Dünyanın en eski tapınağı olarak bilinen Şanlıurfa’da bulunan ‘Göbekli Tepe’ hakkında önemli bir iddia ortaya atıldı. Halen birçok sır saklayan dev anıtların bulunduğu antik yapının, Büyük Köpek Takımyıldızı’nın en parlak yıldızı Sirius’a tapınmak için inşa edildiği öne sürüldü. Eğer iddia doğru ise Kuran-ı Kerim'in Necm suresinde işaret edilen inancın kökleri burada atılmış olabilir.
Milattan önce 10 - 12 Binli ylıllarda inşa edildiği tahmin edilen, Dünyanın en önemli antik eserlerinden ve en eski tapınaklarıdan Göbekli Tepe’nin, Sirius yıldızına adandığı iddia ediliyor.
T şeklinde üzerinde çeşitli hayvan motifleri işlenmiş diikili taşlarla çevrili, 20 kadar daire şeklinde çevrelenmiş dairesel alandan oluşan Göbekli Tepe tapınağı dünya tarihini değiştirmiş ve özellikle tapınak inşaasının kentleşme ile başladığını, dinlerin yerleşik hayatla ortaya çıktığını savunan materyalist tezleri geçersiz kılmıştı.
Neolitik (Cilalı Taş Devri) Çağı hakkındaki tartışmalarda yeni bir sayfa açan Göbekli Tepe, insanların, tarımla birlikte yerleşim birimleri kurmaya ve dini geliştirdikleri düşüncesini yıkıyor çünkü, dev tapınağın öçevresinde tarımsal hayata ait hiçbir iz yok. Tapınak, dinlerin, eski insan topluluklarında yerleşik hayata geçmeden daha önce var olduğunu ispatlıyor.
1990’lı yıllarda başlayan ve halen süren kazılarda ortaya çıkan dairesel alanların her birinin ortasında da, devasa, T şeklinde taş sütunlar yer alıyor. Bazı sütunların üzerinde aslan gibi yırtıcı hayvan figürleri yer alırken, iki anıttaşı, birbirlerine paralel biçimde yapının ortasında yükseliyor.
Göbeklitepe kazılarının başında yer alan, Berlin’deki Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden (DAI) Klaus Schmidt, “Burada Avcı-toplayıcı toplumlara ait eş zamanlı olarak kurulan birçok yerleşim birimi var. Göbekli Tepe, bu yerleşimlerde yaşayan insanlar için bir ibadet yeriydi” diyor.
Ancak tapınakların hangi amaçla ve hangi dine ibadet için kurulduğu henüz bilinmiyor. Ortada yazılı belge olmaması (Göbeklitepe'de bulunan yassı mühür şekilli bir taşın ilk yazı sisteminin işareti sayıldığını da hatırlatalım)
TARTIŞMALAR DEVAM EDİYOR
Newscientist sitesi, İtalyan bir araştırmacının, Göbekli Tepe’nin ne tür bir dini inanışa sahip insanlar tarafından kullanıldığına dair önemli bir iddiasını haberleştirdi.
Milano’nun Polytechnic Üniversitesi’nden arkeolog ve astronom Giulio Magli, tıpkı İngiltere’deki Stonehenge gibi, Göbekli Tepe’nin gök cisimlerinin hareketlerini takip etmek ve onlara tapınmak için yapıldığını ileri sürüyor.
Magli, oluşturduğu simülasyonda Göbekli Tepe inşa edildiği zaman gökteki yıldızların konumlarının nasıl olacağını belirlemiş. İtalyan gök bilimci, Dünya’nın kendi eksenindeki hareketinden dolayı yıldızların son bin yıl içinde konumlarının değiştiğini, bir zamanlar ufuk çizgisine yakın beliren yıldızların farklı konumlarda yükseldiği ve görüldüğünü, yeniden belirmeleri için de binlerce yıl geçebileceğini ifade etti.
Güneş’in ardından dünyadan görünen gökteki en parlak yıldız olan Sirius; Ay, Venüs ve Jüpiter’in ardından gece karanlığında görülebilen en parlak dördüncü gök cismi.
