul törenlerinin gizlilikleri, giyim tarzları ve ketumiyetleriyle gizemli bir atmosfer oluşmasını sağlamışlardır.
Bu gücün engellenmesi gerekmekteydi. Fransa kralı IV. Philippe Le Bel (1268-1314) tarafından bir komplo ile en büyük komutan Jacques de Molay’da dahil olmak üzere bütün yöneticiler Fransa’ya çağırılmış ve 13 Ekim 1307 Cuma sabahı tutuklandılar. Suçlamaların en önemlileri şunlardı: İsa’yı inkâr etme, haça hakaret, eşcinsellik ve şeytana tapmak. Kâfirlerin kökünü kazımak isteyen engizisyon devreye girdi. Engizisyon için suçtan arınmanın baş kuralı kan akıtmaktır. Sen nehri kenarında bir ateş yakıldı ve tapınak şövalyeleri yakılarak infaz edildi.
Tapınak şövalyelerinin tutuklandığı 13. Cuma günü hep lanetli gün olarak anıldı. Bugün bile bu tarih insanlık hafızasında hala yer almaktadır.
Tapınak şövalyelerinin hazinelerinin, üyelerinin ne olduğu üzerine bugün komplo teorilerine konu olan sırlar hâlâ vardır.
Yorumlar