‘SİRİUS’U TAKİP EDİYORLARDI’
Magli, antik Mısır takviminin Sirius yıldızının hareketlerinden yararlanılarak hazırlandığına dikkat çekerek, binlerce yıl önce Göbekli Tepe’nin bulunduğu enlemde benzer amaçlara hizmet etmiş olabileceğine dikkat çekiyor.
‘Sirius’un 9300 yıl önce ufuk çizgisinin altında görünür olduğunu’ belirten Magli, “Gökte aniden beliren bir yıldızın, bir dinin doğumuna sebep olduğunu düşünebiliriz” dedi. Magli, “Bence Göbekli Tepe bir yıldızın ‘doğumu’ üzerine inşa edildi” diyor. .
YILDIZLARLA KONUMLANDILAR
Göbekli Tepe haritaları ve uydu görüntülerini kullanan Magli, iki anıt taşın arasından ve tüm çemberlerin içinden geçen hayali bir çizgi çizdi. Magli, kazılarda ortaya çıkan üç dairesel alanın, Sirius’un ufukta belirdiği M.Ö 9100, 8750 ve 8300 yıllarında gökteki noktalarla aynı hizaya geldiğini öne sürdü.
Magli, yaptığı araştırmanın üzerinden geçmesi gerektiğini ve daha doğru hesaplamalarla sonuçları doğrulaması gerektiğini belirtti. Kazılarda dairesel alanların tam olarak ortaya çıkmaması, yapıların yıldız konumlarına göre hazırlanıp hazırlanmadığı hakkında kesin bir fikir sunamıyor.
DAI üyesi olan Jens Notroff, “Göbekli Tepe’deki anıtların bir çatısı olup olmadığını hala tartışıyoruz. Eğer zamanında bir çatı varsa, bu yıldızların gözlemlenmesini zorlaştıracaktı” dedi.
ANTİK İNANÇLARDA SİRİUS VE SİRİUS'A TAPINMA
Siriustperest olarak tanımlayabileceğimiz Sirius yıldızına tapınım ya da orayı bir "kurtarıcı" görme inancının kökleri kadim tarihlere kadar uzanıyor. Göbeklitepe ilgili iddialar doğru ise (ki modern uzay tarikatlari ve uzaylılara inanan derneklerin, en alakasız konulardan "bilimsel gerçek" uydurma tavırları dikkate alınırsa, bilimsellik maskesiyle böyle bir viral reklam kullanma ihtimalleri hiç bir zaman gözardı edilmez) Siriustperestlik Milattan önce 12 binli yıllarda bile yeryüzünde etkiliydi.
Antik devirlerde Köpek Yıldızı ve Demir Kazık olarak da ifade edilen Sirius, farklı medeniyetler ve kültürlere ait dillerde, Sothis, Şira, Sirona, Serios, Kaksidi, Huşi adlarıyla da anılmıştır.
Okültizm yani gizli ilimler'de (ezoterik bilgiler) adından çokça söz ettiren yıldız, fiziksel özellikleri ile de astrologlar kadar asronomların da büyük ilgisine mazhar olmuştur.
Arkeolojide Sirius, genellikle ak yıldızlardan sayılır. Sirius yıldızının rengi beyaz, kış dönemlerinde bile gökyüzünde en yüksek konumunda mavi beyazdır. Ak yıldızlar; analitik aklın, iletişimin, toplumsal ilişkilerin, kültürel zengilliklerin vev entelektüel olgunluğun temsilcileridir. Çinli, İranlı, Mısırlı ve Müslüman astronomlar gibi bazı Romalı ve İspanyol astrnomlar Sirius yıldızının büyük beyaz yıldız olduğunda hem fikirlerdri. Yıldızların katalogunu çıkartan Arap gökbilimci Abdurrahman Es-Sufi de Sirius'u beyaz yıldız olarak sınıflandırmıştır. 13. yüzyılda derlenen şarkılarından Carmina Burana'da Sirius'un beyazlığı Fildişi ile karşılaştırılır. 1391 yılında, Geoffrey Chaucer, Sirius yıldızına Arapların Al-Habur (güzel beyaz yıldız) dediklerini kayda geçer.
Ancak Yunan ve Romalı bazı yazar ve astronomlar Sirius'tan kırmızı yıldız olarak söz eder. Bunlardan İskenderiyeli ünlü astronom Ptoleme, Sirius'un Ateş kırmızısı olarak niteler.
Türk mitolojisinde Sirius, Demirkazık yıldızı olarak adlandırılır. Astroloji kökenli mitolojik Türk tasavvurunda Demirkazık, evrenin direği ve göğün kapısı olarak tasvir edilir, sıcak ve soğuğun bu kapıdan geçtiği tahayyül edilirdi.
Orta Asya Türk Medeniyeti'nin Yaradılış efsanesinde gökten mavi ışık huzmesi içinde inen Gök (mavi) kurt sembolünün bu yıldızla bağlantıı olduğu iddia edilmektedir. Fakat Türk mitolojisinde Demirkazık'ın Sirius olduğu yorumu son dönemlere aittir, daha önceki yıllrda Demirkazık yıldızının kutupyıldızı olduğu inancı hakimdi. Fakat yıldızla ilişkilendirilen Kurt motifinin Yunan mitolojisindeki köğekle benzerlikler arz etmesi Sirius yorumunu daha tutarlı gösterebilmektedir.
Göktürklerin Türeyiş efsanesine göre tüm ailesi yok edilen bir çocuk (güneş sisteminin seombolü kabul edilmektedir) dişi bir kurdun (köpek yıldızı) yol göstermesiyle kurtulduğu, kurdun çocuğu emzirdiği, sonra onunla evlediği mitolojik inancı vardır. Ezoterik iddailara göre de dünya gezegeninin Sirius (köpek yıldızı) ile güneş sisteminin evlenmesinden doğan çocuk olduğu inancı bu efsane ile paralelik arz etmektedir.
Eski Mısır ve Yunan mitolojik öyküleri ve astral inançlarında da Sirius önemli yer arz etmekteydi. Ancak Doğu inançları ve mitolojisi Sirius'u iyilik ve bereketle yüceltirken, Batı'nın kötülük ve gazapla yüceltmesi dikkaten kaçırılmaması gereken önemli bir detaydır.
Mısırlılar Sirius’u Ra’nın güneşi olarak görüyorlardı. Yani onlara göre Sirius, güneş sisteminin güneşiydi.
M. Ö. 3000'lerde Tanrıça İsis’in ruhu olduğu düşünülen Sirius'un Güneş’ten önce doğuşu tapınak duvarlarında resmedilmiştir.
Mısır rahipleri takvimlerini güneşe göre değil Sirius'a göre düzenleyerek, ona Tanrıça İsis’in yıldızı demişlerdir. Sirius yıldızının şafak yükselişinde olduğu zaman, yeni yılın ilk günü kabul edilirdi.
Sirius bayramı kutlanırken Memfis’te Nil’in taşma alametleri belirirdi ve yeni suyun ilk dalgası, kuru toprakları susuzluktan kurtarırdı. Bitkilerin hayat bulmasını, yılda üç kez ürün alınmasını Sirius’a bağlamışlardır.
Mısır tapınaklarının geçitleri ve iç odaları Sirius yıldızını görecek şekilde yapılmıştır. Denderah’taki Hathor Tapınağı'nda, “İsis yeni yılın ilk gününde tüm ihtişamıyla mabette parlar, tapınağı aydınlatır ve ışıkları ufuktaki babası Ra’nın ışıklarına karışır’’ ifadesi yazılıdır.…
Ezoterik kökenl, kimi modern çağ iddialara göre de Mısır rahipleri bazı bilgileri Atlantis’ten almışlardı. Halen, Sirius'un dünyanın geçmişinde de geleceğinde de oldukça önemli rol oynayacağına inanan insan sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Kimileri Sirius'u insanın ruhsal evriminin kuantum sıçramasını sağlayacak yıldız olarak görmektedir.
Yunan mitolojisinde Sirius avcı Orion’un köpeği olarak yer alır. İskenderiye’de basılan Grek paralarında Mısır tanrıçası İsis, köpeğin üzerinde tasvir edilmiştir. Roma mitolojisinde Roma şehrinin kurucuları Romelus ve Remus’u emziren kutsal kurdun Orta Asya mitolojisinde Demirkazık olarak zikredilen Mavi Kurt (gökkurt) ile ilintisi var mı yoksa sadece mitsel benzerlik mi var bilinmez.
Ama Yunan astrolojisi Sirius'u gazapla eşleştirir ve "Köpek yıldızı, kuraklık ve hastalık getirir marazlı insanlara, doğar, yükselir ve üzer insanı tekinsiz ışığı ile" der.
İlyada destanında Kral Priamos, Troya şehrinin surlarından öfkeli Kahraman Aşil'i (Akhilleus') seyrederken, "Hasat zamanı ortaya çıkan bir yıldızdır o ışıl ışıl, gece karanlığında yıldız ordusunun içinde parlaklığı ile öne çıkan insanların avcının köpeği adını verdikleri yıldız, hepsinin en parlağıdır, o alamet olmuştur kötü şeylere, çok dertler getirir çaresiz insanlara" der.
İslam halk inancına göre Zulkarneyn’in Yecüc ve Mecüc’ü Sirius'a hapsettiğini iddia eden modern yazarlar bile vardır.
Zerdüştlere göre ise Sirius, kutsal kitap kabul edilen Zend Avesta'da yağmur tanrısı Tishtrya’nın yıldızıdır.
Ancak Sirius hakkında en şaşırtıcı bilgilerin Afrika'da yaşayan Dagon kabilesinden alınmıştır. Modern astronomları bile şaşırtan inanılmaz derecede tutarlı asronomik bilgilere sahipp gizemli Dagon kabileri Sirius hakkında en şaşırtıcı bilgileri NASA'nın asronomlarından önce haber vermişlerdir.
Mısır hiyeroglif yazısının çözüldüğü yıllarda ilk ortaya çıkan inanaçlara Sirius öne çıkarken Fransız etnolog Marcel Griaule ve asistanı Germaine Dieterlen’in 1930’lu yıllarda Afrika’nın Dogon yerlilerinin de bu yıldızla ilgini inanaçlara sahip olduğunu ortaya çıkarttı. Yazar Robert K. Temple’ın bu bilgileri harmanlayarak “Sirius'un Gizemi” adlı kitabı yayınladı.
Afrika’nın Mali Cumhuriyeti’nde yaşayan ve 300.000 civarında üyesi olduğu tahmin edilen, kabile üyeleri 1930'lu hayvancıkla ve avcılıkla uğraşmaktaydı ve teknolojik hiçbir imkânları yoktu. Sazdan kulubelere ve çadırlarda yaşayan kabile üyeleri; Güneş'in hareketlerini, Samanyolu galaksisinde olduğunu, galajksimize komşu spiral bir galaksi daha bulunduğunu, Jüpiter’in uyduları olduğunu, Satürn’ün halkalı bir gezegen olduğunu, Ay’da kraterler bulunduğunun yanı sıra Siriusun bir çift yıldız olduğunu, gözle görülmemesine rağmen Sirius yıldızının bir eşi olduğunu ve her iki yıldızın birbirlerinin çevresinde döndüğünü, Sirius takım yıldızında gezegeni olan üçüncü bir yıldız daha bulunduğunu da söylüyorlardı.
Dagonlar’a göre yıldızlar aleminin merkezi Sirius-B yıldızıydı. Kozmik emirler Sirius-B’den Sirius-A’ya, Sirius-C aracılığıyla aktarılmaktaydı. Dogon kabile rahiplerine (büyücülerine) göre Dünya’ya Sirius-B’den şimdiye dek aktarılması gereken bilgilerin 3'te biri aktarılmıştı. Kalan 3'te2 bilgi ise gelecekte aktarılacak ve o bilgiler Dünya’yı değiştirecekti.
Dagon kabilesiniin Sirius'la ilgili verdiği bilgiler 31 Aralık 1862’de Amerikalı astronom Alvan Graham Clark tarafından, teleskopla ilk kez doğrulandı. Sirius-A’ yıldızının,Sirius-B (köpek yavrusu) adı verilen zayıf ışıklı bir eşini olduğu kesinleşen bir bilgi olurken, Sirius'un gerçekten de spiral bir çift yıldız olduğu ortaya çıktı.
Robert K. Temple’ın Dagonlardan aldığı bilgileri harmanlayarak kaleme aldığı Sirius'un Gizemi adlı kitaptan sonra modern Siriustperestler türedi. Tam anlamıyla bir Sirius çılgınlığı yaşandı. Başta ABD olmak üzere pek çok ülkede Siriusluları uzaylılar olarak gören ve kurtarıcı olarak niteleyen inanaçlar ve tarikat ortaya çıktı. ABD’de Sirius-B adıyla bir örgüt kurulduğu gibi, bir köye bile onun adı verildi. Ruhsal ve kozmik kaynaklardan Sirius’ta mesajlar alan "seçilmiş insanlar" zuhur etti. Bu inancın ilgi çekiciliği ve yaygınlığı şarlatanların iştahını kabatınca Siriustperestlik zirve yaptı.
KURAN'I KERİM DE ADI GEÇİYOR
İlahi dinlerin en sonuncusu olduğu ilan edilen ve Hz. Muhammed'in (sav) son peygamber, Kuran'ı Kerim'in kıyamete kadar bozulmayıp, müminlere ışık tutacağı belirtilen Kuran'ı Kerim'de Sirius'un adının adeta Siriustperesetlere seslenerek zikredilmesi oldukça enterasandır.
Necm Suresinin 49. ayeti "Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi O'dur" şeklindedir. Şi'ra (Sirius) Kuran’da adı geçen tek yıldız.
Surenin önceki ayetleri Diriliş'in, sengin kılan ve yoksul bırakanın Allah olduğunu dile getirmekte. Bir sonraki ayetinde ise Ad kavimini de Allah'ın helak ettiğine dikkat çekilmektedir. Ad kavminin astrolojik tapınım ve büyülerin hakim olduğu bir ortamda yok olduğunu hatırlamatmaya gerek yok.
Ancak ayetle ilgili modern yorum ve çıkarımlar arasında yıldızın adının "Şİ" ve "RA" heceleriyle anılmasıın Eski Mısır'ın en büyük tanrısı kabul edilen Ra'ya çağrışım olduğu iddiası da dikkat çekicidir.
Ayet'in Necm suresinin 49. ayeti olmasından yola çıkarak, Sirius- A ve Sirius-B yıldızları birbirleri çevresinde her 49 (49 yıl 9 ay), yılda bir çift yay çizerek dolanmasının rastlantı olup olmadığınından kuşkulannalar da var.
Daha da ilginç bir bulguya dayanan çıkarım ise tesadüf olmadığı şüphesini artırmaktadır. Necm surenin 9’uncu ayetinde Cebrail ile Hz. Muhammed'in vahiy esnasındaki yakınlıklarını ifade eden imge birleştirilmiş "iki yay"ın birbirine olan mesafesi şeklindedir. Surenin önceki ayetlerinde Cebrail'in vahiy için ufkun en yüksek noktasından gelip, Hz. Muhammed'e birleştirilmiş iki yay arasındaki mesafeye kadar hatta yakın olduğundan söz edilmektedir. Ayette geçen Kavseyni (iki yay) ifadesi tüm meallerde, savaş aleti olan bir yaydaki kabza ile uç arası olarak yer almaktadır. Ancak iki yıldızın yörüngelerinin yay olarak ifade edilebileceğini iddia eden bu modern çıkarım, Sirius-A ve Sirius-B'nin birbirinin etrafındaki dolanım sürelerinin olan 49,9 yıl oluşuna işaret sayılabileceğini savunmaktadır.
Surenin adının Yıldız (Necm) olduğu dikkate alınırsa, uçuk görünen bu çıkarım, kelimenin Arapça kökeninde aynı muallaklık var ise incelenmeye değer...
Vahye dayalı son dinin Kutsal Kitabında geçen bir yıldızın, modern çağda uzaylı tarikakatlarına ve dinlerine malzeme olurken, arkeleojik bulgularla elde edilen en eski tapınaklardan birinde tapınım için kullanıldığının ortaya çıkmasının gizemi hayli düşündürücüdür.
Zulfikar Emin - Mistikalem
Yorumlar